Davulcunun kefen parası...

Hikâye, Sözcü yazarı Ümit Zileli’nin geçenlerde yazdığı “Kâfir” başlıklı yazısından kaynaklanıyor...

O yazıyı buraya olduğu gibi iktibas etmek yerine hülasa edip, sonrasında da sıradan Müslüman bir okur-yazar kişi olarak yorumumuzu ilâve edelim:

* Fetva olarak bu tür (alenen Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef alan, tepki aldıkça fetvasını değiştiren ve yazarın bu yüzden «çok yüzlü tavır ve davranışlarınızdan vazgeçin» ihtarında bulunduğu) yazılara cevap vermek DİB’na düşer...

* * *

“Uzun yıllar önce Bursa’da bir davulcu yaşıyordu...” diye başlıyor mezkur yazı... Gûya bir Ramazan davulcusu, yalnızca bu mübarek ayda sahura insanları kaldırmak için hünerini göstermiyor, diğer zamanlarda da üstelik helâl haram demeden her yerde davul çalıyor para kazanıyormuş...

Gün gelmiş ihtiyarlamış ve bu kazandığı paralardan biriktirdiği “kefen parası”nın caiz olup olmadığı aklına takılmış... DİB’na sormuş, “caiz değildir” cevabını alınca da meşhur yazar müteveffa Hasan Pulur’a şikayette bulunmuş..

Hasan abisi de çok kızmış, gürlemiş...

“Diyanet “caiz değildir” diyorsa demek ki bir bildiği vardır! Benim de onlara bir sorum olacak: oradaki din görevlileri maaşlarını devletten alıyor. Devlet ise bu paraları halktan aldığı vergilerden ödüyor. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var… Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?”

Tepkilerden korkan DİB, “o kefen parası caizdir” diyerek çark etmiş...

“Kefen Parası” ölümü hatırlamak amacıyla bir kenara ayrılan 7-8 metre pamuk patıska kumaş bedeli, sembolik bir para.. Merhum anneannemden işitmiştim ilk defa..

Kudüs fatihi mübarek sultan Selahaddin Eyyûbi vefat ettiğinde sokaklarda “Ey ahali sultanımız Selahaddin öldü, terekesinden cenaze masrafları karşılanamıyor..” diye tellallar bağırıp yardım toplanmış...

Evvelâ, meyyitin “Kefen Parası” kendi helâl malından olmalı ve yıkanmış olarak hazır bulundurulmalıdır... Ölünün evlâtları vasiyetinden ve mirasından önce, kefen parasını ayırmalıdır..

Davulcunun “caiz mi?” meselesine gelince... Devlet hazinesini tamamen haramdan arındırmak muhal (imkânsız) olduğu sebebiyle bu maaşların helâl olduğu, alınabileceği söylenmiştir.

Ve illá günahtır.. Fakat (devleti devlet yapan) halkın tamamına pay edilecek bir günah... Caiz yani helâldir amma biz bu devleti İSLAM DEVLETİ yapamadığımız için (bu yönüyle de hisseli bir) günahtır.

O yüzden aklı başında Müslümanlar “bu günahlardan nasıl kurtuluruz” diye düşünmeli. Bizce, cihad-ı fisebilillah, yani karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek cihad etmek suretiyle bu günahlardan kurtulabilirler...

RAMAZAN-I ŞERÎFİNİZ MÜBAREK oruçlarınız ve tüm ibadetleriniz kabul olsun efendim..

NOT: Büyük dâva adamı gerçek tarihçi Kadir Mısıroğlu ağabeyi dâr-ı bekâya uğurladık. Rabbim gani rahmet eylesin. Vefat haberini soysuzca bir kinle veren, sevinip kına yakan rezil düşmanları da kinleriyle tükensin. Amin.