Hayvanlar çiftleşir,insanlar ise evlenir. Çiftleşme sadece biyolojik yanı olan bir olay olmasına karşılık,insanların evlenme ile aile müesselerine kavuşmaları sosyal bir olaydır.Evlenme,belirli sosyal normlara bağlı olarak gerçekleşir...

Hayvanlar çiftleşir, insanlar ise evlenir. Çiftleşme sadece biyolojik yanı olan bir olay olmasına karşılık, insanların evlenme ile aile müesselerine kavuşmaları sosyal bir olaydır. Evlenme,belirli sosyal normlara bağlı olarak gerçekleşir. Ailenin tanımında da görüleceği üzere, biyolojik tatmine de yer verilmektedir. Ancak, bu yeterli değildir ve psikolojik tatmin,nüfusu yenileme, milli kültürü taşıma, çocukları sosyalleştirme gibi önemli fonksiyonlar da yerine getirilmektedir. Ferdi organizma ile toplum yapısı arasında benzerlik bulunduğunu belirten La Play'e göre (Frederic Le Play, (1806-1882) Türkiye'de sosyoloji eğitiminde adı Sabahattin Bey ile beraber anılan önemli bir Fransız sosyal bilimcidir.) toplumda en küçük birim veya hücre ailedir. Eğer aile sağlam ise,toplumda sağlamdır.Ona göre fizikçi için atom,biyolog için hücre ne ise,sosyolog için de aile odur. Nitekim Aristo'da cemiyeti üye sayısı kalabalıklaşmış bir aile şeklinde düşünmüştür.Eflatun sayısı belirli idare ve savaş mensupları arasında sosyalist bir cemiyetin kurulabilmesi için,bu kuruluşa engel olan ailenin ortadan kaldırılmasını istemiştir. J.J Rousseau'da sosyal sözleşmenin siyasi cemiyetin temeli olduğunu belirttikten sonra,bu sözleşmenin de gerçekleşebilmesi için,insanların taşıdıkları topluluğa dahil olma duygusu ile birlikte yaşamayı kabul etmeleri gerektiğini belirtmiştir. Aile yapısı toplumlarda giderek değişmeye uğrasada,bir takım temel ailevi değerler yok olmaya başlasada hala AİLE toplum hayatında vazgeçilmez bir müessesedir. Bazı düşünürler geçmişte sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte aile yapısının ortadan kalkacağını savunuyorlardı artan sanayileşme ve şehirleşmeye rağmen aile hala toplumun en önemli birimidir. Marx ve Engels de kapitalist burjuva toplumu ortadan kalkıp komünist topluma geçilince aile de kendiliğinden ortadan kalkacaktır tezini savunmuşlardı. Onlara göre aile müessesesi sonraki devirlerin ürünüdür ve insanlığın ilk devirlerinde seksüel bir komünizm yaşandığını iddia ederler. Ancak antropolojik araştırmalar iptidai kabileler arasında ve klan içinde aile oluşumunu kanıtlar. Marksist düşünceyi savununların aileyi reddetmemelerini çokta yadırgamamak lazım çünkü asıl düşünceleri mülkiyet kavramına,duygusuna karşı olmalarıdır. Bugün yukarda da vurguladığım gibi temel aile değerleri zarar görsede,yozlaşma olsa da hala aile toplumun en önemli yapı taşı ve birimidir.

Aile nüfusu yenileme,milli kültürü taşıma,çocukları sosyalleştirme,biyolojik ve psikolojik tatmin fonksiyonlarının yerine getirildiği bir müessesedir. Aile bir vasıta olduğu için değil,tabi ve gaye olduğu için fert mutluluğunun,üzüntülerinin ilk paylaşıldığı birim olduğu için temeldir. Her toplumun sürekliliği için aile vazgeçilmez bir unsurdur.

