Hayır cephesinin umudu

Anayasa değişikliği ile ilgili onay süreci arttıkça düne kadar topa tuttukları Cumhurbaşkanı “Hayır Cephesi”nin umudu haline geliverdi.

“Anayasa değişiklik teklifini iade etsin, referandum sürecini durdursun” diye…

İlkin Cumhuriyet Halk Partisinin önceki Genel Başkanı Deniz Baykal dile getirdi bu talebi.

Anayasa değişikliğine ilişkin kanunun imzalanmamasını “sorumlu davranış” olarak niteleyen Baykal, “Sayın Cumhurbaşkanı anayasa değişiklik teklifini imzadan sarfınazar ederse, uzak durursa, bence doğrusunu yapmış olur. Gecikme, insanda, acaba sağduyu hakim olur da bu imzalanmaz ve bir sıkıntılı dönem Türkiye'ye yaşatılmaz diye umut yaratıyor. Keşke böyle bir karar alsalar. Köprüden önceki asıl son çıkış bu” dedi.

Umut fakirin ekmeği…

Ana muhalefetin düştüğü duruma bakın…

Şimdiye kadar var güçleri ile saldırdıkları Cumhurbaşkanından istimdat etmek, medet ummak durumuna geliverdiler…

Kararnamenin onay için gönderilmesinin geciktirilmesinden, Cumhurbaşkanının onay için verilen mühleti sonuna kadar kullanma eğiliminde olmasından yola çıkarak yeni senaryolar yazdılar.

Bazı danışmanların 18 maddelik paketin bazı maddelerine karşı çıktığı, bu maddelerin düzeltilmesi için Cumhurbaşkanının kanunu TBMM’ye iade edeceği dedikodusunu yaydılar.

Kimisi anketlerde evet oranının düşük olması sebebiyle Cumhurbaşkanının kanunu iade edeceğinden dem vurdu.

Bu umut, yürürlükteki Anayasa’nın 104. maddesinden kaynaklanıyor.

Zira Cumhurbaşkanının Meclis’te kabul edilen kanunu onaylamak ve doğrudan halk oyuna sunmak gibi bir mecburiyeti yok.

İlgili madde Cumhurbaşkanının Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları “gerekli gördüğü takdirde” halkoyuna sunabileceğini öngörüyor.

Yani halkoyuna götürmeme hakkı da var.

Her ne kadar yürürlükteki 175. Maddede şimdiki durumu tarif eden “Meclisce üye tamsayısının beşte üçü ile veya üçte ikisinden az oyla kabul edilen Anayasa değişikliği hakkındaki Kanun, Cumhurbaşkanı tarafından Meclise iade edilmediği takdirde halkoyuna sunulmak üzere Resmî Gazetede yayımlanır” şeklinde kesin bir ifade varsa da bir önceki fıkradaki “Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları, bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderebilir” şeklindeki ibare, muhalifleri umutlandırmaya yetiyor.

Öncelikle şu tespiti yapmak lazım.

Neden muhalefeti umutlandıran bu gecikme yaşandı?

Gerçekten bir sorun mu var?

Kanunun Cumhurbaşkanına gönderilmesi her ne kadar yazım sürecinin gecikmesi, virgülüne noktasına varana kadar imla kurallarının denetlenmesi şeklinde açıklandıysa da işin aslı, referandum sürecini birkaç hafta geciktirmek.

Eğer Meclisten kabul edildiği gibi hemen onaya gönderilmiş olsa ve Cumhurbaşkanının onaylamasının ardından Resmi Gazetede yayımlanarak referandum süreci başlasa, referandumun 2 Nisan’da yapılması gerekecekti.

Zira kanunun Resmi Gazetede yayımını takip eden 60 gün içinde referandum yapılması gerekiyor.

Türkiye’de özellikle Doğu bölgelerimizde iklim şartları malum.

Nisan başında yapmak yerine, onay sürecinde tanınan mühleti sonuna kadar kullanarak referandumun 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılmasını sağlamak.

Aslında bir gecikme değil, bir zamanlama söz konusu.

CHP’nin umudu gerçekleşir mi?

Sahiden anketler düşük çıktığı için Cumhurbaşkanı referandumu yaptırmaktan vaz geçmiş olabilir mi?

Hayır…

Çünkü yapılan anketlerde hiç hayırları fazla gösteren bir veri yok…

CHP’nin elindekilerde de yok.

En düşük anket “yüzde 52 Evet” yönünde.

En yükseği ise yüzde 62…

Olsa olsa Cumhurbaşkanı CHP’den gelecek “iade ederseniz, tartışmalı bazı maddelerin düzeltilmesi halinde biz de değişikliğe evet deriz ve geniş mutabakatla bir anayasa değişikliği yapılmasını sağlarız” şeklindeki bir taahhüt olursa –o da belki- iade edilebilir.

Ama Ana muhalefet, geçmişte verdiği sözleri tutmadığı için, olsa bile böyle bir taahhüdün inandırıcılığı ve garantisi yok.

O yüzden boşuna bir iade beklemeyin.

Nisan ortasında referanduma hazır olun.