Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Vefâiyye’ye mensubiyeti bilinen bir diğer derviş Geyikli Baba’dır. Emrindeki dervişlerle Bursa’nın fethine katıldığı bilinen Geyikli Baba fetihteki katkısından dolayı Orhan Gazi’nin iltifatını kazandı ve kendisi için bir zâviye yaptırıldı (Lâmiî Çelebi, s. 841).

Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde Vefaiyye'ye mensubiyeti bilinen bir diğer derviş Geyikli Baba'dır. Emrindeki dervişlerle Bursa'nın fethine katıldığı bilinen Geyikli Baba fetihteki katkısından dolayı Orhan Gazi'nin iltifatını kazandı ve kendisi için bir zaviye yaptırıldı (Lamiî Çelebi, s. 841). Geyikli Baba'nın şahsında Vefaiyye'nin dönemin gazileri arasında da rağbet gördüğü anlaşılmaktadır. Osman Gazi'nin silah arkadaşlarından Turgut Alp, Geyikli Baba'nın müritlerindendi. Geyikli Baba ile Orhan Gazi arasındaki ilişkiyi yansıtan en önemli hadise sultanın kendisine iki yük şarap ve iki yük rakı göndermesidir. Geyikli Baba gönderilen rakı ve şarabı kabul etmeyip sultana iade etmiş, tarikatı sorulunca Baba İlyas müridi ve Seyyid Ebü'l-Vefa tarikatından olduğunu söylemiş, bunun üzerine Turgut Alp'in aracılığıyla takibattan kurtulmuştur (BA, Ali Emiri, Mûsa Çelebi Evrakı, nr. 1).Geyikli Baba'nın Vefaiyye tarikatına mensubiyeti aynı çevreden Abdal Kumral, Abdal Mûsa, Karaca Ahmed, Abdal Murad ve Postinpûş Baba gibi Abdalan-ı Rum zümresinden dervişlerin de benzer bir bağlantılarının olabileceğini akla getirmektedir. Abdalan-ı Rûm'a mensup zümrelerin Yıldırım Bayezid devrinden itibaren önceki dönemlere oranla daha geri plana çekilmeleri tarikatın etkisinin kırsal kesimle sınırlı kalmasına yol açtı. Vefaiyye'nin etkisinin nispeten azalmasında, Osmanlı yönetiminin merkezî bir yapı göstermeye başlamasıyla birlikte tarikatın etkin olduğu Türkmen unsurların ikinci plana itilmesinin ve her geçen gün daha fazla güç kazanan Zeyniyye ve Bayramiye gibi tarikatların daha çok taraftar bulmaya ve iktidarın desteğini almaya başlamasının etkisinin bulunduğu tahmin edilebilir. Bununla beraber tarikatın tesiri kırsal kesimde ve konargöçer Türkmen grupları arasında süregelmiştir. Şehir merkezlerinde ise belki de tarikatın kurulduğu döneme daha yakın bir anlayışla, Sünnî bir yapı arz ederek bir süreliğine varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Bu anlayışın Osmanlı topraklarındaki en önemli temsilcileri meşhur Osmanlı tarihçisi Âşıkpaşazade ile damadı Seyyid Velayet'tir. Her iki şeyhin aynı zamanda birer Zeyni şeyhi olması, Vefaiyye'nin en azından bu şahıslar tarafından temsil edilen kolunun Sünnîleştiğini göstermektedir. Âşıkpaşazade eserinde Seyyid Ebü'l-Vefa ile bağlantısını açıkça belirtir (Tarih, s. 1). Hem akrabası Seyyid Ebü'l-Vefa'nın tarikatını hem de Zeyniyye 'yi şahsında birleştiren Seyyid Velayet'in Vefaiyye tarikatı içerisinde ayrı bir yeri vardır. Âşıkpaşazade 880 (1475) yılında hacca giderken Mısır'da Seyyid Ebü'l-Vefa soyundan gelen Seyyid Ebü'l-Vefa b. Ebû Bekir'den Vefaiyye icazetnamesi almış, adı geçen kişinin elindeki iki ciltlik Arapça Seyyid Ebü'l-Vefa menakıbnamesinin Türkçe'ye tercüme ettirmiştir. Anadolu'nun dinî yapısının şekillenmesinde birinci derecede öneme sahip Vefaiyye'nin bu tesiri, başta M. Fuad Köprülü olmak üzere çok sayıda bilim adamı tarafından ileri sürülen Anadolu'daki İslam anlayışının Orta Asya ve Yesevîyye kökenine dayandığı yönündeki görüşlerine eleştirel bir yaklaşım getirmeyi zaruri kılmaktadır. Dede Garkın başta olmak üzere Baba İlyas, Şeyh Edebali, Geyikli Baba, Âşıkpaşazade, Seyyid Velayet gibi şahsiyetlerin tarikat silsilelerinin Yeseviyye'de değil Irak coğrafyasında yetişmiş şeyhlere uzanması, Anadolu'da yaygınlaşan İslam anlayışının köklerinin bir kısmının Türkistan sahasından ziyade Arap coğrafyasına dayandığını göstermektedir.