Yorum: Tarihçiler, çöküş, "hırsızın gece, çaldığı bir arabayla hızla kaza yapması gibi olacak diye" ikaz ediyor.

Antropolog Jared Diamond “Çöküş: Toplumlar Başarı veya Başarısızlığı Nasıl Seçer” isimli eserinde, birçok medeniyetin çökmesi tarihin en rahatsız edici gerçeklerinden birisidir, diyor. Birçok “medeniyet birden çöküş meyiline girer. Gerçekten de, birçok toplum’un ölümü, nüfus, zenginlik ve güç açısından zirveye ulaşmalarından, bir 10 veya 20 yıl içinde başlayabilir.”

Şimdi, dünyanın önde gelen finans tarihçilerinden Harvard’lı Niall Ferguson, Diamond -Sert Çöküş-ikazı çok yankı yapıyor: “İmparatorluk birçok tarihçinin tasvir ettiğinden çok daha çabuk şekilde çökebilir. Bütçe açığı ve askerî gerilim, ABD’yi uçurumun kenarındaki bir imparator hâline getirebilir.” Evet, ABD bıçak sırtındadır.

Ferguson’un ikazlarını aklınızda tutmak sizin mesuliyetiniz altında. Öğrendiğiniz her şey, inandığınız her şey ve politik liderlerimize yönelik güttüğünüz herşey, yanıltıcı ve tarihi geçmiş, köhne bir teori üzerine bina edilmektedir. Tehlikeli bir uçurumun kenarındaki Amerikan İmparatorluğu aniden ve hızla çökme tehlikesi içinde.

Ferguson, şeffaf, üretken ve muhalif biri. Son zamanlardaki çalışmaları “Paranın Yükselişi: Dünya Finans Tarihi;” “Nakit Bağ-Ödenebilir Bağ: Modern Dünyada Para ve Güç;” “ Dev: Amerikan İmparatorluğunun Yükselişi ve Çöküşü;” ve derin bir şekilde altını çizdiği”20. asır ‘öyle kanlıydı” ki, paralel ilerlemeyen bir zamandı” dediği, “20. Asır vahşeti”nin bir incelemesi olan ““Dünya Savaşı”dır.

Niçin? Emperyal tarih boyunca liderler, kaçınılmaz olarak halkını çökmeye doğru götürürken, ve bu çöküş 10 veya 20 yıl içinde vuku bulurken, büyük zaferler ve ekonomik ilerleme için halklarını kaçınılmaz olarak savaşlara sürüklemiştir.

Ferguson’un, son çalışması “Çöküş ve Karmaşa: Kaosun Kenarındaki İmparatorluklar”ı, tarafsız bir think-thank kuruluşu olan, Dış İlişkiler konseyi gazetesi, Foreing Affairs’ta bulabilirsiniz. Son mesajı, - ekonomik yeninde büyüme ve yeni boğa pazarları hakkında, “ümid” hakkında, “Amerika’nın büyüklüğünün geri gelmesi” hakkında- Washington siyasetçileri ve Wall Street bankacılarından gelen, bugünlerde her gün duyduğunuz mutlu haberleri boşa çıkarmaktadır.’İmparatorlukların Çöküşü:’ Çağlar boyunca 5 Safhanın tekrarıdır.

Ferguson ilgi çekici bir metaforla başlıyor: “New York Tarihî Sosyetesinde asılı duran, Thomas Cole’in çizdiği beş serilik , ‘İmparatorluk Yolu’ndan('The Course of Empire), bir büyük gücün hayat döngüsünden daha iyi tasvir yok.” Cole, Hudson River Okulu’nun bir kurucusu ve 19. asır Amerikan kır/peyzaj ressamcılığının ustalarından birisidir. Cole, “Course of Empire- İmparatorluk Yolu”nda, günümüze kadar bir çok insanın esir kaldığı, imparatorluğun yükselişi ve düşüşü teorisini çok güzel bir şekilde yakaladı. Bu, seri beş resimden biri, bir büyük nehrin ağzından aşağıdan birden bire ortaya çıkan bir kayalığı tasvir etmektedir.

