Başbakanlık Devlet Arşivleri, Osmanlı Arşivleri, Cumhuriyet Arşivleri derken aslında konunun çok yaygın bir şekilde kamu kurum ve kuruluşlarının tamamını kapsadığını, buna üniversite, özel arşivler ve diğerlerinin eklenmesiyle de uçsuz bucaksız bir derya olduğunu gördük.

Arşiv uzmanı olmak ve binlerce belge, bilgi, kitap ve dokümantasyon ile ilgilenmek son derece sabır ve titizlik isteyen bir iş… Bu işleri yapan uzmanların nasıl yetiştiği ve örgütlendiği, ne tür çalışmalar yaptığı konusunda aynı zamanda Osmanlı Arşivleri uzmanı olarak da görev yapan, Türkiye Arşivciler Derneği Başkanı Yüksel Aktaş Baycar ile görüştük.

Türk Arşivciler Derneği ne zaman ne amaçla kuruldu?

Türk Arşivciler Derneği 1998 yılında Osmanlı Arşivlerindeki personelin kurduğu bir sivil toplum kuruluşu olarak ortaya çıktı. Ülkemizde arşiv denildiğinde akla ilk gelen şey binaların alt katlarındaki küçücük odalarda istif edilen tozlu evrak yığınlarıdır. Oysa Arşiv kayıt demektir, belge ve bilgiyi muhafaza etmek demektir, Osmanlı’nın tabiriyle Arşiv bir milletin hafızası demektir.

1986 yılında Osmanlı Arşivlerinde bulunan evrakın tasnifinin hızlandırılması kararı alındığında, Devlet arşivlerine büyük bir personel alımı gerçekleştirildi. Büyük çoğunluğunu üniversite mezunlarının oluşturduğu personel sözleşmeli statüsünde istihdam edildi. Ancak Osmanlı Türkçesi, tarih ve arşivcilik gibi birden fazla çalışma disiplini gerektiren mesleğin ne halk tarafından ne de bürokrasi tarafından yeterince anlaşılmadığı mutlaktı.

Yıllar içerisinde karşılaştığımız sorunlar, bizi arşivciliğin bir meslek olarak kabul edilmesi ve ülkemizde hâlâ eksikliği ile pek çok sorun yaşanmasına neden olan Arşivcilik Kanunu’nun çıkarılması konularında çalışmalar yapmaya sevk etti ve bu dernek bu şekilde kuruldu.

Sadece Osmanlı Arşivlerindeki uzman araştırmacılar mı üyeniz oluyor?

Hayır, tüm Türkiye’de arşivcilik mesleğini icra eden personel bizim üyemiz olabilir. Şu ana kadar derneğimizin 500 civarında üyesi var. Ne kadar insana ulaşabilirsek, ne kadar arşivciye kendimizi anlatabilirsek o kadar yaygınlaşabiliriz. Tabii bir de bizim asli işlerimiz var. Dernek çalışmalarımız bunun dışında ayrı bir zaman ve emek istiyor.

Siz Arşivciler Derneği olarak ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

Arşivcilik, çok geniş bir alana hitap etmektedir. Osmanlı evrakının dışında günümüzde üretilen bilgi ve belgelerin korunması ve geleceğe aktarılması sorumluluğu da arşivcilerin omuzlarındadır. Türk Arşivciler Derneği, hem geçmişten günümüze miras kalan evrakların gün ışığına çıkarılması ve ulaşılabilirliğinin sağlanması hususunda hem yaşadığımız dönemin bilgi ve belgesinin nasıl korunması ve kullanılması gerektiği hususunda çalışmalar yapmaktadır.

