“Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.” (Âl-i İmran: 8)

'Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.' (Âl-i İmran: 8)

İstanbul'un fethinin sembolü, Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesiyle ebediyen cami statüsü kazanan Ayasofya, 481 yıl cami hüviyetiyle hizmet verdikten sonra, 1934'te müzeye çevrildi. 86 yıl böyle kalmasının ardından da 2020'de tekrar cami olarak açılışı yapıldı. Ne var ki Ayasofya üzerindeki tartışmalar hiç bitmedi. Zira ibadete açılırken, içindeki Hıristiyanlığın teslis akidesini sembolize eden freskler ve ikonların kaldırılmamış olması, kamuoyunun büyük tepkisine sebep oldu. Son günlerde ise yeniden müzeye dönüştürülmeye çalışıldığı yönünde haber ve gelişmelere şahit oluyoruz.

Bu yazımızdan itibaren, bir kere daha bu meseleyi ele alarak, bu mübarek mekan üzerinde hangi hesapların yapıldığına, ne gibi hukukî ihlallere düşüldüğüne ve bu çerçevede zuhur eden itikadî, manevi ve milli tehlikelere dikkat çekip, akabinde de bu sorunun nasıl çözülebileceğini izaha çalışacağız.

I- AYASOFYA'DA SÜREÇ NASIL GELİŞTİ?

Ayasofya'nın, aslî hüviyeti olan camiye çevrilmesinin önündeki engel, bilindiği gibi 2020'de, Danıştay 10. Dairesinin verdiği kararla kaldırılmış oldu. Bu kararın hemen ardından Cumhurbaşkanlığı Kararıyla Ayasofya Diyanet'e bağlandı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında, Ayasofya'da yürütülecek koruma, geliştirme, tanıtım ve yönetim faaliyetlerine ilişkin protokol imzalandı.

Ayasofya'nın camiye çevrilme sürecinde iki sorun ön plana çıktı.

Bunlardan biri 'Hıristiyan batı dünyasının buna ne diyeceği', diğeri de 'bu mekan içinde bulunan ikonlar, freskler, haçlar, Meryem - İsa resimleri gibi teslis sembollerinin ne olacağı' idi.

Birinci sorun 'Türk Devletinin egemenliği' prensibiyle aşıldı.

Ama ikincisi hala aşılabilmiş değildir. Vatikan'ın dinlerarası diyalogunu ve ABD'nin Ilımlı İslam projesini savunanların dayatmalarıyla; cami / mescid hukukunu bilen ve tevhid inancının gereğini yapmak mecburiyetinde olan Müslüman milletimizin haklı itirazları hala karşı karşıya, çatışma halindedir.

Halbuki böyle bir sorun yaşanmasına mahal bırakmaya hiç de lüzum yoktu. Çünkü Danıştay'ın kararı ve bu karara mesnet teşkil eden Fatih'in vakfiyesi, Ayasofya'nın Hıristiyanlığa ait sembollerden arındırılmasını gerektiriyordu.

Bu yapılmadığı içindir ki Ayasofya, 'mahkeme kararına rağmen', Fatih'in vakfiyesinde anlatılan cami hüviyetine -isim olarak söylense de mahiyet itibariyle- dönüştürülmemiştir.

O günlerde bizim, sorunun çözümü adına yazdığımız yazılara okuyucularımız ve kamuoyu şahittir.[1]

Mesela onlardan biri olan 'Sembollerin Dili ve Ayasofya' adlı makalemizde Ayasofya'nın camiye, yani aslî hüviyetine çevrilmesini takdir ettiğimizi, bunu heyecanla karşıladığımızı belirtip emeği geçenleri tebrik ettikten sonra konuyla ilgili şu meseleleri ön plana çıkarmıştık:

- Ayasofya'daki mozaik ve semboller, ilmihallerde namaz kılınan yerde bulunmasının hükmü 'mekruh' olarak yazılan, yani namazın sıhhatine engel olmayan 'normal resim' kategorisinde değildir. Bunlar, teslis şirkini ifade eden simgeler; yani küfrün ve şirkin şiarıdırlar.

