FİTNE VİRÜSÜ HAKSIZLIK

Listeler YSK’ya teslim edildi. Aday sıraları belli olduğunda bir psikolojik bomba patlayacak. Haksızlık virüsleri çarpacak ruhlara. Hangi vicdanlar psikolojik grip, zatürre, tedavisiz kanser olacak kim bilir? Fısıltılar ağızdan ağıza yayılıp duracak. Hangi parti yönetimi, kamu vicdanına uygun karar verip fitne fesattan daha uzak kalabilir acaba? Bu yüzde yüz mümkün değil, her listeye karşı az çok infialler olacaktır. Bazen de bu infialler olumlu sonuçlar da getirebiliyor.

2001 yılında birkaç arkadaş, okulumuzda Ecevit iktidarının il parti yönetimince yanıltılması sonucu haksızlıklarla boğuşa boğuşa çaresiz kalıp emekliliğimizi istemiş; istemeye istemeye dershane işine yönelmiştik. Adında adalet olan parti o sıra kuruldu. Ta 1981’de adını seslendirdiğim bu parti beni umutlandırmıştı. Ancak 2002 seçimlerinde Samsun listesinde bir haksızlığa yol açıldığı hesap edilememiş, noterimiz Sayın Mehmet Kurt ta 7.sıraya yazılmıştı.

Okul kuraları çekimlerini yapan Sayın Kurt, öğretmen camiasınca iyi de tanınıyordu. Bir araya geldik dedik ki Sayın Kurt desteklenmeli ki adalet yerini bulsun. Gördüğümüze dertlendik, göremediğimize selam yolladık oy verelim diye. 7.sıradan seçildi. O seçimden bugüne Samsun bir daha 7 göremedi. 6’ya çakıldı kaldı. Niye? Tepeden üflenen haksızlık virüsleri kararttı tabanda bir vekil kaybettirecek sayıdaki ruhları. Şimdi Reise çile, haksızıklık derdi yanmak için özel kalemlerine çıkılamayanlara tepkiyle bir vekil daha kaybedilirse kimse şaşırmasın.

Millet hak diyor, kültürümüzde bu var! Adalet diyor kalkınma diyor, bu duyguyla terk etmedi Reis’i, terk etmeyecek de. Lakin bu davayı el ele domokrasiyle yürütmek gerek, ruhlara su serperek adaleti tecelli ettirmeli; köşe başlarına hep belli insanları vitrinleyerek değil. Kimse yanında fotoğraf çektirip Reis’in selamı var, ben ne dersem o diyememeli. Uzun süre göz önünde olanlar, bu kez davalarına vitrinde değil, blakis halkın gönül derinliklerinde hizmet etmeli. Aksi kıskançlığı tetikliyor.

Ortak Akıl programında Sayın Gülerce, bir haksızlık bombası patlattı bugün. Sayın İnce’nin kendini öncelemek için beni ABD’den aradılar, Fetö usulünce istenmemiş sözünü konu etti. Halkın damarına basarcasına şuna bak diyor, kendi devletine değil ABD’ye inanıyor(!) Bence haklı. Bu söz, hangi mesajı gündeme oturtturdu şimdi? Sayın İnce’ye adını taşıyan yazımda öğretmene kamuouyu güveni yetmez, felaket sinyali destansı olaylar karşısındaki dik duruşu Reis’i gönüller tahtına oturttu.Bu somut gerçeği hiç unutmadan güven verici yapıcı mesajlar vermesini arz etmiştim. Ama öyle bir bomba patlattı ki haksızlık virüsüyle gönüller kararıverip duruyor şimdi: ABD ile iş birliğin var ha! Çok yazık!

Sayın Gülerce yıllardır bugün lanetlediği örgüte hizmet etti. Birçok uyarı duymasına rağmen şüpheye düşmek yerine bu yapıyı savundu geçmişte. Bir öğretmen olarak tarihte benzer sinsi faaliyetleri de hiç hatırlamadı. Millet vicdanının onu masum gördüğü kanısında değilim ama kumpas ve tuzak uzmanlığı geliştirmiş belli ki! Dikkat çektiği nokta çok önemli.

Sayın İnce gerçekten iktidar hırsının değil de milletin hizmetindeyim diyorsa konuyu netleştirmeli. Bu, fitne virüsü haksızlığı ise kitlelere salgın olarak yayılmasının hemen önünü kesmelidir.

Bütün iyi niyetli siyasetçiler, rakip yıpratma amaçlı her söylemin fitne tuzağına düşme riski taşıdığını hep hesap etmeli. Destanlarımız ve tarih yeterli örneklerle dolu değil mi?

Diyor ki Âşık Seyranî “Balık baştan kokar, bunu bilmemek seyranî gafilin ahmaklığından.”

Hatalar başa kakılmaz mı hep? Kimse kendini millet gönlünden çıkmaz sanmasın.Talep eden herkese ulaşılabilecek bir iletişim ağı gerek başarı isteyen siyasetçilere. Güvendiklerinin yanlışları yüzünden doğru bilgiye ulaşamamak ve fitne virüsü haksızlık yapmaktan kurtulmanın tek yolu budur.