Tarih toplumunda görebileceğiniz, Foreign Affairs’te reprodüksiyonu yapılan ve bu resimlerde, Ferguson’un vurguladığı şey, “Amerikan İmparatorluğunun çöküşe yakın bir uçurumun kenarında” olduğudur. Bu resimlerin ilki, İmparatorluğun yükselişinden önceki “Vahşî Hâl-Savage State”tir.

“İlkinde, ‘Vahşî Hâl’, “çöken bir fırtınalı şafakta, ilkel varlığını idame ettiren, yakışıklı avcı- toplayıcılar tarafından nüfusu çoğaltılan çılgın bir vahşiliktir. Kolomb’un Amerika’yı keşfettiği 1492’den 4 asır sonrasına kadar hayal edin, kıta boyunca vahşice yayıldığımızı görürsünüz.

İkinci tablo, ‘Sade veya Pastoral Hâl- The Arcadian or Pastoral State” Amerikan İmparatorluğu’nun gelişmesi gibidir.

“İkinci tablo, ‘Sade veya Pastoral Hâl- The Arcadian or Pastoral State’ tarımsal, köylü bir hayatı anlatan pastoral bir şiirdir. Resimdekiler, kırsalda yaşayanlar ağaçları budar, arazileri eker ve zarif bir Yunan tapınağı inşâ eder. Tapınak görünürden uzak olabilir. Bununla birlikte, Cole’ün resimleri 1833-1836 yılları arasında yapıldı ki bu tarih, Thomas Jefferson’un klasik Yunan ve Roma mimarilerini yeniden canlandırarak inşâ ettirdiği, Virjinya Üniversitesi-University of Virginia’nin inşâsından çok uzak bir tarih değildir.

Ferguson, bu tasviriyle, sizi, kesinlikle New York Historical Society- New Yor Tarihî Sosyetesi”ndeymiş hissettirmeye devam ederken, gerçekten de, tarihin büyük dönüşümlerinin defalarca ve defalarca, vukubulduğunu hayalen hatırlatıyor. Ayrıca size, tarihin büyük trajik ironilerinden birini- bütün milletleri tarihten ders çıkarmada başarısız ve bütün milletlerin ve liderlerinin, nihayetinde kendilerini içten çöküşe götüren, kendini beğenmiş, kibirlerinin üstesinden gelmede başarısız kaldıklarını- hatırlatmaktadır.

Üçüncü resim. “Amerikan İmparatorluğu’nun Tamamlanması- Consummation of the American Empire”.

En büyük resim üçüncüsü, “Amerikan İmparatorluğu’nun Tamamlanması- Consummation of the American Empire.” Şimdi, resmin zemini muhteşem bir mermer antrepo ile kaplanmış, ve önceki tablonun mutlu çiftçi-filozofları yerini, cadde boyunca ilerleyen kalabalık elbise tüccarları, İngiltere’den tayin edilmiş valiler (Roma devri konsülleri. Çev) ve tüketici vatandaşlarla değiştirdi. Bu hayat döngüsünün tam ortasındadır.

“Amerikan İmparatorluğu’nun Tamamlanması- Consummation of the American Empire.” Tablosu, Ferguson’un mesajının özünü tasvir etmektedir. Güçlerini zirvesinde, zenginlik ve zafer, Liderlerin yükselişi, emperyal vizyonlarla, amok gibi sarhoşcasına koşmak ve kendini, insanlarını ve milletini sabote etmek. Hepsi de onlar da var.