- Bu resim, haç, İsa - Meryem figürleri, Baba, Oğul ve Kutsal Ruhtan oluşan üçlü tanrı sistemini ifade eder. Bu, İslam'a göre şirktir. Nisa: 116'da Allah'ın şirki affetmeyeceği haber verilir.

- Ayasofya'da bu sembollerin açıkta bırakılmış olması, Müslümanların ibadetini ve Hıristiyanların ayinini aynı çatı altında cem etmek gibi bir soruna sebebiyet verir.

- Yüce dinimiz İslam'da cami / mescid hukuku bellidir. Bu bir akaid meselesidir. Şahsî yorum ve izahlar bu hususta belirleyici olamaz. Cin: 18 ayeti bunu anlatır. Ayet mealen şöyledir: 'Şüphesiz ki mescidler Allah'ındır; o halde (oralarda) Allah ile beraber hiç kimseye ibadet etmeyin!' (Yazıda ayetin tefsirine de yer verilmiştir.)

- Ayasofya'nın, aslına yani Fatih'in vakfiyesinde belirtilen şartlara uygun olarak açılması için; içindeki tevhide zarar veren, dolayısıyla cami olma hüviyetini ortadan kaldıran teslis sembolleri mutlaka ayıklanması gerekmektedir. 'Allah ile beraber başka bir tanrıya kulluk edip yalvarma! Sonra azap edilenlerden olursun!' (Şuara: 210) mealindeki ayet-i kerime bu konuda ölçü olmalıdır.

İşte o günlerde yazdığımız yazılarda ısrarla dikkat çektiğimiz Ayasofya'daki 'teslis sembolleri' hala kaldırılmadığı içindir ki sorun bir türlü çözülememiştir; çözülmek bir yana, atılan yeni adımlarla gittikçe büyümektedir.

Peki, tartışmaların yeniden alevlenmesine sebep olan son gelişmeler nedir? Şimdi bunu irdeleyeceğiz.

II- SON TARTIŞMALARIN KAYNAĞI VE MAHİYETİ

Ayasofya'nın tekrar cami olarak açılışı, dünya çapında ses getiren büyük bir hadise gibi lanse edilmiş, Müslüman milletimizde büyük bir heyecan uyandırmış olsa da, ne yazık ki bu mekanın Danıştay kararına ve Fatih'in vakıf şartlarına uygun bir şekilde camiye çevrilmediği açıktır. Bunun sebebi de, statüsü 'cami' olan bu mekandaki Hıristiyanlığa ait teslis (üçlü tanrı telakkisi) şirkini ifade eden sembollerin kaldırılmamış olmasıdır.

Açılış sırasında ve bugünkü tartışmalarda sorunun kaynağını teşkil eden şey, bu teslis sembolleridir. Bu hususta süreç şöyle gelişmiştir:

1- Açılış günlerinde bu sembollerin kapatılacağı veya teknik ışıklandırmayla görünmez hale getirileceği açıklanmıştır. Böyle yüzeysel tedbirler çözüm olmamakla beraber, bu söylenenler dahi yapılmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki, cemaatin / kamuoyunun nabzı yoklanmış; ciddi bir tepki gelmeyince de bu semboller açık halde bırakılmıştır.

2- Bir müddet sonra, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy 'Ayasofya'da çok ciddi bir tadilat gerçekleştirileceğini' açıklamış[2] bir Yunan Gazetesi ise 'Ayasofya'da Yarım Asır Sürecek Tadilat' diye başlık atmıştır.[3] Asırlardır ayakta kalan bu mekanın 'yarım asır' sürebilecek bir inşa ve imar faaliyetine ne ihtiyacı olabilir? Bu gelişmeler de, ister istemez, Ayasofya üzerinde kamuoyundan gizlenen birtakım hesapların yapıldığı yönünde şüphelere sebep olmuştur.

3- Ve son olarak da, bu konuyu yeniden gündemimize almamıza sebep olan Kültür Bakanlığının beklenmedik uygulaması geldi.

Buna göre; yabancılar, kendileri için hazırlanan ayrı bir kapıdan, 25 Euro karşılığında 'Galeri' statüsü verilen üst kata alınmaya başlandı. Bunun manası, açıkça söylenmese de, söz konusu bu üst katın tekrar müzeye çevrilmesidir.