Dernek olarak biz; günümüz arşivciliği konusunda danışmanlık yaparak, sempozyumlar düzenleyerek, üniversitelerin bilgi belge bölümleriyle iletişim kurarak problemlere çözümler aramaktayız. Sadece yurt içinde değil, sınırlarımız dışındaki Osmanlı evrakına ulaşmak ve geleceğe intikalini sağlamak adına da çok önemli çalışmalar yapmaktayız. Türk Arşivciler Derneği ile Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü arasında 2005 yılında yapılan İşbirliği Protokolü ile Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürlüğü'nde bulanan Vakfiye Kayıt Defterleri, Kıbrıs Şeriye Sicilleri ve Zabıt Defterleri günümüz Türkçesine çevrilmiş, katalogları hazırlanmış, mikrofilmleri çekilerek bilgisayar ortamına alınmış ve restorasyonları yapılmıştır.

Yapılan çalışmalarla Kıbrıs adasının Osmanlı ve İngiliz dönemlerine ait gerçek tarihinin ortaya çıkartılması konusunda ciddi adımlar atılmıştır. Günümüzde Kıbrıs tarihi ile ilgili yapılan ve yapılacak olan çalışmalara ilk elden kaynak teşkil eden defterlerin içeriğinde neler olduğunun bilinmesi, bilim insanları ve araştırmacılar için son derece önemlidir.

Milli Arşiv Kanununun çıkarılması konusunda, derneğimizin kurulduğu günden beri çalışmalar ve görüşmeler içerisindeyiz. Bence acilen bu kanunun çıkarılması gerekiyor. Üzerinde çok dikkatli çalışılması gerekiyor. Önümüzde dağ gibi Türkiye Cumhuriyeti evrakı ve günümüzde kullanılan evrakın tasnifi var. Yazılım ve depolama konusunda kararların verilmesi gerekiyor. Geçen yıl bu konuda Prof. Dr. İshak Keskin’in el kitabı mahiyetinde bir çalışmasını yayınladık. “Arşiv Kanunlarının Anatomisi” adındaki bu çalışmanın önemli başvuru kaynaklarından birisi olduğu görüşündeyiz.

Yılda iki kez çıkardığımız Arşiv Dünyası dergisi alanında çıkarılmış ilk dergidir. 1999 yılında bülten olarak yayınlanmaya başladı. Sonra dergiye, daha sonra da hakemli akademik dergiye dönüştü. Üç yıl önce de dergimizi dijital platforma taşıdık. TÜBİTAK Dergi Park’ın içinde Arşiv Dünyası olarak yayın hayatımızı sürdürüyoruz. Herkesin erişimine açık.

Hazine i Evrak’ın kuruluşu Arşivcilik tarihimizde bir dönüm noktası oluşturmaktadır. O nedenle 11 Kasım 1846’yı Arşivcilik Günü’ne esas aldık ve bu günü her yıl bir etkinlikle kutlamaktayız. Yine bu etkinliklerde üniversite hocalarımızla birlikte belirlediğimiz bir konu etrafında sempozyumlar düzenlenmektedir.

Ülke genelinde üniversitelerimizde 17 tane Belge ve Bilgi Bölümü var. Öğrenciler bizim geleceğimiz. Üzerinde durduğunumuz en önemli hususlardan birisi de, konusunda bilgi sahibi, dürüst, mesleğinin öneminin farkında olan insanlar yetiştirmek. Ancak mezun gençler istihdam problemi ile karşı karşıya kalıyorlar maalesef. Bu sorun da yine Arşivciliğin öneminin kavranması ile çözülecek. Özellikle Kamu’da Arşiv birimlerinin başında uzman arşivcilerin olması gerektiğinin özellikle altını çiziyoruz. Gerekli kanuni düzenlemeler yapılarak , oluşturulan Bilgi, Belge ve Dökümantasyon birimleri uzman arşivcilere teslim edilmelidir.

Derneğimizin merkezinde Osmanlıca, Siyakat ve Divani, belge restorasyonu üzerine kurslar düzenliyoruz. Daha önceki yıllarda yine bir çok çalışmaya katkımız oldu. Çorum Şer’iye Sicilleri’nin transkribesi, İTÜ’nün Osmanlı Dönemine ait belgelerinin düzenlenmesi gibi projeler bunlardan bir kaçı. 2016’da Bosna-Hersek Arşivciler Derneği ile bir işbirliği protokolü imzaladık. Bu protokol ile uluslararası alanlarda da çalışmalarımızı devam ettirme amacındayız.

