Alçak, vatan haini, şerefsiz, yalaka, terbiyesiz, geri zekâlı, yalancı, düzenbaz, zürriyetsiz, densiz, edepsiz, pislik, hırsız, arsız, yüzsüz, namussuz, dinsiz, imansız…

Alçak, vatan haini, şerefsiz, yalaka, terbiyesiz, geri zekalı, yalancı, düzenbaz, zürriyetsiz, densiz, edepsiz, pislik, hırsız, arsız, yüzsüz, namussuz, dinsiz, imansız…

Normal zamanlarda her biri bir kavga sebebi olabilen bu ve benzeri küfür ve hakaret sözleri, maşallah ülkemizde siyaset yapan büyüklerimizin(!) sıradan sözleri oldu. Gün yok ki millete hizmet için seçtiklerimiz sokağın dahi hicap duyduğu kaba ve argo sözcüklerle sövüşmesinler. Mübarekler(!) sanki siyasi lider değil birer küfür makinesi…

Siyasiler, incileri(!) olan küfürleriyle kalsalar iyi ya kullandıkları üslup… Akşamdan sabaha durmaksızın onur kırıcı, gönül yıkıcı, aşağılayıcı, ötekileştirici dil ve üslupla ülke birliğini, dirliğini, kardeşliğini kurşunlamaktadırlar. Muhatabının namus, şeref ve haysiyetine uzanan dilleri, rencide edici küfürleri ile ahlaki değerleri yontmayı marifet sayan kaba ve seviyesindeki derinliği tartışılan bu zevata, kullandıkları dilin fitneye çanak tutmak olduğunu nasıl anlatmalı bilmem ki…

İnsanlıktan ve İslam'dan nasibini alamamış bir parti başkanının küfrü, sadece muhatap aldığı kişiye değil o kişinin temsil ettiği diğer bütün insanlara da yapıldığını hangi kelimelerle ifade edilir bilemiyorum; ama söylenen her çirkin söz ve bu sözle kurulan cümlenin toplumu gerdiğini, ayrımcılığı ve kutuplaştırmayı körüklediğini, rahatlıkla söyleyebilirim.

Şimdi bana 'adamların dağarcığında fikir yok ki fikirle tartışsınlar.', diyenleriniz olacak. Doğru elbet… Fikirle değil de küfürle kendilerini ön plana çıkartanlara tarafsız gözle bakılınca, bunların pek çoğunun gerçekten de ahlak nasipsizi, kültür fukarası ve bilgi yoksulu oldukları görülür. Tıkanan siyasetlerini ve çürümüşlüklerini çatışmacı siyasetle sürdüren; küfrü de bu çatışmacı siyasetin silahı olarak değerlendiren bu malum kişilerin; 'insanlar bu söylediklerimden incinirler, kırılırlar, yaralanırlar', diye de bir endişeleri yoktur. Küfrün; incitmekten, yaralamaktan, kırmak ve kışkırtmadan başka hiçbir işe yaramadığını bilenler, bu yola tevessül edenlerin birer asma kabağı olduğunu bilirler.

Kaba ve incitici sözün; insanlıkla alakası olmadığı gibi İslam'da da yeri yoktur. Küfür, mürüvvete ve diyanete sığmaz. Haya perdesi yırtılmış, utanma duygusu dumura uğramış kişiler, ettikleri küfürlerle hem insanları rencide etmekte hem de İslam'ın mekruh kıldığı bir fiili işlemektedirler. Küfrün insan ruhunda açtığı yara, kurşun yarasından beterdir. 'Müslüman, elinden ve dilinden zarar görülmeyen insandır'. Başkalarına hakaret etmek, aşağılamak Müslüman'a yakışmaz. İslam, güzel söz söylemeyi emretmiştir. Küfür veya sövmede amaç; karşısındaki kişiyi rencide etmek, aşağılamaktır. Nitekim bu konuda Hz. Muhammed(s.a.s) '"Mümin, dil uzatıcı değildir, lanet okuyucu değildir, kötü iş yapan değildir, kötü söz söyleyen değildir." (Tirmizî), diyerek bırakın küfre, kötü ve incitici söz söylemeye dahi şiddetle karşı çıkmıştır.

Medeni ve kültürlü insan; küfretmez, sinkaflı konuşmaz. Kitapla hemhal olan insanlar, küfre başvurmaz. Gördüğümüz her güzelliğin olduğu gibi güzel konuşmanın da temelinde kültür ve onun kaynağı olan kitap vardır. O nedenle kitap ehlinin dilinde küfür yoktur. Kitap dedim de aklıma geldi. Üzülerek ifade edeyim ki kitap, Türk insanının ihtiyaç listesinin 235'i sırasında yer almaktadır. Günde ortalama 6 saatini televizyon seyretmeye ayıran insanımız, kitap okumaya ayırdığı süre maalesef sadece bir dakikadır. Hal böyle olunca da insanlarımız, ister istemez küfrü marifet sayan büyüklerini(!) dinlemek zorunda kalmakta ve onlardan aldığı ilhamla(!) yetişmektedir. Toplumun tepesindeki kişilerin dillerinin çirkinliği ve kabalığı dalga dalga kabalığını ve çirkinliğini artırarak yayılmaktadır. Tepede sarf edilen sövgü, tabanda sinkaflı küfre dönüşmektedir. Nitekim çocuk ve gençlerimizin günlük konuşma dilleri incelendiğinde küfrün ne denli onulmaz yaralar açtığı kolayca görülebilir.

Ben ülkemizin üzerinde dolaşan uğursuzluğu biraz da ülke kaderini ellerinde bulunduran siyasilerin; hırs, öfke ve kin kokan sövgülerine, aşağılayıcı küfürlerine ve onlara şuursuzca alkış tutanların düşüncesizliklerine yorumluyorum.