Aile yapısı üzerinde tarih boyunca çeşitli gelişmelerin tesirleri olmuştur. Geçmişte sanayileşmenin aile yapısı üzerindeki tesirleri konuşulur ,incelenirken bugün artık teknolojik değişmelerin ,teknolojik ilerlemelerin aile yapısı üzerinde ki tesirleri konuşuluyor ve tartışılıyor. Doğrudan etki olarak çalışma şartları ve belirli mesleki normlar ve davranışlar ,aile hayatındaki yapıyı değiştirebilmekte ve etkileyebilmektedir. Mesela bir bürokratın aile içi tutumları ile bir tüccarın aile için tutumları ve davranışları farklı olabilmektedir. Dolaylı olarak ise ,çeşitli mesleklerde bulunanlar mensup oldukları sosyal tabakalara özgü davranış şekilleri ve tutumlar göstererek aile yapısına şekil vermektedirler. Sanayileşme ile birlikte aile yapısını oluşturan temel unsurlar olarak kadın ve kocanın rolleri,çağdaş toplumlarda çalışma hayatında artan işbölümü ve ihtisaslaşma ile farklılaşmıştı bugün ise teknoloji ile birlikte ,z kuşağının etkinliği ile roller yeniden tanımlanıyor,eskiye ait olan birçok şey değişime uğruyor. Özellikle kadınların çalışma hayatına daha aktif şekilde katılması ile birlikte aile içinde bazı roller değişmeye başlamıştır. İşin özü yine ekonomiye dayanmaktadır,ekonomik özgürliğü olan kadınla olmayan kadın arasında aile içi rolleri arasında elbette farklılıklar vardır. Meseleye sadece kadınlar açısından bakmak yanlış olur. Örneğin toplumun üst tabakalarında olan bir kocanın aile hayatına ayıracağı zaman da azalmaktadır. Geleneksel yapının hakim olduğu yerlerde ise aileler içinde kocanın iş hayatı ile aile hayatı iç içedir. Geleneksel yapılarda kadının karar alma süreçlerindeki etkinliği nispeten düşüktür annelik be kadınlık görevlerini yerine getirme ile daha çok meşguldür kadınlar. Ekonomik özgürlükler arttıkça roller ve statülerde değişmektedir. Sanayileşme aile hayatını derinden etkilemişken bugün şahit olduğumuz tekonolojik ilerlemeler,internetin hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olması ,sosyal medya hesapları aile yapısını çok daha derinden etkilemektedir. Son zamanlarda yapılan bütün araştırmalar ve akademik kaynaklar göstermektedir ki artan internet ve sosyal medya bağımlılığı aile yapısına ciddi zararlar vermektedir. Toplam olarak elbette tekonolojik imkanlardan azami ölçüde yararlanmalıyız,kullanmalıyız ama her şeyi kararında ve dengeli yaparsak daga sağlıklı bir sonuç alırız diye düşünüyorum. Uzmanlara göre , teknolojik gelişmelerin insanların birbirinden kopmasına sebep oluyor ve aile arasındaki gerilimin en büyük sebebinin televizyon ve internet bağımlılığı olduğunu olduğunu söylüyorlar. 'Eskiden aile bireyleri bir masanın başında konuşur, muhabbet ederlerdi, birbirinin sıkıntılarını, sorunlarını dinlerlerdi. Ama şu anda eve girince bir an önce yemek yiyip televizyon veya bilgisayar başına geçmek gibi bir sıkıntı var. Bu durum büyüklerde de, çocuklarda da var. Ebeveynlerin televizyon başında, çocukların odalarında ellerinde telefon varken bir kopuş başlıyor. Eğer bu kopuş uzun yıllar devam ederse, bir zaman sonra aile bireyleri birlikte hiçbir şey yapamaz hale geliyorlar' ve aile fertleri yavaş yavaş birbirlerini unutuyorlar. Gençlerimiz okumalı,internetin imkanlarından azami ölçüde yararlanmalı,Dünya ile iletişim halinde olmalı ama toplumun temel yapı taşı olan aileleri de unutmamalı,aile hayatına ve aile bireylerine de gereken önemi vermeliler.

Burada en büyük sorumluluk devleti yönetenlerdedir, madem ki artık devir internet devri,teknoloji çağı o zaman zamanın şartlarına ayak uydurarak,gençleri özellikle z kuşağını derinlemesine inceleyerek,işin sosyolojik altyapısını sağlıklı şekilde anlayarak,gençlere zorla,dikte ile değil de onları da paydaş yaparak aile ve aile hayatının önemini anlatan eğitimler,youtube programları,televizyon programları yolu ile toplum yapısını yeniden sağlıklı bir şekilde inşa etmek sorumluluğu yönetenlerin omuzlarındadır.