Bilgisayar teknolojisinin arşivciliğin içine girmesiyle neler değişti?

Bilgisayar teknolojisi, gerek ülkemizde gerek dünyada arşivcilik sisteminde büyük bir değişikliğe neden oldu. Şöyle ki, öncelikle üretilen belgenin korunması, tasnif edilmesi ve belgeye ulaşılması anlamı taşıyan arşiv, şu anda tamamen bilginin korunması, doğru bilgiye ulaşılması, açık erişim ve üretilen bilginin elektronik ortamda saklanması olarak boyut değiştirmiştir.

Elektronik ortamlarda bilginin saklanması ise çok güvenlikli sistemler oluşturulması gereğini zorunlu kılmaktadır. Bu noktada da arşivcilerin bilgisayar mühendisleriyle işbirliği yapması gibi bir mecburiyet ortaya çıkıyor. Hatta bazı yerlerde arşivcilerin yerini bilgisayar yazılımcılarının aldığı görülmektedir. Ancak dijital karanlık çağ gibi bir tabirden bahsedilirken bugün üretilen ve bilgisayarlara emanet edilen bilgilerin geleceğe aktarılması hususunda ciddi bir endişe de söz konusudur. Arşivciler bu sorunlara da çözüm arayan bir meslek gurubudur.

Uluslararası alanda ise son birkaç yıldır kayıtların robotlar tarafından tutulabileceği bilgisi konuşuluyor. Yani tabiri caizse, kervanın bir ucu uzaya yol alırken diğer ucunda hala develere mal yüklendiğini görür gibi oluyorum.

Arşivciliğin en can alıcı noktası nedir?

Arşivciliğin can alıcı noktası lazım olduğunda belgeye/bilgiye ulaşabilmektir.

Arşivlemeyi yaparken kurumlardaki işleyişi iyi bilmeniz gerekiyor. Tapu arşivcisiyseniz tapuyu, belediye arşivcisiyseniz belediyeyi. Hem kurumun işleyişini iyi bileceksiniz, hem bu bilgileri depolarken nasıl ulaşabileceğinizi.

Aslında arşiv hayatın o kadar büyük bir bölümüne hitap ediyor ki, yani bir Osmanlı evrakıyla, kültürel mirasla bitmiyor olay… Halen yaşayan ve devam eden bir süreç… Adliyelerde, hastanelerde, okullarda, devletin her türlü biriminde, özel sektörde.. Evrak üretilmeye devam ediyor. Siz hem geçmişi çalışıyorsunuz, hem bugünü işliyorsunuz ve hem de geleceği düşünüyorsunuz.

Evet, sizi dinledikçe arşivcilik mesleğinin ne kadar çok konuyla bağlantılı olduğunu görüyor, ciddi bir sistematiği olması gerektiğini görüyorum.

Evet, Osmanlı Devleti bu konuyu “Arşivler bir milletin hafızasıdır” diye özetlemiş ve bu konuda çok önemli çalışmalar yapmıştır. Türkiye Cumhuriyeti de bu konuyu daha fazla önemsemeli ve MİLLİ ARŞİV KANUNU bir an önce çıkartılmalıdır. Arşivcilere uzman kadroları verilmeli ve birimlerin başına mutlaka eğitimini almış liyakat ehli insanlar atanmalıdır. Geleceğimiz bugün sahip olduğumuz bilgiler ışığında şekillenecektir.

Yüksel Hanım, bu konu öyle kısaca ele alınıp işlenecek gibi değil aslında… Açtıkça açılıyor. Bu röportaj ile sadece ana hatlarını özetlediğimizi düşünüyorum. Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.

NAZAN ÖÇALIR / İSTİKLAL GAZETESİ - YAZI DİZİSİ