Dahası, bu vatanın sahibi olan Müslümanlara, bu kata girmek Kültür Bakanlığınca yasaklandı. Bu uygulama bütün tepkilere rağmen beş gün boyunca devam etti. Nihayet 22 Ocak 2024 günü, Cumhurbaşkanlığı müdahalesi ile üst kata Müslümanların da ücret ödeyerek girebileceğine karar verildi. Halen bu uygulama devam etmektedir.

Şimdi bu uygulamanın ne kadar yanlış olduğuna dair bazı hususlara temas edelim:

- Kültür Bakanlığı, toplumda ciddi rahatsızlığa sebep olan böyle bir uygulamaya hangi gerekçeyle ve neye hizmet ederek kalkışmıştır? Bu, Danıştay kararını hiçe saymaktır. 'Hukukun üstünlüğü' ilkesinin kabul edildiği bir devlette 'cami' olduğu, hukuki bir kararla ilan edilen bir mekanı, keyfî olarak müzeye dönüştürme girişimidir.

- Kültür Bakanlığının bu tasarrufu, Danıştay kararının ve bu kararın istinat ettiği Fatih'in vakıfnamesinin açık bir ihlali olduğu gibi; iktidarın, kamuoyuna tarihî bir olay olarak takdim ettiği 'Ayasofya'nın camiye çevrildiği' şeklindeki beyanını da mesnetsiz bırakmış olmaktadır. Bu uygulama devam ettiği müddetçe hiç kimse 'Ayasofya camiye dönüştürülmüştür' diyemez.

- Kültür Bakanlığı, hukuka ve kamuoyunun haklı tepkisine rağmen bu kararı nasıl almıştır? Buna yetkisi var mıdır? Bu ülkede hiçbir kamu kurumu, yetkisini aşan bir tasarrufa kalkışamaz. Kalkışırsa, yasal ve resmi mevzuat onu hesaba çeker, çekmelidir. Hiçbir kurum ya da şahıs, yetkisini aşarak 'devlet içinde devletmiş gibi' keyfî hareket edemez. Ederse hukuki mevzuat buna engel olur; olmalıdır.

- Müslümanların üst kata çıkmasının yasaklanması, açık bir egemenlik ihlalidir. Zira Ayasofya'nın bir bölümü de olsa, burası 'vatan toprağı'dır. Türk milletinin, vatan toprağının her karışında egemenliğini kullanma hakkı vardır. Bunu hiçbir güç kısıtlayamaz.

Kültür Bakanlığı galeriye ücretli çıkış için, uygulamayı özel bir şirkete veriyor. Bu şirketin görevlileri, Müslümanlar üst kata / galeriye çıkamaz, yasaktır diye emir yağdırıyor. Bunlar kimlerdir, bu cesareti nereden almaktadırlar? Bu mutlaka araştırılmalı ve gereği yapılmalıdır.

- Tarihçi Talha Uğurluel'in, bu uygulamalar için 'egemenliğimizin ihlalidir' uyarısı, meselenin Müslüman kamuoyu tarafından duyulup sahiplenilmesinde etkili olmuştur. Onun şu ikazını dikkate almamak mümkün değildir:

'Yarın Yunan gelir, 'Üst katı kazandık, bizim oldu, şimdi alt katı da istiyoruz' derse biz ne yaparız?'

Bu ikaz ne kadar da yerindedir. Egemenlikte gedik açmak kimsenin haddinde ve yetkisinde değildir.

Bu uyarı ve tepkiler üzerine, kısmî rahatlama anlamında Müslümanların da ücretini ödeyerek, üst kata çıkmalarına müsaade edilmiş gözüküyor. Ama bu, Ayasofya'nın tekrar müzeye çevrilme aşamasında olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

- Kültür Bakanlığı, keyfî uygulamalarıyla sorunu böyle içinden çıkılmaz bir hale getirirken, Ayasofya'nın asıl sorumlusu konumundaki Diyanet İşleri Başkanlığı neden hala susmaktadır? Bu sessizlik, yapılanlara razı olduklarını mı, yoksa sorumluluk almayarak işin dışında kalmayı tercih ettiklerini mi gösterir?

Halbuki Ayasofya üzerinde asıl yetkili ve sorumlu kurum, Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Bu kurumun görevden kaçması izah edilemez.

