Zor zamanlar ‘kendi’ dilini, kanun ve alışkanlıklarını da getiriyor. Yaşadığımız şu günler aynı zamanda bir toparlanma ve yeniden var olma dönemi, şayet doğru okuyabilirsek. Evine dönen insanlık aslında ötelediği sorunların...

Zor zamanlar 'kendi' dilini, kanun ve alışkanlıklarını da getiriyor. Yaşadığımız şu günler aynı zamanda bir toparlanma ve yeniden var olma dönemi, şayet doğru okuyabilirsek. Evine dönen insanlık aslında ötelediği sorunların, abarttığı meselelerin, hayatın yersiz kavgalardan ve yetersiz beklentilerden ibaret olmadığını da anlamak için var biraz da.

Uzman yorumlarının, haber bültenlerinin çok üstünde ve ötesinde, siyasi veya dış politik krizlerin daha da daha ilerisinde bugün yaşananlar. Çünkü tüm dünyaya 'el koymuş' zor zamanların içerisindeyiz. Bu elbette bize anlamak zorunda olduğumuz uyarılarda bulunan bir durum.

Bu dönem, fıkhını idrak ettiğimiz takdirde kazançlı olacağımız bir dönem. Ne demek istiyorum? Şunu; yaşadığımız 'çağ' veya 'ağ', sokağa çıkmanın sakıncalı olabildiği, insani ilişkilerin minimize edilmek zorunda olduğu, gönüllülük hareketlerinin güç kazandığı taraflarıyla hakikaten büyük bir kazanç dönemi.

Yine tedbir, uyarı, dikkat ve bilinçlenme konularında gösterdiğimiz ve göstereceğimiz gayret, bu zor zamanların fıkhını ortaya çıkarıyor ve çıkaracak. Fıkıh denilince doğrudan dini bir durum, bir ibadet anlaşılabilir. Ancak bizim burada fıkıh dediğimiz kavram, hayatın her anı ve alanına dair yorumu, çözümü ve tedbiri olan sistem 'metodolojisi' demektir. Bugün yaşadığımız birçok çarpıklığın da temelinde aslında bir fıkha sahip olamayışımız yatıyor.

Kimisi komplo teorilerine boğuyor meseleyi, kimisi felaket tellallığına, kimisi ekolojik mesajlar veriyor, kimisi de 'ısrarla' bu süreçte bile polemik arayışında. İşte bunlar hep fıkıhsızlığımızdan. Esasen, düşmanlığın bile fıkhını yazmış bir medeniyetin temsilcileri böyle bir acziyet içinde olmamalıydı. Neyse, artık bulunduğumuz süreci nasıl asgari zarar ve azami kazançla atlatacağımız, bizim daha da daha meşgul olmamız gereken meselemiz.

Yaşadıklarımızda ellerimizle yapıp ettiklerimizin bir geri dönüşü olduğu muhakkaktır. Her an, imtihan dünyasında olduğumuz şuuruyla hareket ettiğimiz takdirde bunu idrak etmek çok da zor olmayacaktır. Ancak biliriz ki, iman ettiğimiz rabbimiz 'hesaplar üstü hesap' kurar.

Dünyanın nefes alamaz hale geldiği bu çağ bir başlangıca muhtaçtı. Medeniyet kodlarına sarılıp yeni ve sahih bir başlangıcı ortaya koyamayınca tabiat bu konuda bize aracı oldu denilebilir. İşte bizim fıkıh sorunumuz burada devreye girmek zorunda. Bugünden itibaren… Zor zamanların atlatılması ve tekrar etmemesi için ortaya koyacağımız dil, gayret, eser insanlık için bugünlerin kazancı anlamına gelecektir. Ancak 'ısrarla' ders almamak yolunda gayret edersek bu da bir tercihtir elbette.

Ben derim ki, birer ağaç dikelim. Güncel, değişken meseleler için birbirimizi kırmamayı öğrenelim. Ellerimiz birilerinin elini tutmak, yüreğimiz birilerinin yükünü sırtlanmak için hazır olsun ki, bu zor zamanların içinden hep beraber kazançlı çıkalım. Şayet sürece dair doğru okumayı yapmazsak, şu kadar kitap bitirmek, bu kadar belgesel, o kadar dizi izlemiş olmak çok da bir işe yaramayacak ve bizi 'yarınlara' taşıyamayacaktır. Arz ederim.