Ancak, onları tüketen bir güç arzusu, aç gözlülük ve kibrin fazlası bile yetmiyor. Irak savaşının ilk günlerine döndüğümüzde, siyasî tarihçi ve Nixon eski stratejistlerinden, ayrıca Refah ve Demokrasinin kaçınılmaz eğilimine tutsak olan Kevin Philips şunları söylemiştir:

“Bir çok büyük millet, ekonomik güçlerini zirve noktasında kibirli olur ve, büyük bir bütçe açığını getirecek olan, masraflı, uzun süren ve bol kaynakları tüketen ve nihayetinde kendilerini yakan, bir büyük dünya savaşlarına girer. Amerikan İmparatorluğu’nun, "consummation-tamamlanma”sının liderliğin Bill Clinton’dan, George W. Bush’a geçtiğinde vuku bulduğunu fark ederiz.”

Maalesef zirvenin arkasında. Clinton, Bush, Henry Paulson, Ben Bernanke, Sarah Palin, Barack Obama, Mitt Romney ve gelecekteki Amerikan liderleri sadece, eski şanını yeniden yakalamak için” doymak bilmez “ekonomik ilerleme” siyasetinde, sürekli tekrar eden tarihten asla tam ibret almayarak, bütün tarihî dramların en büyüğündeki kısmî rollerini oynuyorlar. Üstelik, imparatorluğumuzu çöküşün kenarına getirdiklerinin farkına bile varmadan…

Dördüncü Tablo: İmparatorluğun Yıkımı

Ardından, Ferguson’un bütün imparatorlukların hayat döngüsü hakkındaki büyük dramasında, dördüncü safha, “İmparatorluğun Yıkımı-'The Destruction of Empire” gelir.”Yıkımda”, “kuluçkaya yatmış akşam güneşi altında, şehir alevler içinde yanmakta, vatandaşlar kaçmakta, kalabalıklara tecavüz etmekte ve yağma dizboyu gitmektedir.” Başka bir yerde, “The War Of the World- Dünya Savaşı”nda, Ferguson, 20. asrı “bir asır boyu süren kasaplık, tarihteki en kanlı çağ” olarak anlatmaktadır. Bugünün yüksek tekniğe dayalı acımasız haber döngüsü bize, 21. asır dünyasının vahşîliğe dönüşünün daha kanlı olacağını gösteriyor.

Bu noktada yatırımcılar kendilerine soruyor: “Amerikan İmparatorluğu’nun yıkım ve çöküşüne nasıl hazırlanabilirim? Ferguson’un senaryosunun özünde, bunun için bir çözüm yok, sadece, tarihin kaçınılmaz döngüleri olan, kader ve alınyazısına teslimiyet var!

Ancak, bir tane var. “Refah, Savaş ve Fazilet” isimli makaleyi yazan, Morgan Stanley’in eski global strateji şefi ve hedge fond yöneticisi Barton Biggs bizi, “medeniyetin altyapısının çöküşüne” karşı ikaz ederek, dağlarda bir çiftlik satın almamızı tavsiye ediyor.

“Güvenli limanınız, bazı gıdaları yetiştirebilecek, büyüklük ve yeterlilikte olmalı… döllenmiş tohum, konserve gıdalar, şarap, tıbbî malzeme ve ilalar, elbiseler, vs…”İsveçli Robinson ailesini düşünün. “Yağmaya geldiklerinde, ateş açın” çapulcular yaklaştığında” kafalarından vurun.”

Beşinci Tablo. Harabe… İmparatorluğun ortadan kalkmasından sonra

Ferguson, “Nihayetinde, ay beşinci resim, ‘Desolation-Harabe’ üzerinde yükselir” demektedir. Ortada yaşayan bir canlı görülmez, sadece, yabani çalı ve sarmaşıkların üzerinde fazla boy attığı, tahrip olmuş birkaç sütun ve sıra sütunları.” Ne “eşkiyâlar”ın saldırısı? Ne sevimli çöp toplayan Wall –E robotları? ( Dünyada çöp toplarken başına olmadık işler gelen şirin robot Wall-E, bir çizgi film serisidir. Çev)

İyi haber, yeryüzü, Alan Weisman’ın muhteşem “Bizsiz Dünya: “Çelik binalar çürür. vahşi insansız olarak, kendin tabii olarak yeniden üretecekti. Mikroblar, imha edilmeyen plastikleri yer. Yakın gelecekteki kasvetli çağlardan gelen hikâyeler. Ve Yeryüzü, Bir cennet bahçesine (Garden of Eden), muhteşem şanını yeniden meydana getirir.
Epilog: “Bütün imparatorluklar… Düşüş ve çöküşünde lanetlenir.”

