YILLAR önceydi. Çok seviyorlardı birbirlerini. Türlü zorluklar önlerinde dağlar cesametindeydi ama onlar muhteşem bir tutkunun hızlı koşucuları gibiydiler.

YILLAR önceydi.

Çok seviyorlardı birbirlerini.

Türlü zorluklar önlerinde dağlar cesametindeydi ama onlar muhteşem bir tutkunun hızlı koşucuları gibiydiler.

Ellerinde sıkıca tuttukları sevda bayrağını burca dikmeyi ülkü edinmişlerdi.

Hedeflerine inançları tamdı.

Kendilerine de…

Ötelere kanat açabilecek cesaretleri ise her zaman yedeklerindeydi.

Bu sebeple gözlerini hiçbir mani korkutmuyordu.

Korkutamıyordu.

Sevdanın aşamadığı karlı dağlar olur muydu hiç?

Aşkın şiddetli rüzgarına hangi duvar set çekebilirdi ki!..

Üstelik entelektüel zihin yapıları da birbirini besliyordu.

Saatlerce konuşabiliyorlardı.

Her konuda müzakere edebiliyor birbirinin cümlelerinden besleniyorlardı.

Yürüdükleri yolu genellikle uzatmayı tercih ederlerdi. Bu şekilde daha fazla birlikte vakit geçirebiliyorlardı.

Onların bu uyumlu halleri dikkat çekiyordu.

Beraber anılıyorlardı.

Zaten her yerde birlikte görünüyorlardı. Yine de etrafın kıskançlığını üstlerine çekmemek için azami dikkat gösteriyorlardı.

Sonunda vuslat gerçekleşti.

Tevhit oldular.

Birlendiler.

Ortak seyahatleri onlara sürekli yeni bilgiler, görgüler katıyordu.

Okudukları kitapları müzakere edebiliyor olmaları ise onları sürekli zenginleştiriyordu.

Zamanla eğilimleri farklılaştı.

Beğenileri değişti.

Beklentileri çeşitlendi.

Yönelimleri ayrıştı.

ŞİDDETLİ aşkları şiddetli tartışmalara evrildi.

Makas açılmaya başladı.

Evvelden baş tacı edilen hususlar artık hissedilmemeye dönüştü.

Silikleşti.

Önemini kaybetmeye başladı.

Var olanlara değil dikkatler eksiklikler üzerine yoğunlaştı.

Odakları kaydı.

Karşılanamayan beklentiler birinde yetersizlik duygusunu açığa çıkarırken diğerinde değersizlik hissini körükledi.

Sesler yükseldi ilkin.

Birbirini dinliyorlar ama duyamıyorlardı.

Sıra yansıtmalara, suçlamalara gelmişti artık.

Egonun meydan savaşlarının ne yazık ki, galibi olmuyordu.

Zafer değil her iki taraf için de yenilgi söz konusuydu.

Buna bir nevi duraksama ve çözülme dönemi de diyebiliriz.

Olan oldu ve arkasında binlerce heyecan ve anı bırakarak yollar ayrıldı.

AYRI şehirlere düştüler.

Farklı iş alanlarına kaydılar.

Hayata tutunmaya gayret ettiler ve işlerinde başarılı olmaya kendilerini adadılar.

Buna muvaffak da oldular belli ölçüde.

Psikolojik detoks sağlandı yıllar geçince ve yeni mutluluklara yöneldiler.

Kendilerine yeni yuvalar kurdular.

Aradan geçen zaman vaktiyle çözmedikleri konuların üzerini örttü.

Ateşi soğuttu.

Küller savruldu.

Tartışılacak bir konu kalmadı.

Geriye sadece güzel hatıralar kaldı.

Geçtikleri her yerde evvelce yaşadıklarını hatırladılar. Birbirinden habersiz olsa da hayırla yad ettiler.

İyi temenniler ve güzel niyazlar yeşerttiler kalplerinde.

Derken bir gün ansızın ortak gittikleri bir mekanda karşılaştılar.

Kaçmadılar birbirlerinden, selamladılar, hal hatır sordular.

İyi dileklerde bulundular.

Yaşanmışlıklara saygılarını hiç kaybetmediklerini ikrar ettiler.

Kalkıp vedalaşma sırası geldiğinde ikisi de birden 'Ne oldu bize?' der gibi baktılar.

Daha yürekli olanı cevapladı: 'Eş olduk ama eşit olamadık.'

Hayatın, yarım kalan hikayelerden oluşan toplamı olduğunu bir defa daha acıyla gördüler.

Ya Selam!