Mesleklerin anası olan öğretmenlik mesleği kutsaldır. Bir milletin milli, ahlâkî ve kültürel yönden güçlenmesi; ekonomik kalkınması o milletin öğretmenlerinin azim ve gayretleri ile doğru orantılıdır. Fertleri hammadde olarak alan; yapacağı uzun soluklu, dikkatli ve sabırla çalışmalarla onları yoğurarak şekillendiren öğretmenler, aynı zamanda milli kimliğin, milli birlik ve beraberliğin de teminatlarıdır.

Öğretmenler, bizlere doğruyu, güzeli, iyiyi aşılayan; milli ve manevi dünyamızı bezeyen; duygularımıza, ruhumuza, hitap ederek onları güzelleştiren mürebbilerdir.

Öğretmenler; yeniliği, gelişmeyi ve bilimi öğreten yolumuzu aydınlatan rehberlerdir.

Öğretmenler, yeteneklerimizin gelişmesine yardımcı olan; doğruluk, güzellik, iyilik, hoşgörü, yardımseverlik gibi evrensel değerlere ulaşmamızı sağlayan; yerine ve zamanına göre bir anne, bir baba, bir kardeş, bir arkadaş olan kişilerdir. Ben burada bizleri yoğurup şekillendiren bu güzel insanlara seslenmek istiyorum:

Sevgili öğretmenlerim,

Biliyorum, bu yıl, diğer yıllarda olduğu gibi alımlı, anlamlı sözcüklerin arkasına gizlenerek Atatürk’ün senin için söylemiş olduğu sözlerini de kendi cümlelerinin aralarına sıkıştırıp öğretmenin ve öğretmenliğin kutsallığından bahsetme zorunda kalarak; yerine getirilmeyen vaatlerine yenilerini eklemek, ayıplığını devam ettirme mecburiyetinde kalan zevatı artık kanıksıyorsun. Ama üzülme, sakın başını önüne eğme, utanma! Sana “öğretmence” yaşamak hakkını çok görenler utansınlar. Sen yine vakur, yine mağrur, başı dik, alnı açık gönlü Yunusça sevgi ile dopdolu olarak bahçene; dünyanın en nadide çiçeklerini yetiştirmek üzere koş. Çünkü sen, insanı yoğurup şekillendirmek gibi kutsal bir görevi omuzlayan, ülkenin kaderini elinde tutan insansın. Sen etrafına saçtığın ışıkla bir güneşsin. Bu çarpık eğitim sisteminin içerisinde dahi genç beyinleri bilgi ile besleyen, doyuran topraksın. Cehalet savaşında büyük komutan, büyük askersin. Sen cansın, vatansın öğretmenim.

Sen, ilk emri “oku” olan bir dine; “Beşikten mezara kadar ilim tahsil edin” diyen bir Peygambere; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyerek öğretmenin değerinin ölçülemeyeceğini belirten bir din ulu’sunun iltifatına mazhar olmuş bir mesleğin mensubusun.

Sen, kaftanını, atının sıçrattığı çamurla kirleten hocasının üzüntüsüne karşılık “Bu kaftan benim kefenim olsun diyecek kadar yücelen ve yücelten bir Türk padişahına ve nihayet “En büyük savaş cehaletle savaştır” diyerek nesillere yol gösteren devlet kurucusuna sahip yüce Türk milletinin öğretmenisin. Senin kıymetinin, büyüklüğünün karşısında kelimeler o kadar aciz ki…
Sen, toplumlara millet olma özelliği kazandıran mürebbisin. Bir milletin kalkınmasında, ileri ve çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasında baş mimarsın. Sen; ilmin, gerçeğin, doğrunun rehberi; öğreticisisin.
Ülküsüz öğretmenleri olan milletler güneş ışığından yoksun bitkiler gibidirler; gelişemezler. Boy vermiş olsalar bile cılız ve zayıf kalırlar. Hafif bir rüzgâra mukavemet edemeyecek kadar güçsüz olurlar. İşte nesillerin bedenen ve ruhen sağlam ve sağlıklı yetişmeleri, ümit var olmaları hep seninle mümkündür. Sen yarınımızsın. Yetişen yeni neslin yürüyecekleri yolları aydınlatan bir meşale, onlara heyecan aşılayan, yaşama ve var olma gücü veren bir bayraksın.

Sevgili öğretmenim, sen bu yapıcı ve yaratıcı özelliklerinden dolayı Türk toplumunda hala erişilmez bir yüceliğe sahipsin. Sabrın, fedakârlığın, vefakârlığın, feragatin şerefli bir timsali olma özelliğini her türlü sıkıntılara rağmen sürdürmek zorundasın. Varsın değer ölçüleri alt üst olmuş bazı insanlar seni daracık pencerelerinden değerlendirmeye çalışsınlar. Onlar, geçmişte ve günümüzde devletlerin eğitim ve eğitimin temel taşları olan öğretmenlere verdikleri önem ölçüsünde gelişip güçlendiklerini göremeyecek kadar kördürler. Sen vatan yüreğinle fedakârlığın doruklarında dolaştıkça, inanıyorum ki daha da yücelecek sana şaşı bakan bu bakar körlere de ışık olacaksın.
Yarının güçlü kudretli Türkiye’si senin ellerinde hayat bulacak; ektiğin tohumlar yeşerecek, tomurcuklanan çiçekler özenli bakımın sayesinde açacaklar. Sen körpecik dimağlara kendi benliğini öğrettikçe, sevmeyi, sevilmeyi aşıladıkça yarınlarımız daha sıcak, daha aydınlık olacaktır. Varsın bu taşlı, dikenli yollar ayakları kanatsın...
Sen güçsüzlüğün karşısında demirden bilek; sevgide, şefkatte ana gibi yürek; vatan ve milletim bölünmez bütünlüğünde çelikten yelek; iyiliklere, doğruluklara, güzelliklere çiçeklerinle çelenk oldukça güzel Türkiye’miz geleceğe daha emin adımlarla yürüyecektir.

Senin manevî huzurunda bir kez daha saygıyla, minnetle, şükranla eğiliyor; “24 Kasım Öğretmenler Günü”nüzü kutluyor; sağlık ve esenlikler diliyorum.