Ferguson, Los Angeles Times gazetesindeki köşesinde sorar:”Amerika, Kırılgan bir İmparatorluk. İşte bugün, yarın, Birleşik Devletler hızla çökebilir mi?” Onun cevabı açık ve empatik: “Asırlardır, tarihçiler, siyasî teorisyenler, antropologlar ve kamuoyu, mevsimsel ve döngüsel şartlardaki siyasî süreç hakkında düşünmeye meyillidir.

Ferguson, Los Angeles Times’daki köşesinde soruyor: “Amerika:Kırılgan bir İmparatorluk mu: Bugün veya yarın, ABD hızla çökebilir mi? Onun cevabı: açık ve empatik: “Asırlardır, tarihçiler, siyaset teorisyenleri, antorpologlar ve kamuoyu, mevsimsel ve döngüsel zamanlardaki bu soru üzerine düşünmeye meyillidir. Tarihe giden bir ritim sezeriz. Büyük güçler, büyük adamlar gibi, doğar, saltanat sürer ve tedricen güçten düşer. Buna, kültürel, iktisadî, veya ekolojik mi olduğu, onların düşüşünü geciktirip, geciktirmediği artık önemli değil.

“Birleşik Devletler’i yüzyüze kaldığı meydan okumalar çoğu kez, yavaş yana bir ateş gibi sunulmaktadır.. Tehditler çok uzakta görünüyor.” Sözleriyle ikna edilerek, kendimizi kandırıyoruz.

“Ama ya tarih, döngüsel değil ve yavaş hareket etmiyor aksine, düzensizse, yani ritmik değilse?” diye sorar Ferguson. Ya tarih “ çoğu durağan zamanlarda, tıpkı bir spor arabası giib, aniden hızlanma kapasitesine sahipse?” Ya çöküş, asırları bulmaz, tıpkı gece gelen bir hırsız gibi, aniden vuku bulursa?” Ya, önümüzdeki 10 yılın başında, Amerikan İmparatorluğu’nun çökmesi, dosdoğru ise? Ya, 2000 yılındaki borsa balonlarının şişip, patlaması kazasında (dot-com crash – 2000 yılında BAD ve Dünya borsalarının NASDAQ bilişim borsası yüzünden çöküşe geçmesi)olduğu gibi, hadiseyi inkâr edip, hazırlanmayı reddediyorsak?

Ferguson’un, Amerika’nın kaderine dair nihaî mesajı Foreign Affairs’den gelir: “1830’ların ortalarında tasavvur edilen, Cole’ün 5 parçalı resmi, açık bir mesaj içeriyor: ne kadar muhteşem olursa olsun artık, bütün İmparatorluklar, düştüklerinde ve çöktüklerinde lanetlenir.” Tarih boyunca İmparatorluklar, bilinmeyen bazı devir için bir denge görünümünde” fonksiyon üstlenir. Ve sonra, hemen aniden… çökme,” Diamond “Collapse”- Sert “Çöküş” teki, ani, hızlı, kesin zaman tablosunun sözünü sakınmayan bir hatırlatıcısı, “bir toplumun ölümünün, onun, nüfus, refah ve güç olarak zirveye ulaştığı noktada, 10 veya 20 yıl içinde başlayabildiği yerdir.

