Kıyas-ı fâside..

Kıyas-ı fâside yanlış, bozuk, geçersiz kıyas demek..

Namazı cemaatle kılmak yirmiyedi (27) kat fazla sevap.. Biri çıkıp dese ki, “ben cemaate gitmedim ama aç bir köpeği doyurdum, belki daha fazla sevap aldım..”

Bu tam tekmil, bir kıyas-ı fâside olur... Namazı cemaatle kılmak sünnet-i müekkededir. Hem büyük sevabı hem de Müslüman bir toplum için içtimâî mahiyetiyle, namaz konusunun dışına taşan büyük bir ehemmiyeti vardır..

Durum buyken “köpeği doyurmak daha sevap” demek tam bir kıyas-ı fâsidedir. Yanlıştır, fesatlık vardır bunda... Doğrusu nedir? Şudur:

Namazı cemaatle kılmak için evden çıkarken yolda görebileceğin aç köpekleri, kedileri hattâ kuşları doyurmak için yanına bir şeyler alırsın. Böylece kılacağın namazın sevabı da 27 yerine belki 27 bin olur...

Veya... “Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temiz” demek... Böylesi lakırdılar iman ehline yakışmaz, bu tür sözlerle kıyas yapmak, kıyas-ı fâsideyi de aşar kocaman bir yalan, münafıklık olur. “Namaz bütün kötülüklerden alıkoyar” buyurulmuştur. Münafıkların yalandan kıldıkları ticarete yol yaptıkları, riyâ namazı değil tabiî ki.. Ancak Allah için kılınan bir namazla kalbin de her uzvun da tertemiz olur..

Peygamberimiz (salat’u selâm olsun ona), “kimsenin namazı sizi aldatmasın” diye buyurmuşlardır.

* * *

“Ben başımı örtüyorum hiç olmazsa... pardösülü, çarşaflı olmasam da çıplak gezenlerden daha iyi durumdayım” anlayışı da kıyas-ı fâside ile kendini aldatmaktır... Doğrusu nedir?

Doğrusu “madem ki başımı örtüyorum bari tesettürün hakkını vereyim de, altı kaval üstü şişane (bir ahmaklık) olmasın..” demektir. Başörtmek Müslüman hanımlar için Allah’ın apaçık emridir. Başörtüsünden murad ise, mahremiyeti en az olan saçların dahi örtülmesidir.

Tesettür mahremiyetin gizlenmesidir. “Ben başımı örterim onlardan geri kalmamak için tayt da giyerim” demek acınası bir eziklik, münafıklık..

TAYT demişken... Tayt (orjinali tight) bacakları sımsıkı saran, zorlukla giyilebilen külot pantolondur...

Aaa ne ayıp, nerden çıktı şimdi bu “KÜLOT” meselesi?

Tayt (tight) kelime anlamı ile “sıkı, sızdırmaz, zorluk” anlamlarına gelir. Esasen sadece at binme pantolonuna “külot pantolon” denilmişti önceleri. Gel zaman git zaman kadınlara da moda yaptılar. Kadını en mahrem noktasına kadar gösteriyor ama gûya örtüyordu bu rezil şey..

Eski tercümelere (çevirilere) bakın. Meselâ, HAYATA DÖNÜŞ (To Live Again) isimli Archibald Joseph Cronin’e ait eski bir roman var.. Çev: Vahdet Gültekin (Türkiye Yay, 1925-1950, Türkiye Basımevi İstanbul).

Kitabın 101. sayfasını açın: “...kahverengi kısa kürküyle pek canayakın bir hali vardı. Kızlar da kilot pantolonlariyle, kadife kasketleriyle pek temiz ve şık giyinmişlerdi..” 4. Paragraftaki bu satırları okuyun...

KİLOT PANTOLON, TIGHT (tayt) için tam ve mükemmel bir çeviriydi o yıllarda... Sonraları taammüden (bilerek, şuurlu olarak) lisanımızda yerini orjinal tight (tayt) haliyle aldı ki, kadının mahremiyeti uyanmasın!.

Bu tıpkı 18 yıl boyunca zulmen Türkçeleştirilen orjinal Arapça ezandaki “Allah’u ekber”in bile “Tanrı uludur”a çevirilirken “Hayya’alel felah”taki “felah”ın bırakılması, “kurtuluş”a çevirilmeyişi gibi kasdî idi...

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN. 0