KALEMDEN KALBE

Yazmak hayatın anlamı, düşüncelerin kalemle olan aşkıdır, edebiyatın temel taşıdır, güzel bir ruhun ve geniş bir hayal gücünün yansımasıdır. Dünümüzü yaşanmamışçasına tekrar yaşatacak, bugünümüzün farkına vardıracak, geçmişten ders aldırıp geleceğe umutla baktıracak bir tutkudur yazmak.

Bazen içinizdeki sesle yüzleştiren, bazen ideallerinizle sözleştiren, canınız sıkıldığında kalemle kâğıtla dertleştiren, içinde birikenleri paylaşmaktır hiç tanımadığın insanlarla. Bir hevestir, zamanla koyulaşır kendi yolunu bulur istikametini belirler.

Sayısız tehlikeyle dolu çetin bir dünyada çetin bir hayat yaşıyoruz. İnsanı ayartan, toplumdan koparan, yeni yetmeleri şımartan pek çok saçmalığın olduğu İnternette harcadığımız zamanı okumaya, yazmaya, dinlemeye ayıramıyoruz. Dolayısıyla birbirimizi anlamakta o kadar çok zorlanıyoruz ki, derdimizi anlatmaktan aciz, muhabbete adapte olmakta cimri, bencil, yalnız, kibirli, duyarsız, vurdum duymaz. Tabiri caizse “Ne atom bombası.. Ne Londra Konferansı Bir elinde cımbız, Bir elinde ayna; Umurunda mı dünya” Veya “Kendin çal kendin oyna”

Bu gün dünyada en güçlü ülkelerin eğitime en çok önem veren ve okuma oranlarının en yüksek olduğu ülkeler olduğunu görüyoruz. Bazı istatistiklere baktığımızda; kitap, gazete, dergi okuma oranlarında ülkemiz 173 ülke içinde maalesef 86. sırada. Türkiye’de televizyon izleme ve İnternet kullanım oranı %95, radyo dinleme oranı %24, gazete okuma %22 ve kitap okuma oranı %4. Japonya’da bir kişi yılda ortalama 25 kitap okurken, Türkiye’de 6 kişi bir kitap okuyor. Bu da kapatmamız gereken büyük bir açığın olduğunu gösteriyor.

Okumak ve yazmak insan doğasına uygun, yararlı, kişiyi sosyalleştiren, hayata dair her fikre açık olmak ve saygı duymaktır. Özellikle yazmak emek isteyen zor bir iştir. Bilgi ister birikim ister, yürek ister ve geniş bir hayal gücü ister.

Bir yazar için her şey, işlenmesi gereken, değer verilmesi ve incelenmesi gereken bir yazı malzemesidir. Yazar için yazma faaliyeti bir eğlence bir tutku olmalıdır, angarya ya da hava cıva malzemesi değil. Tıpkı çocukların oynadıkları oyuna kapılması gibi kaptırması gerekir kendisini.

Yazmak ve okumak için fazla araç gereç gerekmez. Tüm ihtiyacınız kitap, gazete, dergi, kalem, kâğıt ve ayırmanız gereken vakit. Üniversite hatta ilkokul diploması bile şart değil. Belli bir yaşta olmak, güzel ya da yakışıklı olmak, herhangi bir sosyal sınıfa ait olmak gibi bir zorunluluğu da yok. Okumak ve yazmak tamamen demokratik bir faaliyettir. Hele hele yazmak için söyleyecek sözünüzün olması yeterlidir.

Bu benim ulusal bir gazetede ilk yazım.... Bu vesileyle İstiklal Gazetesi’nin bütün çalışanlarına yazarlarına ve okurlarına en derin duygularla sevgi, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.

Haftanın ilk günü, her Pazartesi bu köşede buluşalım…

Kalın Sağlıcakla…