Önceden ikaz ediliyorsunuz: Şayet, Amerika’nın saltanatının zirvesi, liderliğin Clinton’dan Bush’a geçtiği zamanda ise, biz zaten, 2010’da başlayıp, 2020’de bitecek olan, çöküşün tetiğine basmışız… Tik. ..tak…tik…tak

''Dünya Küresel Sistemi'' Çökmeye Mahkumdur

Bugünkü "dünya sistemi"ni kuran ve bu sistemin öncülüğünü yapan Batı toplumları ve ABD'dir. Japonya ve Çin gibi Asya toplumları, ancak Batı toplumlarının desteği ve aşısıyla gelişmektedir. Batı'ya entegre olmuştur ve kendi başlarına hiçbir güçleri yoktur. İslam coğrafyasındaki toplumlar ise dünya sosyal-ekonomik politikalarında ve siyasetinde hiçbir şekilde rol sahibi değildir. Dünya, giderek Batı toplumlarının yönetiminde "tekelleşmiş"tir. Batı toplumları da, ABD özelinde "tekel bir konsorsiyum"a dönüşmüştür. ABD'yi ise bir "aile grubu" yönetmektedir. Özellikle 2. Dünya savaşından sonra giderek İngiliz-Amerikan ittifakı, Amerika'nın öncülüğüne ve özelde de "Amerika'nın derin gücü"nün yönetimine dönüşmüştür.

"Yıldız aileleri"nden meydana gelen bu "derin küresel güç", bugün küresel ekonomiyi, teknolojiyi, bilimsel vakıflar aracılığıyla bilim adamlarını elinde tutmaktadır. İblis aşılı "Roma, Yahudi ve Grek kültürü"nün bir çağdaş versiyonu olan bugünkü "pragmatist batı normları", yine Lüsifer maskeli İblis'in çağdaş aşısıyla "New-Age felsefesi"ne dönüşmüştür. Tüm dünya toplumları adeta kişiliklerini, kültürlerini ve hatta siyasetlerini bu "küresel kültürün temsilcileri"ne teslim etmişlerdir. Ne toplumlar içi farklılaşmanın, sosyal grupların ve siyasetin bir önemi kalmıştır ne de dünya çapında ayrı ayrı toplumların dünya politikasında bir rolü ve etkinliği söz konusudur.

Bu İngiltere ve ABD'de merkezileşmiş olan "küresel güc"ün, dünyaya yönelik siyasi-stratejik planları işlemektedir. Küresel güç hangi olayı nasıl geliştiriyor, yorumluyor ve yönlendiriyorsa, o öyle kabul edilmektedir. Adeta kuyruk haline gelmiş diğer toplumların, bu konularda ne bir görüşü ve ne de alternatif gücü söz konusu değildir. Dünyada mevcut bulunan "BM ve benzeri ekonomik küresel kuruluşlar" da, bu "derin küresel siyaset"in aracı ve uygulayıcısı olmaktan öte bir şey değildir. Dünyadaki mevcut krizler, kaos, kargaşa, zulümler; özellikle de İslam coğrafyasında meydana gelen "insanlık dışı dramlar ve buna seyirci kalınması", bu tespitimizi doğrulayan örneklerdir.

Bir toplumu yahut dünya çapında toplumları ayakta tutacak olan "temel enerji"; sosyal, ekonomik, siyasal farklılaşmalardır. Farklılaşma, toplumu toplum yapan en temel güçtür. Dünya genelinde de mevcut toplumlar arasındaki sosyal, siyasal ve ekonomik farklılaşmalar, dünya siyasetini ve gelişmesini sağlayacak olan "temel enerji"dir. Toplumlar ve hatta devletler bu "farklılaşma enerjisi"nin doğurduğu "entegrasyon"la ortaya çıkarlar ve yaşamlarını sürdürürler. Farklılaşma varsa toplum vardır, devlet vardır. Aksi halde toplumlar ve küresel çapta dünya siyaseti çökmeye mahkûmdur.

