Devlet ve siyasi iktidarlar ile FETÖ arasındaki ilişki - 1

FETÖ, siyasi, idari, politik, ekonomik ve uluslararası düzeyde ittifaklar kurmuştur.

Bu yapılanma ekonomik, sosyal, kültürel, dini, idari, istihbari ve uluslararası boyutlara sahiptir.

Din kisvesi ile gizli çıkar örgütleri üzerinden Türkiye ve İslam toplumlarını içinden dönüştürmek için yurt dışında kurgulanmış bir yapıdır.

Suç ve çıkar örgütlerinden farklıdır. Türkiye ve İslam’ı yeniden biçimlendirmek için kurgulanmış toplumsal, politik mühendislik projesidir.

( Vatan haini ve terörist militan ) Fetullahçı Terör Örgütü ve ona bağlı cıamaat, uyguladığı tedbir nedeniyle hep kapalı kutu olarak kalmıştır.

Devlet, ülküsünden başlayarak, örgütlenme biçimine, malî kaynaklarına kadar söylentiden öteye gerçekte hiçbir şey bilmemekte, uzun süre onları eğitim hizmeti veren yararlı dini bir cemaat sanmaktadır.

Türkiye, iç kavga ve karışıklıklardan zarar görmüş ülkelerin başında gelmektedir. İdeolojik olarak sol ve sağ olarak bölünüp yıllarca gençliği çatışan ülke, sonradan ırk esasına dayanan bölücü PKK terörü ile uzun yıllar uğraşmak zorunda kalmıştır.

Yine laik ve laik olmayan cephenin çekişmesi uzun süre ülkeye enerji kaybettirmiştir.

Dini cemaat görünümlü bu örgütlenmenin devlet ile başlattığı kavga yine ülkede uzun süre devam edecek bir enerji kaybını doğurmaktadır.

( Vatan haini ve terörist başı ) Fetullah Gülen'e mutlak itaati iman sayan örgüt, Türkiye Devletinin zayıflaması ve enerji kaybetmesini kargaşadan yarar sağlamayı ummaktadır.

Hukuk, demokrasi ve adalet anlayışı içerisindeki toplumlar yükselirken, devletsiz toplumların orta doğuda ürettiği kan ve gözyaşının bedelini cemaat hesaplamadan ( Vatan haini ve terörist başı ) Fethullah Gülen’in şahsi iktidar hırsı ve kaprisi peşinde devleti güçsüz düşürmek için çabalamaktadır.

Türkiye'nin yakın geçmişi, askeri darbe, siyasete askeri müdahale ve askerin siyaset üzerindeki etkisi altında geçmiştir.

Asker, canı istediğinde siyasal iktidara müdahale edip emirlerini dikte edebilmiştir.

Askerin 2002 seçimleri sonrası siyaset üzerinde gölgesi açıkça hissedilmektedir.

Siyasetin çözmesi gereken toplumsal sorunlara askerlerin karışması Türkiye’de bir alışkanlık haline gelmiştir.

İdeolojik olaylar, güneydoğudaki terör, Kıbrıs sorunu gibi bütün meselelere asker ülke sorunu değil kendi sorunu olarak bakmış ve dış politikayı büyük oranda belirlemiştir.

Yine laiklik konusunda asker, kimseyi dokundurmamış, eğitim faaliyetlerine karışıp müfredat, eğitim politikası belirlemiştir. Kişilerin kıyafeti, askerin karıştığı önemli bir sorun olmuştur.

Asker, sivil siyasetin ve siyasi iktidarın çözmesi gereken her sorunu görev alanı içerisine alıp devlet sorunu yapmıştır.

İç hizmet kanununa dayanarak demokrasiyi, anayasayı, bütün kanunları kenara bırakıp müdahale hakkı olduğunu darbelerle etki ederek ortaya koymuştur.

Askerin bu müdahalesini toplumun geniş bir kesimi de normal karşılamıştır.

Güneydoğuda hukuka aykırı antidemokratik uygulamaların, faili meçhul olayların engellenmesi için hiç kimse asker üzerinde etkili olamamıştır.

Ak-Partinin Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelmesi, üzerine de askerin eski alışkanlığını devam ettireceğini gösteren gelişmeler yaşanmıştır.

Asker hükmetmeye izin vermeyeceğini, rejimin asıl sahibi olduğunu, ileri gidilirse müdahale ve siyaseti tedip edeceğini hava olarak vermeye başlamıştır.

Asker hükumete karşı fiili tavır alacağının emarelerini göstermiştir.

FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerindeki kadroları, dışarıya sürekli bilgi belge taşımıştır.

Hükumete elindeki askeri belgeleri gösterip askerin yapacağı faaliyetler hakkında bilgi vererek onları bu faaliyetlere inandırmıştır.

Hükumet askerin hareketleri nedeniyle ihtilal hazırlığı emarelerine inanmış, hükumeti teslim almak isteyen cemaat sahte askeri belgelerle hükumetteki vehmi pekiştirmiştir.

Cemaatin sahte belge hazırlayıp kamuoyunu ve hükumeti kandıracağına hiç kimse ihtimal vermemiştir.

Bu belgelerin uzun süre sahteliği bir türlü nedense tespit edilememiştir.

Komutanların "müdahale ederiz, rejimi değiştirtmeyiz, laiklikten taviz vermeyiz, rejimin sahibiyiz" türü “genç subaylar rahatsız” gibi gazetelerdeki beyanatları konuşma ve açıklamaları ile zaten doğrudan örgütü güçlendirmiştir.

Yine Yargıtay C. Başsavcılığının parti kapatma ile ilgili hazırladığı dosyanın askerler tarafından verilen belge ve bilgilerden oluşması, askerin ölçüsüz bir tavır içerisinde hükumete karşı olduğunu belirtmesi, 27 Nisan 2007 bildirisi, Cumhurbaşkanlığı seçimine askerin engel olmaya çalışması bu kanıyı güçlendirmiştir.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 27 Nisan 2007 günü asker doğrudan müdahale ederek muhtıra vermiş, sözde değil özde cumhuriyete bağlılık siyasi sözleriyle seçimi yaptırmayacağını ilan etmiştir.

İşte bu ortamda 2007 yılında FETÖ’nün kadrolaştığı özel yetkili savcılar (mahkemeler), militarizm ve cuntalarla, kirli geçmiş ile hesaplaşma, faili meçhul olaylarla yüzleşme adına soruşturmalar başlatmıştır.

Türkiye demokratlaşıyor, kirli mazisini ve bağırsaklarını temizliyor algısı oluşturulmuş bu beklenti toplumdan önemli bir destek almıştır.