Devletler insanların mutlu olması için vardırlar. Özellikle de kendi imkanları ile normal günlük hayatlarını sürdüremeyen insanların hayat şartlarını iyileştirmek suretiyle devlet, insanların mutluluğunun artması yönünde faaliyet gösterdiği oranda, meşruiyetini güçlendirir. Zamanımızda en önemli problem ise iş sahibi olmak, geçimini sağlayabilmektir. İnsanlara zekat vermekten, iş vermek daha önemli bir yardım haline gelmiştir. İyi bir iş sahibi olmak için aileler, çocuklarının iyi eğitim alması için çok gayret sarf etmektedirler. Bu nedenle oturduğu muhitte çocuklarına eğitim imkanı bulamayan aileler, çocuklarının başka şehirlerde eğitim görmesi yollarına yönelmektedir. Bu zorunluluk aynı zamanda büyük bir problemi de beraberinde getirmektedir. Öğrencilerin barınma problemleri…

Öğrencilerin barınma problemlerini gidermek için devlet, öğrenci yurtları işletmekte, özel girişimin bu konuda faaliyet göstermesine izin vermektedir. Ancak şu bir gerçektir ki üniversite sayısındaki hızlı artış nedeniyle, ikamet ettiği şehrin dışındaki şehirlerde okuyan öğrencilerin sayısı, o şehirlerdeki yurtların öğrenci barındırma kapasitelerinden çok daha fazladır. Ayrıca bazı öğrenciler ise kişisel tercihleri nedeniyle yurtlarda kalmak istememektedirler. Bu durumlar öğrenci evlerine büyük bir talebin oluşmasına neden olmaktadır.

Öğrenci evlerine olan talep sonucunda, öğrenci evleri açan sivil toplum kuruluşları varlığı inkar edilemez bir gerçektir. Ancak devlet ile birlikte öğrencilere barınma imakanı sağlayan sivil toplum kuruluşlarının verdiği hizmetleri dahil etsek bile, yine de tüm öğrencilere istenilen sayıda barınma hizmeti sağlaması gereken öğrenci evi sayısına ulaşılamamaktadır. Kısacası bir kısım öğrenciler daima açıkta kalmaktadır. Bu öğrenci evlerinin işletilmesinin devlet tarafından kontrol edilmesi ise liberal demokrasilerde çok da mümkün görünmemektedir. 18 yaşını doldurmuş bireylerin hangi koşullarda yaşayacağına devletin karışması problemini Avrupa Birliği mevzuatına göre çözme olasılığı uzaktır. Bu durumda geriye ailelerin, kendi çocuklarını kontrol etmesi imkânı kalmaktadır. 18 yaşını doldurmuş gençler ise ailelerinin kendilerini kontrol etmesinden, yaşlarının gereği pek hoşlanmazlar, ailelerine bilgi vermek istemezler. Devlet açısından düşünürsek yurtlar yetersiz, öğrenci evleri denetimsiz; aileler açısından düşünürsek imkanlar kısıtlı. Sivil toplum kuruluşlarının da imkanları kısıtlı olduğundan talep edilen ihtiyaca cevap vermekte yetersizler. Öyle ise devlet, halkının bu sorununa nasıl çözüm bulacak?

