Aç gözlülük, şiddetli istek, aşırı derecede tutkunluk olarak tanımlanan hırs; insan fıtratında var olan bir duygudur.

Aç gözlülük, şiddetli istek, aşırı derecede tutkunluk olarak tanımlanan hırs; insan fıtratında var olan bir duygudur. Aklın kontrolünde kullanılmadığı zaman gemi azıya alır; hasetle birleştiğinde de canavarlaşır. Bu duyguyu yenmek ya da onu iyiye, doğruya yöneltmek büyük bir eğitim ve irade ve sabır gerektirir.

Doyumsuzluğun olduğu yerde elbette ki mutluluktan söz edilemez. O nedenledir ki hırs ile mutluluk aynı bedende birleşemezler. Amaç kazanmak, daha çok kazanmak, daha da çok kazanmak olunca adama: “Nereye kadar?” “Sınır ne?” diye sormak gerekir.

Kazanç; ister mevki, makam, isterse para veya mal olsun insan bir doyumsuzlaştı mı önüne set çekmek, engel koymak imkânsızlaşır. Ne demişti âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz Muhammed(sallall ahü aleyhi ve sellem): “İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa mutlaka bir üçüncüsünü ister.”

İnsan fıtratında var olan, kontrol edildiğinde belli amaçlara belirlenen hedeflere ulaşmakta insana güç veren bu duygunun aşırısı her zaman ve her durumda zararlıdır. İnsanoğlu, hırsın anaforuna kapılmayı görsün ne duygularına engel olur ne de davranışlarına. Hırsına yenik düşen kişi güçlendikçe daha da güçlenmek; kazandıkça daha çok kazanmak ister. Daha çok gücüm olsun, şöyle hükmedeyim; herkes bana biat etsin. Ne istersem o yerine getirilsin. Şu mevkide olayım, şöyle bir hayat süreyim, şu imkânlarım olsun, şu kadar param olsun… Elbette ki bütün bunları gerçekleştirmek için yola çıkan biri için de her yol, her yöntem mubahtır. Sosyal ve dini yaptırımlar, ahlaki ölçüler onu gemleyemez. Şeref, haysiyet, namus, onun kitabının okunmayan sayfalarıdır. Kendi felaketine sebep olduğu kadar çevresinin, yakınlarının felaketine de davetiye çıkaran bu tip insanların çokluğu toplumları da felakete sürükler.

Hırsın körüklediği önü alınamayan arzu ve ihtiraslar; hasedi, kini, öfkeyi de beraberinde sürükler. Peygamberimiz Hz. Muhammed(sallall ahü aleyhi ve sellem): “Bir koyun sürüsüne salıverilmiş iki aç kurdun koyunlara verdiği zarar, servet ve mevki düşkünü bir adamın dinine verdiği zarardan daha büyük değildir.” , demiştir. Peygamberimizin verdiği bu örnek çok manidardır. Zira aç iki kurt sürüye girerse bir iki koyunu yemekle yetinmez; bütün bir sürüyü parçalayarak yok eder. Makam, mevki ve servet uğruna hırsına yenik düşen bir insanın yapacağı tahribat da tıpkı aç kurdun sürüye verdiği zarar gibidir.

Hırsına yenik düşenler hem dünyalarını hem de ahretlerini zindan ederler. Sonlarını Ömer Hayyam ne güzel anlatmış;

Niceleri geldi, neler istediler

Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.

Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?

O gidenler de hep senin gibiydiler!

Peki, insanın fıtratında var olan bu duygunun hiç mi güzel yanı yok? Var elbette. Elbette hırs olacak; ama bu hırs aklın çizdiği çerçevede doğru yerde kullanılmalıdır. Kendinden, özünden başka insanların mutlulukları için kullanılmalıdır. Hırs, Allah rızasını kazanmak için olursa bir kıymet ifade eder.

Hırs, bizi arzu ve isteklerimizin kölesi yapıyorsa o hissi beynimizden ve yüreğimizden kovmanın yollarını aramalıyız. Bize çok getirisi olsa da başkalarının yaşama hakkına, canına, malına, şerefine, namusuna zarar verici davranışlardan kaçınmalıyız. Hırsı kamçılayan kıskançlık ve çekemezlik illetinden ruhumuzu arındırıp kanaatin ve şükrün meyveleri ile beslemeliyiz. Unutmayalım ki para hırsı, mal hırsı veya mevki hırsı, her iki dünyada da mutluluk kapılarını yüzümüze kapatan büyük düşmanlardandır. Hakkı olmayanı, emeği ile hak etmediğini gayri meşru yollar kullanarak elde etmeye çalışanların Allah, gözlerini toprakla doyursun. Allah, bu necip milleti de hırsının zebunu olmuş cehennemliklerin şerlerinden korusun.