Burada yeri gelmişken, Ayasofya'nın cami olarak açılışı sırasında Diyanet bünyesindeki Yüksek Kurul'un, bugün bu tartışmaların ana sebebi olan Ayasofya'daki ikon vb. teslis sembolleriyle ilgili 'Ayasofya Camii'nde bulunan resimler, burada kılınacak namazların sıhhatine engel değildir. Bununla birlikte Müslümanların namazlarını huşu içerisinde eda etmelerini sağlamak için uygun yöntemler kullanılmak suretiyle namaz vakitlerinde söz konusu resimler perdelenmeli veya karartılmalıdır' şeklinde bir açıklama yaptığını da hatırlatmak isteriz.

Yüksek Kurul, bu açıklamasıyla ne acıdır ki Hıristiyanlığa dair şirk sembollerini, Müslümanların namazına engel teşkil etmeyen normal resim kategorisinde değerlendirmiştir. Bu durum, açık bir itikadî ihlali göz ardı etmek suretiyle bu büyük yanlışa müsaade etmek anlamına gelir.

Kaldı ki, açıklamanın ikinci kısmındaki bu şirk unsurlarını perdeleme veya karartma tavsiyesine de uyulmamıştır.

- Üst katın ücretli girişe tabi tutulmasından sonra, burada boy gösteren papaz sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Beş günün ardından Müslümanların girişine dair kısıtlama kalkmış olsa da, aşağısı bedava iken, söz konusu ücreti ödeyip üst kata çıkmayı tercih edecek kişilerin fazla olmayacağı; dolayısıyla karşıdan bakıldığında bile, 'alt katı Müslümanlara, üst katı Hıristiyanlara / gayrimüslimlere tahsis edilmiş bir mekan' izlenimi doğacağı aşikardır.

- Başlatılan bu uygulama ile Ayasofya'nın üst katının 'galeri' adı altında müze görünümünde kilise olarak kullanılmasının önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. Nitekim Hıristiyanlar, çoğu zaman turist kafilesi şeklinde, topluluklar halinde geldiklerine ve kendilerine hiçbir tahdid getirilmediğine göre, böyle bir ayin yapmalarına kim mani olabilir?

Bu durumda, 'camiye çevirdik' diye övünülen bu mekanda, alt katta sığıntı gibi namaz kılan Müslüman cemaatin tepesinde, müze gezintisi adı altında kilise ayini yapılmasını, Fatih'in vakıfnamesiyle bağdaştırmak mümkün müdür? Dahası Kabe'nin bir şubesi olarak mecazi manada da olsa 'Allah'ın evi' denilen bir mekanda, camide/ mescidde, bunu sineye çekmelerini Müslümanlardan kim, hangi hakla isteyebilir?

'Cami' statüsündeki bir mekanda ibadet etmeyi işkence haline dönüştüren; bundan da öte, açık bir akaid ihlali teşkil eden bu vahim durumun boyutlarını tahmin edebiliyor muyuz?

Ve bu, vatan topraklarımız üzerinde hesapları olan gayrimüslimlerin niyet ve emellerine bilerek veya bilmeyerek çanak tutulması anlamına gelmiyor mu?

Gelecek yazımızda kaldığımız yerden devam edeceğiz.

[1] 'Dinlerarası Diyalog Camileri ve Ayasofya'nın Açılması Meselesi'

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/dinlerarasi-diyalog-camileri-ve-ayasofyanin-acilmasi-meselesi/556436

'Sembollerin Dili ve Ayasofya'

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/sembollerin-dili-ve-ayasofya/558301

'Müslümanların Ayasofya'yla İmtihanı'

https://www.istiklal.com.tr/kose-yazisi/muslumanlarin-ayasofyayla-imtihani/560905

[2] https://www.trthaber.com/haber/kultur-sanat/bakan-ersoy-ayasofyada-cok-ciddi-bir-tadilat-gerceklestirilecek-684127.html

[3] Pek çok siteden ulaşılabilecek bu haber için örnek olarak şuraya bakılabilir:

https://www.superhaber.com/yunanlilarin-ayasofya-hayali-50-yil-surecek-bir-tadilat-oyunu-ile-tekrar-muze-yapilmak-isteniyor-haber-463868