MUHAMMED’İN(SAV) ÜÇ LANETİ

  1. Âlemlere rahmet olarak gönderilen İslam Peygamberi Hz Muhammed (sav) en zor, en sıkıntılı anlarında, haksızlığa uğradığında, hatta canı yandığında dahi lanet ve beddua etmekten uzak durmuştur. Taif’te uğradığı taşlamalara, hakaretlere, kanlar içerisinde kalmasına rağmen kendisine bütün bunları reva görenleri lanetlememiş, beddua etmemiştir. “Sana bu hakaretleri yapanlara niçin lanet etmiyorsun”, diyenlere karşı da bana bu şekilde davrananların soylarından iyi insanlar gelebileceğini; yapacağı bedduadan onların etkilenmesini istemediğini söylemiştir.

Muhabbetin, merhametin, şefkatin, hoşgörünün, samimiyetin ve her türlü ahlaki güzelliğin topluma hâkim olmasını isteyen yüce Peygamberimiz, hayatını hep insanlara rahmet dileyerek sürdürmüştür. Ancak, şeytanla işbirliği yapan, insanı ve insanlığı temelden etkileyen şer odaklarına karşı lanette bulunmuş, beddua etmiştir. Bu lanet ve bedduaların toplamı üçtür.

Hz. Muhammed’in(SAV)ilk laneti insanların işini zora sürenler ile bile göre yalan söyleyenleredir. İkinci büyük lanet; yeryüzünü yaşanmaz hale getiren; çevreye, tabiata, atmosfere, suya, toprağa, ağaca, havaya zarar verenleredir. Hz. Muhammed’in(SAV) üçüncü ve en büyük laneti ise paraya tapanlara, parayı ilah edinenleredir. Bu üçüncü ve en büyük lanet, bir ve ikinci lanetlerleri de kapsamı içine almaktadır. Her üç lanet de Kuran’da men edilmiş fiilleri kapsamaktadır

Dünya malı ve çıkar uğruna insana, hayvanlara, çevreye zarar veren, hak yiyen, adaletsizlik yapalar, her üç lanetin de muhataplarıdır. Ancak, lanet sadece zulmü reva göreni, yapanı, yaptıranı, yaptırtanı değil; o zulmün yapılmasına imkân tanıyanı, yol vereni, görmezden geleni de etkilediğini yine peygamberin Taif’te uğradığı hakaretler karşı beddua etmemesinden anlıyoruz.

Biz, Türk vatandaşları olarak, maalesef yeşile düşman; “Çevre atalarımızdan kalan miras değil, gelecek nesillere devredilecek emanettir.”, genel çizgisinden uzak; toprağın çoraklaşmasına, suyun ve havanın kirlenmesine, ağaç kesimine ve orman yangınlarına karşı duyarsız; rantla gözleri kararmış, her şeye kâr gözü ile bakan, basiretsiz ve yetersiz yöneticilerin elinde Yüce Peygamberimizin bu lanetlerine maruz kaldık, kalıyoruz.

Üç tarafı denizlerle çevrili, cennet ülkemizin güzellikleri, para hırsı yüzünden bir bir yok ediliyor. Bir yanda doğayı tahrip eden HES’ler, öte yanda yer tespitindeki çarpıklık ile termik santraller, maden çıkarmak üzere yerli ve yabancılara peşkeş çekilen üstü altından kıymetli orman alanları ve ülkemizi gelişmiş ülkelerin çöplüğüne çevirecek denetimsiz çöp ithalleri…

Rant uğruna güzelliklerimizi yok etmek hastalığı son zamanlarda çok mesafe aldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 2003 yılına kadar olan zaman diliminde ülkemiz topraklarında maden arama ruhsatı verdiğimiz firma sayısı 1168’dir. 26.5.2004 tarih ve 5177 sayılı “Maden Kanunu” ile bu sayı 2018 yılına kadar 149 bin 955’e ulaşmıştır. 14 Şubat 2019’da 7164 sayılı maden kanununda yapılan son değişiklikle bugün maden arama ruhsatı verilen firma sayısı bilinmemektedir.

“Maden Yasası” ile kendisine ruhsat verilen firmalardan birisi de Kanada Alamos Gold firmasıdır. Ne yapmış bu firma? Her mevsim temiz havasını içinize çekebileceğimiz, çam ve çiçek kokan Çanakkale’den Balıkesir’e kadar uzanan ve ormanlarla kaplı Kaz dağlarının altında altın tespit etmiş. Sadece altın mı? Bilinmiyor. Firma, siyanürle altın çıkartarak para kazanacak. Alamos Gold'un CEO'su John McCluskey, 22 Mayıs'ta Londra'da düzenlenen sempozyumda yaptığı sunumda: “Projenin verimlilik oranı % 44. İşe başladığımızda 1 dolar 3 Türk lirası idi, şu anda ise 6 lira bu kârlı bir proje.” Adam haklı, ne diyelim. Peki, çıkarttığı altının % kaçını bize verecek? % 4.8’ini. Kaç yıl sürecek bu altın çıkarma işi: 6 yıl, Ne kadar siyanür kullanacak? 26 bin ton. Nedir siyanür? Toprağı binlerce yıl kullanılmaz hale getirecek, sızıntılarla suları kirletecek on binlerce canlının ölümüne sebep olacak kimyasal zehir. Dönelim madalyonun diğer yüzüne: Maden sahası için şimdiye kadar kaç ağaç kesildi? TEMA vakfının tespitlerine göre 195 bin ağaç. Peki, bu bölgede yaşayan 18 çeşit memeli hayvan, 41 çeşit kuş, 10 çeşit sürüngen, 117 çeşit böcek, 238 farklı bitki türü ki bunların bir kısmı endemik bitki, ne olacak? (…!) Ya siyanürle kirletilen sular? (…!) Ya ekolojik sistemdeki tahribat; kirletilen toprak, hava? (…!) Ya o bölgede yaşayan ve yaşayacak olan insanların sağlığı? (…!)

Ne diyor bu katliam ve sonrasını savunan zavallılar; siyanürle altın çıkartılacak yer Kazdağları değilmiş. Ya neresiymiş? 40 km. ilerisiymiş. Yahu 40 km. ilerisi gavur toprağı mı? Efendim ruhsat falan tarihte verilmişmiş. Yapılan yanlış ise neden ruhsatı iptal etmedin be adam!

Bizler, bu topraklar için toprağa düşmüşlerin evlatları olarak para için güzel yurdumuzun güzelliklerine kıyanların; çevreye; suya, toprağa, ağaca, havaya zarar verenlerin şerrinde Allah’a sığınıyor ve “içimizdeki bu beyinsizlerin işledikleri suçlar yüzünden bizleri helak etmemesi” için Allah’a yalvarıyoruz.

Hadi ÖNAL/ 20 Ağustos 2019/ Elazığ