Hollanda kendi geçmişine bir bak!

Türkiye düşmanlığını her fırsatta sahneye koyan Hollanda, bir kez daha alçakça bir tavırla karşımızda... Srebrenitsa'da katliama göz yuman Hollanda, Ermeni iftiralarını soykırım olarak kabul etti. Hollanda Parlamentosu'nun kararına sert tepki gösteriren Ankara önemli bir hatırlatmada bulundu. Bakanlık, "Hollanda Temsilciler Meclisinin bugün 1915 olaylarını soykırım olarak tanıyan kararlar almasını şiddetle kınıyoruz. Srebrenitsa’da acısı hala dinmemiş soykırıma göz yuman bir ülkenin meclisinin aldığı söz konusu mesnetsiz kararların ne tarihte ne adalette yeri vardır. Dolayısıyla hiçbir hukuki bağlayıcılığı ve geçerliliği yoktur" ifadelerini kullandı. Peki Sresrenıtsa'da neler yaşanmıştı? Bir kez daha hatırlamanın ve hatırlatmanın zamanı...

Srebrenıtsa'da 8 bin kişi katledildi

11 Temmuz 1995'de Yugoslavya iç savaşı sırasında Sırp ordusu, "Krivaya 95 Harekatı"nın bir parçası olarak Srebrenitsa'yı işgal etti. Yaşanan bu olay bir işgal olarak kalmamış bir katliama dönüşmüştür. Çünkü Bosna – Hersek'in Srebrenitsa kentinde en az 8.372 kişi "Ratko Miladiç" komutasındaki ağır silahlı Sırp ordusu tarafından öldürüldü. Yapılan katliamda genç yaşlı demeden binlerce insan yaşamını yitirdi. Yapılan katliama Sırp ordusunun yanı sıra, Bosna-Sırp ordusunun "Akrepler" olarak bilinen özel birlikleri de katılmıştır. Ne Birleşmiş Milletler'in Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmesi ne de kentte bulunan 600 Hollanda Barış Gücü askeri katliama mani olamadı. Srebrenitsa olayı, II. Dünya Savaşından sonra Avrupa'da yapılan en büyük insan katliamı ve etnik soykırım olarak Dünya tarihine kazındı.

Hollanda'nın alçaklığını tarih unutmadı

Yugoslavya'nın düşmesinin ardından, 1992 yılında Sırplar Yugoslav halklarına katliam uygulamaya başladılar. Olaya müdahil olmak isteyen Birleşmiş Milletler 6 bölgeyi güvenli ilan ettı ve bu bölgelerden biri de Srebrenitsa'dır. Savaştan önce 24.000 nüfusu olan bu kent mülteciler ve dışardan kente sığınan insanlarla birlikte 60.000 nüfusa ulaştı. Nüfusun artmasıyla bu kent artık hastalıklarla, açlıkla mücadele etmeye çalışan bir toplama kampına dönüşmüştür. Kenttekilerin kendilerini korumak için edindikleri silahlar da BM (Birleşmiş Milletler) güçleri tarafından güvenlik gerekçesiyle toplandı. Sırp devlet Başkanı Radovan Karadziç'in emriyle, Ratko Mladiç komutasındaki Sırp askerlerinin kente olan tacizleri sıklaşınca kamptaki insanlar silahlarının geri verilmesi için başvuruda bulundu; fakat kampın Hollandalı komutanı Thom Karremans bu isteği geri çevirdi. BM güçleri ise sadece kent üzerinde iki tane F16 uçurarak tepki verdı. Hollandalı askerler Bosna'daki BM Barış Gücü Komutanı Fransız generalden aldıkları emirle bir gece yarısı kenti boşalttı ve bulundukları kampı içindeki 25.000 mülteci ile birlikte Sırplara teslim etti. Hollandalı komutan tarafından Sırplara satılan (bu olay video kasetle kanıtlanmıştır) kent bir hafta süren katliamla Sırplara yenik düştü.

Etnik kıyımın en büyük belgesi

Srebrenıtsa'yı Sırp askerlere teslim eden Hollanda askerlerinin çoğu daha sonra ülkelerine döndüklerinde psikolojik tedavi görmek zorunda kaldı. Hollanda hükümeti hiçbir sorumluluk kabul etmezken, kenti bırakarak Sırpların katliamına göz yuman 600 hafif silahlı Hollanda askerinin büyük bir bölümü pişmanlıklarını her fırsatta dile getirdiler. Srebrenitsa kentinde yaşadıkları anları kitaplaştıran askerlerden biri olaydan dolayı yaşadığı pişmanlığı şu sözlerle ifade etti: "Ölmek istiyordum, masum insanları koruma sözü verdiğimiz halde bize sığınan insanları koruyamadığımız için kendimi affetmiyorum." İşte bu sözler, kentte uygulanan etnik kıyımın en büyük belgesidir. Bugün Hollanda kendi tarihindeki kara leke için özür dilemek yerine Batı'nın her daim sergilediği iki yüzlü utanmaz tavrı bir kez daha sergilemiştir. Batı ülkelerinin kalleşçe tavırlarının güçlü ve büyük Türkiye'yi hedef aldığı akıldan çıkarılmamalıdır. Dünyada ve bölgede söz sahibi bir Türkiye, adaletsizliğe, vicdansızlığa geçit vermeyecektir. Geleceklerini mazlum ve masum halkları sömürmek üzerine kurmuş olan Batılı devletlerin en büyük korkusu 'düzenlerini' bozacak güçlü bir Türkiye'dir.