EMANET VE İNSAN

Emanet emin olmak kelimesinden gelir. Emin olmak, güvenmek, güven duymaktır. Peki, nedir emanet? Koruması için geçici bir süreliğine birisine veya birilerine güvenilerek bırakılan maddi ve manevi her şeydir. Bu can olur, mal olur, makam olur, bayrak olur, vatan olur, namus olur, şeref olur.

Bedenimiz ve ruhumuz bize emanettir. Onları her türlü hastalık ve musibetlerden koruma görev ve sorumluluğu özümüze verilmiştir. Evlatlarımız, bize emanettir. Onları öncelikle ahlaklı, dürüst, emin ve ayakları yere basacak şekilde yetiştirmek görevimizdir. Eşler, biri birlerine; öğrenciler, öğretmenlerine; askerler komutanlarına; vatanı korumak, bayrağı yüceltmek güvenlik güçlerine emanettir. Hastalar, doktorlara; ilim, âlimlere; haklıyı haksızdan ayırmak, suçluyu cezalandırmak hâkimlere; komşu, komşuya; arkadaş, arkadaşa; şehirler, şehrül-eminlere; yetim ve bakıma muhtaç insanlar, hayırseverlere; koyun ve keçiler, çobana; sır, saklaması gerekene; ülke ve devlet de yönetenlere emanettir. Kısacası tasarrufumuzdaki her şey birer emanettir.

Emanette eminlik esastır. Her ne pahasına olursa olsun emanetin korunması gerekir. Müminin vasıflarının başında emaneti korumak gelir. Emaneti korumayan mümin olma vasfını kaybeder. Emaneti kendi nefsi ve çıkarı için kullanmak, ihanettir.

Kuran-ı Kerim’in Nisa Suresi 58. Ayeti; “Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder”, diyerek biz insanoğullarını uyarmış ve onlara yol göstermiştir. O nedenle emanet olunan her ne ise onu koruyacak, güvenilir, yalanı yanlışı olmayan insanlara ihtiyaç vardır.

Emanet ehli, kulluk görevini hakkı ile ve yerinde kullanan insandır. Burada biz insanlara emaneti ehline vermek konusunda büyük görev düşmektedir. Sureti haktan görünüp ihanete yatanlarla gerçek emini ayırt etmek için Allah’ın bahşettiği aklımızı kullanmamız, sormamız, sorgulamamız gerekir. Sorumluluk, yalnızca emanet edilen kişi veya kişilerde değil, aynı zamanda emanet edilen kişi veya kişileri doğru seçemeyenlerin de olduğu gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır. Emanet ehlinin akıllı, imanlı, zeki, ileriyi görebilen, beden sağlığı yerinde olması gerekir.

İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in(salaallahi aleyhi ve sellem); “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.”, der. Bu üç özellik kendisinde olan insan, namaz da kılsa oruç da tutsa münafıktır. Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh): "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki: "Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin." "Emanet nasıl kaybolur?" diye sorulduğunda da. "İşler ehil olmayanlara teslim edilince" diye cevaplar.

Kuran-ı Kerim’in Ahzab Suresi 72. Ayeti; “Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalimdir, çok cahildir.”,diyor. Ayet gayet açık; akıl ve irade sahibi Ahsen-i Takvîm olarak yaratılan insan, içerisinde milyarlarca yıldızı, galaksiyi bulunduran göklerin, başı bulutlara değen heybetli dağların almaktan imtina ettikleri emaneti kabul etmiş ve almıştır. Bu büyük bir şeref ve onurdur; ancak, bunu hakkı ile değerlendirme noktasında sorumluluk sahiplerinin zalim ve cahil olabilecekleri de hatırlatılmıştır. Tam da bu noktada akıl sahipleri kendisine verilen bazı emanetlerin kullanım hakkını başkalarına devrederken durup düşünmeli, sorup sorgulamalıdır. Özellikle yönetim hakkını devrederken adaletle hükmedemeyeceğine inandığı; yalancı, riyakâr, hırsız, arsız kişilere vermemelidir. Vebal büyüktür. İnsanoğlu, kendisine sunulan kendisinin de hemcinsine devrettiği emanetin, dönüp kendi boynunda kement olacağı endişesi ile hareket etmeli ve seçici olmalıdır.

Allah’ın yeryüzüne halife olarak yarattığı, akıl ve irade ile donattığı insana yüklediği emanetin yükü ağırdır, günahı büyüktür. Zalim ve cahil olabilecek kişilerin elinde emanet, zulme ve cehalete vasıta olur.

Emaneti, zulüm ve cehalete sebep olabileceklere teslim etmeyenlere ne mutlu… Emaneti, Karunlaşmadan, Firavunlaşmadan taşıyanlara ne mutlu…

Hadi Önal/8 Temmuz 2018/Elazığ