"İlliyet rabıtası" hukukta "sebep-sonuç ilişkisi" demektir.
Bir hâdisede neticenin doğru anlaşılabilmesi, sebebin bulunmasıyla
mümkündür. Netice, mes'eleyi izah etmek için tek başına yetmez.
Sonuçtan hareketle sebebe gidilir ve yapılan yargılamayla da hüküm
verilir...
35 senedir Afganistan'da yaşanan infilak ve ölümler sayılamayacak
kadar fazla. Irak'takiler Afganistan'dan az değil. Filistin, Yemen
öyle. Afrika, bugün bile sömürülmekte. Suriye zaten iç harpte.
Türkiye'de, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır, Suruç Ankara patlamaları,
bu patlamalardaki ölümler hafızalarda.
Dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan şiddet, dehşet, ölüm ve
infilaklar ABD'ye, Avrupa'ya uzak uzak iklimlerden gelen zevksiz
sesler gibiydi. O seslerin, katliam ve dehşetin çok da uzakta
olmadığı ilk olarak 9/11 Eylül 2001 Tarihinde Amerika'daki İkiz
Kule saldırılarında görüldü. O zaman yalnızca Dünya Ticaret Merkezi
vurulmadı. Başkentteki savunma bakanlığı binası da vuruldu. 9/11
Eylül Olayı, Amerika'yı da dünyayı da çok sarstı. Onun bir benzeri
bu defa Paris'te yaşandı. Fransa-Almanya dostluk maçının oynadığı
stattan, konser salonuna ve daha üç-beş merkeze kadar eş zamanlı
terör saldırıları yapıldı. Bazılarında "canlı bomba" denen
teröristler, intihar etti. Bazılarında uzun namlulu silahlarla
katliam yapıldı. 132 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Fransa
paniğe kapıldı, dünya ayağa kalktı.
Vahşi saldırıyı DAEŞ üstlendi. Bunun üzerine Fransız jetleri
DAEŞ'in merkez olarak elinde tuttuğu Rakka'yı vurmaya başladılar.
Bütün bunlar, sonuçtur. Bir de bu sonucu doğuran sebepler var. O
sebepler dile gelmeden sağlıklı teşhis konamaz.
Sebep; emperyalizmdir, vahşi kapitalizmdir, sömürgeciliktir, haçlı
zihniyetidir.
Garp âlemi denen Batı, 5 asırdır, Afrika'yı, Orta Doğu'yu, Asya'yı,
Mayaları, Pigmeleri, Kızılderilileri sömürdü ve sömürmekte. I.
Dünya ve II. Dünya Harbi neticede sömürgecilikle bitti. Onları
Afganistan işgali, I. II. Körfez Hareketleri ve Arap Baharı takip
etti.
Geniş coğrafyalarda asırlar boyu değişik milletler ve fakat
çoğunluğu Müslüman olan insanlar, canlarından, mallarından,
vatanlarından, hürriyetlerinden oldular. Doğu ve İslâm âlemi
iliklerine kadar sömürüldü. Kapitalist ve emperyalist zihniyet,
terörü tahrik etti. Mağdur olan milletler veya onların içinden
zümreler, bir başka devlet tarafından kullanıldı. İç içe örgütler
doğdu. Bazıları İslâm adına ortaya çıktı. Bunu yapanlar, böylece
aynı anda bir çok menfaat elde etmekteydiler. Bir proje olarak
hazırlanıp sahaya sürülen DAEŞ ile 9/11 Eylül'le yapılmak istenen
"İslâm eşittir terör" algısı güncelleniyordu. O güncellenme son
olarak Paris'te tekrarlandı. Paris'teki vahşetin bir mağduru ve iki
mağdur adayı vardır. Ölü ve yaralılarla onların aileleri birinci
mağdurdur. Diğer mağdurlarsa Avrupalı Müslümanlarla, Avrupa'ya
sığınan mültecilerdir. Avrupalı Müslümanlar, yaşadıkları devletin
vatandaşı olsalar bile bundan böyle rahat ve huzurları kaçacak,
batılı fanatiklere açık hedef olacaklardır. Mültecilerin hâli ise
zaten daha kötü bir istikbal vaad ediyor.
Terör, bugün bir insanlık dramıdır. Bir musibettir. Bu musibet, bu
suç bir kısır döngü hâlini almıştır. Korkarız ki Paris son
değildir. Bazen Kapitalizm, bazen Komünizm, bazen Faşizm, bazen
Nazizm diye sahneye çıkan sömürgeci vahşi batının 5 asırlık
insafsızlığı, talanları, işgalleri, sömürüleri, katliamları dünyayı
bu hâle getirdi. Teröristler mes'uldür. Ancak; vahşi batı da aynı
şekilde mes'uldür.