Evreni ayakta tutan "farklılaşma enerjisi"dir. Farklılaşma enerjisi(entropi) azaldıkça evren ölüme yaklaşır. Canlıyı ayakta tutan farklılaşma enerjisidir. Farklılaşma, Allah'ın bir lütfudur ve sünnetullahtır. Bunu kavramadığınızda, yani bu esasın insanlar ve toplumlar için bir hayat enerjisi olduğunu kavrayamadığınızda; o zaman çevreyi ve ekosistemi yok edersiniz, ürünü ve insanı tekleştirmeye çalışıp yok edersiniz. Toplumsal hayatı; farklı toplumların, milletlerin, dillerin hikmetini kavrayamayıp yok edersiniz. Var olan canlı hayatı ve toplumları; yahut "gezegenimizin yaşam sistemi"ni, iyileştiriyorum, geliştiriyorum, evrimleştiriyorum gibi şeytani hayallerle tekleştirerek yok edersiniz. Sonsuz Yüce Allah, her şeyi zıddıyla yarattığını; her şeyi çift çift yarattığını bize açıkça bildiriyor.

Sovyet sosyalizmi, neden çöktü? Bunun tek, açık ve kesin bir cevabı var: Lemurya şeytan toplumunun farklılaşmayı ortadan kaldıran; toplumun canlılık ve gelişimini donduran "komün yaşamı"nın kopya edilmesi. Farklılaşmayı öldüren "tektipleşme". Toplumun bütün boyutlarda; kadın-erkek, zengin-fakir, farklı meslekler-çabalar, farklı inanışlar, farklı görüş ve düşünceler, özgürlükler vs. gibi farklılaşmalar ortadan kaldırılmış, bunun yerine; sözde gerçek komünizme geçişi sağlamak için, "komünist partisi diktatörlüğü" kurulmuştur. Böyle bir sistemin geleceği olamaz ve de olmamıştır.
Bugün, dünyanın sözde özgür, liberal, kapitalist batı uygarlığı; ne özgürdür ne liberaldir ne de kapitalistir. Geldiği noktada, "oligarşik bir derin gücün planları", bu planlara bağlı hedefleri, bu hedefleri gerçekleştirmeye yönelik sosyal, ekonomik, siyasal eylemleri söz konusudur. "Batı dünyası"nın öncülüğünü yaptığı sözde özgür Dünya, adeta kendilerini tanrılaştırmış olan bir takım klan şeflerinin ağzından çıkan emirlere mahkûmdur. Toplumsal ve küresel bazda faklılaşma ölmüştür.

"Küresel ekonomi"yi ve "altın"ı elinde bulunduran bu güçler, dünyayı bu "ölü nokta"ya; "kriz ve kaos kapısı"na getirdiği gibi, bundan sonraki dünyanın geleceğini de kendileri belirleyecektir. Çünkü tüm küresel, ekonomik, siyasal faktörler ve aktörler kuyruktur. Bu "küresel güc"ün dışındaki aktörlerin, dünyanın geleceğiyle ilgili hiçbir ciddi görüşü, raporu, programı yoktur. Dünya'da böyle görüşler serdeden sosyal-siyasal gruplar olsa da, onlar marjinal hale getirilmiştir ve bu görüşleri sönümlü bir ses dalgasından ibarettir.

Özetle Batı'nın öncülük ettiği bu sözde özgür dünya, "toplumsal ve küresel farklılaşma"yı yok etmiş; "tekil-oligarşik bir siyasal konsorsiyum"a dünyayı mahkum etmiştir. Sosyalizm gibi bu sistemin de çöküşü kaçınılmazdır ve çökecektir. Fransız sosyolog Alaine Touraine'nin; ''Toplumlar öldü, sosyoloji öldü, çöküş kaçınılmaz.'' şeklinde özetlenecek tespitleri, gerçeğin ilanından başka bir şey değildir.
Sonsuz Yüce Olan Allah, kolay bir yaşam ve kazancın nasıl bir güce dönüşeceğini; Rahman olan Allah'ı örten "zalimler"in, bu " oligarşik güc"le nasıl bir "tiranlık" kuracağını bize önceden bildirmektedir:
''İnsanlar, tek(zalim) bir ümmet(güç) haline gelecek olmasaydı; Rahman'ı örten kimselerin, evlerinde gümüş tavanlar ve üzerinde yükselecekleri merdivenler kılardık.'' [ZUHRUF(43)/33]