Son minvalde merak konusu olup halk nezdinde tartışılan bir konu olmayı başardı çalışma gün sayıları. Avrupa’ da sayılı birkaç ülke dört günlük çalışma sistemine geçiş yapıp bu durumu resmileştirmişlerdi. Durum Kuzey Avrupa ülkeleri için böyleyken ülkemiz için de aynı sistem “uygulanabilir miydi”? sorusu akıllarda soru işareti bırakmıyor değil.

Son minvalde merak konusu olup halk nezdinde tartışılan bir konu olmayı başardı çalışma gün sayıları. Avrupa' da sayılı birkaç ülke dört günlük çalışma sistemine geçiş yapıp bu durumu resmileştirmişlerdi. Durum Kuzey Avrupa ülkeleri için böyleyken ülkemiz için de aynı sistem 'uygulanabilir miydi'? sorusu akıllarda soru işareti bırakmıyor değil. Öncelikle dört günlük çalışma hayatı ile yapılan haberler asılsız. Bazı sosyal medya ve haber sitelerinde; ne okulların dört güne indiği ne de kamusal alanda yürütülen dört günlük bir çalışma sistemi yok. Yapılan haberler sanırım bu beklentinin karşılanmasına yönelik olsa gerek.

Öncelikle dört günlük çalışma sistemini resmileştiren ülkeler hangileri ona bakalım sonra bu ülkelerde durum nasıl işleniyor beraber inceleyelim…

Portekiz; İspanya, Belçika, İzlanda, Birleşik Krallık, Hollanda, İsveç, Almanya, Danimarka ve Finlandiya gibi Kuzey Avrupa ülkeleri dört günlük çalışma sistemine geçen ülkeler oldular.

Peki dört gün çalışma modeli nedir?

Dört gün çalışma modeli, temel olarak; üretim, ücret veya yan haklar açısından herhangi bir kayıp olmaksızın çalışma haftası anlamına gelir. Bu durum da çalışan ve okuyan bireyler haftada beş gün yerine dört gün mesailerine ve okullarına gidecekler. Konu başlığı kısaca bu şeklide tanımlanabilir ve açıklık getirilebilir.

Her ne kadar halkımızda farklı düşüncelere mensup insanlar olsa da, ivmenin yönü dört günlük çalışma yaşam biçiminin uygulanması beklentisini taşıyor. Kamu, özel ve okul yaşamını sürdüren bireyeler çalışmanın çıkmasına yönelik haberleri duymak istiyorlar. Hatta bunun için sabırsızlanıyorlar.

Haftada dört gün çalışma nasıl olur?

Bu sorunun cevabını Aksa Akrilik Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Cengiz TAş şöyle cevaplamış: 'Uygulamanın ekibin iş-yaşam dengesini, motivasyonunu ve verimliliği olumlu etkilediğini görüyoruz'.

Kısacası şöyle devam ediyor;

Bu uygulama ile enerji tasarrufunun yapıldığı gözlemlenebilmiş.

Bu uygulama ile korkulan iş gücü düşüşü yaşanmamış.

Bu uygulama ile personelin verimliliği artmış

Bu uygulama ile personelin motivasyon ve işe bağlılığı artmış.

Bu uygulama ile personelin bölüm içi iş kalite performansı artmış

Bu uygulama ile işçi ve çalışan barışındaki memnuniyet oranı artmış

Bu uygulama ile şirket, işçi alımına gitmeyip mevcut normlarda devam etmiş.

Bu uygulama ile çalışanların kurum içi eğitimi ve kalite prosedüründe aksama yaşanmamış.

Dahası var da var. Uygulamanın olumlu bir tarafı olduğu şüphe götürmez gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Her halükarda olumsuz tarafları da vardır. Deneyip görmek lazım!