Bu konunun kesin çözümü, Devletin bizzat kendisi öğrenci evi açmasından geçmekedir. Ancak bu kadar küçük birimleri devletin açıp, idare etmesi de mümkün değildir. Devlet herkese yurt imkanı dahi sağlasa yine de birçok öğrenci, öğrenci evlerinde kalmayı tercih edecektir. İnsanları kanunen de yurtlarda yaşamaya mecbur edemezsiniz. Üstelik devletin resmi yurtlarındaki öğrencilerle ilgilenme düzeyi ile sivil toplum kuruluşlarının ya da cemaatlerin öğrencilerle ilgilenme düzeyi aynı olamaz. Konunu liberal devlet felsefesi içinde çözülmesi için Diyanetin İşleri Başkanlığı, öğrenci evi açma yoluna gidebilir veya öğrenci barındırma hizmeti verebilir. Diyanetin İşleri Başkanlığı da tıpkı diğer sivil toplum kuruluşları gibi öğrenci evi açabilmelidir. Bu alan, oluşan hizmet eksikliğinin giderilmesinde büyük bir katkı sağlayabilir. Hatta diğer sivil toplum kuruluşları ile birlikte koordineli olarak öğrenci evleri açma ve çalıştırma hizmetleri yürütebilir. Ümmete hizmet yolunda kurum ve kuruluşlar birbirleri ile rakip değil ortak olmalıdırlar. Çünkü şu zamanda devletin ve sivil toplum kuruluşlarının imkanları ile öğrencilerin barınma ihtiyaçları karşılanamamaktadır. Talep arzı aşmaktadır. Böyle bir durumda rakiplik olmaz, çözüm ortaklığı olur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’de, milli eğitim bakanlığından sonra, eğitim veren en büyük ikinci kurumdur. Ciddi bir bilgi birikimine sahiptir. Üstelik Diyanet İşleri Başkanımız sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamız da, halkın sorunlarına duyarlı, halkla iletişimi çok iyi olan bir insandır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda yapacağı hizmetleri çok iyi yönlendirebilir. Öğrenci evlerini yönetmek, halkla iletişimin çok iyi olmasını gerektiren bir faaliyettir. Öğrenci evleri kurallarla değil ancak sevgi ile kontrol edilebilir. Diyanet’in kuracağı öğrenci evlerinin, kurallarla değil, sevgi ile yönetilmesi gerekir. Devlet kurumları içinde bu sevgi dilini en iyi kullanacak kurum Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diğer devlet kurumları sevgisizdir demiyorum kesinlikle… Diyanet İşleri Başkanlığı günde beş kere halka omuz omuza iletişim kurmaktadır. Dini anlatırken sevgiyi esas almakta, birincil ilişki (informel) türü kurmaktadır. Çünkü dini anlatmakta ancak bu şekilde başarılı olunabilir. Bu önemli bir etkidir. Bu etkiyi göz önünde bulundurarak çözüm üretmek, gerçekçi bir yöntem olur. Bu ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı’na güvenen büyük bir kitle mevcuttur. Aslında diyanet işleri büyük bir cemaattir.

Diyanet öğrenci evleri nasıl kurulmalı, finanse edilmeli, yönetilmelidir? Tabii aşağıda anlatacağım öneriler zamanla daha da geliştirilebilir.

Diyanet öğrenci evlerinin kuruluşu, finansı ve yönetimi çerçevesi;

1. Öğrenci evleri camilere bağlı olarak kurulmalıdır. O caminin ismi ile anılmalıdır. Örneğin Sultanahmet camii öğrenci evi, Süleymaniye öğrenci evi, Fatih camii öğrenci evi… (İsimlendirme, halkın sahiplenmesi bakımından çok önemli psikolojik etkisi olan bir durumdur.) Öğrenci evleri cami imamlarının birinci derecede sorumluluğunda olmalıdır. Kız öğrenci evlerinden O camide faaliyete bulunan kız kurslarının bayan yöneticileri veya vaizeler birinci derecede sorumlu olmalı ancak, öğrenci evinin bağlı bulunduğu camii imamı ile irtibatlı çalışmalıdır. Örneğin yapılan harcamalar ile ilgili camii imamına hesap vermelidir. Gelen şikayetler hususunda camii imamını bilgilendirmelidir. Bu yöneticiler birinci derece sorumlu olmalı, ikinci derece sorumlar ilçe müftüleri olmalıdır. Hangi öğrenci evinin hangi camii imamı veya vaizelerin yönetiminde olacağına ilçe müftülüklerinin önerisi ve il müftülüklerin onayı ile karar verilmelidir.

2. Evlerin denetimi ilçe müftülükleri ve il müftülükleri tarafından yapılmalıdır. İl müftülüklerinde bu iş için bir komisyon kurulması faydalı olur.

3. Öğrenci evlerindeki disiplinden birince derecede camii imamları ve kız öğrencileri için vaizeler sorumlu olmalıdır. Öğrenci evlerine kabul şartları diyanet işleri başkanlığı tarafından mevzuatla belirlenerek kurallara bağlanmalıdır. Öğrencilerin evlere kabulü evlerin sorumlularının teklifi, ilçe müftülüklerinin onayı ile olmalıdır. Öğrenci evlerinden çıkarılmada sorumluların teklifi, ilçe müftülüklerinin onayı ile olmalıdır. Öğrenci evlerinden çıkarılmada yazılı kurallara bağlanmalıdır.

4. Öğrenciler, evlere kabul edilirken ikamet ettiği, yerdeki camii imamlarının da referansları aranabilir.

5. Öğrenci evlerinin giderleri, cami cemaatinin yaptığı sadaka, zekat gibi yardımlar ile diğer yardım kuruluşlarının bağışlarıyla karşılanmalıdır. Cami cemaati ile öğrenciler arasında samimi bir iletişim kurma imkânları artacağı için zekât verme oranı da artar. Toplanan yardım ve zekatların harcamaları ilçe müftülükleri tarafından kontrol edilmelidir. Gelirler ve giderlere ait belgeler şeffaf ortamda kontrol edilmelidir. Yani cemaat isterse bu belgeleri görebilmelidir. İnternette dahi yayınlanabilir. Şeffaflık cemaatin güveninin artıracaktır. Öğrencilerden Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl illere göre belirlenecek, kişi başı aylık az miktarda bir para da alınmalıdır. Yoksa kalmanın bir değeri olmaz. Öğrenci başka yerde kalır, ama hakkım kaybolmasın diye kaydını sildirmez. Ama az bir ücret öderse iki yere birden para ödemek istemez.

6. Öğrenci evlerinde içki ve sigara yasaklanmalıdır. Erkek ve bayanların birlikte kalması yasaklanmalıdır. Aksi takdirde cemaat öğrenci evlerine yardım etmez. Öğrenci evlerinde kalmasına izin verilenlerin dışındaki kişiler de kalmamalıdır. Çünkü bu evler misafirhane gibi kullanılırsa, öğrencilerin ders yapma imkanı kalmaz, huzur ortamı bozulur. İmamların misafirhanesi gibi algılanmaya başlanırsa cemaat desteği azalır.

7. Öğrenci evlerinde, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan eserlerden anlatılmak üzere, haftada 2 saat, ilmihal, akaid ve tefsir dersleri de zorunlu olmalıdır. Bu derslerin kimin tarafından verileceğini ilçe müftülükleri belirlemelidir. Ders veren hocalar mutlaka ilahiyat mezunu, yada üniversite öğretim görevlilerinden seçilmelidir. Bu dersler camide verilebilmelidir ki uygulamayı cemaat görsün, destekleri artsın. Camii cemaatleri gençleşmiş olacaktır. Tabii başka ders mekanları da tercih edilebilir.

8. Kız öğrencilere ev imkanı haricinde, yatılı kız kuran kurslarında kalma imkanı da verilmelidir. Böylece yatılı kız kuran kursu öğrencileri ile üniversiteli kızlar arasında iletişim oranı artar, biri birine örnek olma durumunda oldukları için daha disiplinli ortam olur. Kısacası ablalık yaparlar. Kız kuran kurslarında, üniversiteli kız öğrencilerin kalması cemaatin ve ailelerini güvenini ve desteğini artırır.

9. Öğrenci evleri açma görevi diyanete zorunlu değil gönüllü görev olarak verilmelidir. Aksi takdirde, gönülsüz yapılan zorunlu işlerde büyük yanlışlıklar ortaya çıkacaktır. Yani devlet diyanete öğrenci evi açma görevi değil, öğrenci evi açma izni vermelidir. Öğrenci evi kurmasına izin verilecek camilerin, büyük camiler olmasına da önem verilmelidir. Küçük camiler, finansal yükü kaldıramayabilir. Öğrenci evleri satın alınmak yerine kiralanmalıdır. Öğrenci olmaması durumunda daha rahat kapatılabilir, öngörülemeyen masrafları olmaz.

10. Öğrenci evi ile ilgilenecek cami imamlarının, ilim ehli, üniversite mezunu, kırk yaşının üzerinde, evli çocuk sahibi olması durumlarına öncelik verilmelidir. Güvenirliliği artırmak diyanetin görevidir. Gerektiğinde, aileler camii imamlarına gelip, çocuğum sana emanettir, diyebilmelidir. Diyanetin öğrenci evlerine en çok kız öğrencilerin ve yurtdışından gelen öğrencilerin ihtiyacı var. Diyanete olan güven hem Türkiye’de hem de dünyada çok yüksek. Tabii zamanla daha profesyonel bir kadro ile bu hizmetler yürütülebilir.

Yukarıda anlatılan hususların diyanet işleri tarafından yapılması, kanunen yasak değil, ancak diyanete bu konuda izin veren bir mevzuat da yok. Araştırdığım kadarı ile Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle, mevzuat alt yapısı oluşturulabilir. Önemli olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öğrencilerle ilgili soruna sahip çıkma iradesini göstermesidir. Öğrenci aileleri ile empati kurabilmesidir. Bu konuda devletin de tek kuruş gideri olmayacak, hem devlet hem millet karlı çıkacaktır. Diyanet işleri tarafından talep olursa projeyi daha geniş bir şekilde ve teferruatlı bir şekilde anlatabilir, yazılı bir metne dönüştürebilir, mevzuat altyapısını hazırlayabilirim. Bu konuda kurulacak ekipte de gönüllü olarak çalışabilirim. Ümmete faydalı bir işte çalışmak büyük bir hayırdır.