Haftada dört gün çalışma ve eğitim meselesinin gündelik yaşam sosyolojisi açısından olumlu katma değer sağlayacağından ben de şüphe etmiyorum fakat bu modelin uygulanabilir oluşu, iç dinamiklerde nasıl bir denge-dengesizlik getirir kararsızım. Kuşku yok ki dünya değişiyor. Çalışma şartları, eğitim standartları, kalite ve vizyon anlayışı, sistemler ve hatta insanlar değişiyor.

Bana göre yaşam dediğimiz şeyin kendisi artık eskiden bildiğimiz o belli sistem çatısı altında otonom şekilde hareket etme değil. Bunun çok ötesinde bir zamanda yaşıyoruz ve git gide, üzerine koya koya da farklılaşmaya devam ediyoruz. Dün Çanakkale de imkansızlığın yaşandığı zamanlarda kurtuluş mücadelesi yaparken bugün Teknofest' te insansız hava araçlarımızı, uçaklarımızı konuştuğumuz pozisyonlara geldik. Demem o ki; değişim dediğimiz şey daha iyiye, güzele, feraha adım atmaksa sosyal anlamda da bu adımlar; çalışma hayatında öğrenim hayatında atılabilir.

Uygulama ile ilgili çekincelerimiz ve korkularımız olabilir!

Yeni ve farklı olana karşı Türk toplumu olarak bizler her daim çekimser davranmışızdır. Bu olası bir tepkidir çünkü dna'mız böyledir. Fakat şu da bir gerçektir ki neyi yapmak istemişsek ve neyi uygulamak istemişsek, herkesten çok daha iyi ve ileri seviyede yapmışsızdır. BAYRAKTAR bunun en büyük somut örneği olsa gerek.

Konu başlık itibariyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığını kapsıyor gibi görünse de, tam manasıyla Türkiye' yi kapsayan bir uygulamadan söz ettiğimizi bilmenizi istiyorum.

Bakalım bu uygulamaya devam eden ülkelerde durum nasıl;

ABD ve KANADA: Otuzu aşkın şirketin katılımıyla iki bin kişiye yakın çalışandan oluşan bir pilot program şu an devam ediyor. ABD'de ortalama çalışma haftası 38,7. Kanada'da ise haftada 40 saat çalışılıyor. Bakalım sonuç ne olacak…

DANİMARKA: Haftalık çalışma süresi otuz üç (33) saat ile OECD genelindeki en düşüklerden birisi. Viking diyarında tam zamanlı çalışanlar günlerinin yüzde 65'sını dinlenmeye ve özel hayatlarına ayırabiliyor. 2019'da ülkenin Odsherred belediyesi toplam saatin değişmediği 4 günlük çalışma düzenine geçtiler bile.

İZLANDA: 2015-2019 senelerinde büyük bir dört gün çalışma haftası denemesi yapılmıştı. Deneme başarıyla sonuçlandı ve birçok çalışan ücretlerinde değişiklik olmadan kırk (40) saatten 35-36 saat çalışılan dört 4 gün çalışma düzenine geçti. Çalışmaya ilk başlayanların bile yılda 24 gün yıllık izni bulunuyor.

NORVEÇ: 33,6 saatle OECD'nin üçüncü (3). en kısa çalışma haftasına sahip ülke. İşgücünün yüzde 49'u part time çalışıyor ve çalışma saatleri zaten kısa olduğundan dört gün çalışma denemesi yapılmadı ancak bazı şirketler 4 gün çalışmaya geçmiş durumda.

AVUSTRALYA: 2022' Ağustos' unda 20 şirketle bir deneme başlatıldı. Çalışma süresi yüzde 20 düşürülerek ücretlerde bir değişiklik yapılmadığı bir model deneniyor. Tipik bir çalışma haftası 36 saat gibi bir süre deneniyor.

Ülkemizde Cuma günleri tatil oldu mu, olacak mı, ne olacak gibi sorularının hiç bitmediğini ve sürekli suretle gündemde olduğu şu günlerde Cuma günü baz alınarak pilot bir program başlatmayı bizde yapabiliriz. Avrupa ülkelerinden neyimiz eksik?