MÜFTEHİRİM kendilerini tanımaktan… Hayatımın bir bölümünde kendisiyle yakın temasta olmuş olmam şimdi geriye bakıp düşündüğümde meğer ne de çok zenginleştirmiş.

MÜFTEHİRİM kendilerini tanımaktan…

Hayatımın bir bölümünde kendisiyle yakın temasta olmuş olmam şimdi geriye bakıp düşündüğümde meğer ne de çok zenginleştirmiş.

Ahmed İhsan Genç zaten cömert bir zenginliğin sahibiydi.

Dostlarını 'Kuş Sütü' ikramı ile beslerdi.

Belli ki, bu sütten kendisi epeyce beslenmişti.

Kendinde olmayanı kim sunabilir ki, başkasına.

AHMED İhsan Genç mütefekkir idi.

Derin bir düşünce ile hayatın ve hadisatın tozunu eler, özünü elde ederdi.

Onda hışır bulunmazdı.

Kabukla meşgul olduğunu doğrusu hiç görmemiştim.

Kişilerle uğraşmazdı.

Hakikatin sırrına agah olanların yaptığı gibi tevazu elbisesi giyer marifetin dikişiyle kendisi de dostlarına esvaplar dikerdi.

Bunu göz teması, ciddiyetle dinleme, muhatabına şahsiyetli davranarak değerli olduğunu hissettirme şeklinde gerçekleştirirdi.

Yapmış olduğu Risale-i Nur Dersleri ise bir başkaydı. Ondan dinlediğim dersler solmayan bir filiz olarak gönül baharımda tazeliklerini koruyorlar.

Meğer bilmediğim başka bir metodu daha varmış.

Mektup yazma geleneği.

MEHMET Soylu Beyden bu müjdeyi alınca çok mutlu oldum.

İlim ve Tefekkür Dergisi Refref'in editörlüğünü de üstlenen Soylu kısa süre içinde 'Mektubat-ı İhsaniye' ile dergilerden müteşekkil koca bir koliyi gönderdiğinde bu sürurum taçlandı tabi.

Onlar benden nasipli elbette.

Daha çok vakitleri oldu hemdem olmaya, hemhal olmaya.

Hatta hemdert olmaya.

Şükürleri daim olsun.

MIKNATIS insanlar vardır hayatımızda.

Onlar öteden dolu gelmişlerdir.

Verilidirler.

Yeteneklerini zuhura getirip hakikat çiçeklerini akıl ve kalplerinde neşv-ü nema buldurup insanlığa sunmakla yükümlüdürler.

Bu bahtiyar insanlardan biri olan Ahmed İhsan Genç ile ben de Üsküdar FM radyosunda 'İrfan Sohbetleri' yaparak muhabbet yemişleri serpiştik dinleyicilerin gönüllerine.

Hamd-ü senalar olsun.

MEKTUBÂT-I İHSANİYE kültürümüzün 'Mektubat' geleneğinin enfes bir numunesi olarak artık elimizde.

Diri bir zihin, işleyen bir akıl, hisseden bir kalp ve toplum için sancılı bir ruh denizinin dışa vurmuş parlak elmasları mesabesinde.

Dil zevki ve ahengi ise kılçıksız olduğunu gösteriyor.

Düğümleri çözen, kayıtları kıran ve gerçek bir azatlık ile azat olmuşluğun olgunlaşmış cümleleri sabah esintisi gibi rahatlatıyor dünyevilik kızgınlıklarımızı.

Hırslarımıza fren oluyor.

Ki, düşünmemiz gerekenleri düşünebilelim ve yapmamız icap edenleri başarabilelim.

KAMİL JİLİPTAY'IN ilk önsözü ile merhaba diyen kitap Ahmet Feyzullah Özkul'un ikinci önsözü ile derinleşip, Mehmet Soylu'nun üçüncü önsözü ile iki yüze yakın mektuba okuyucu buyur ediliyor.

2006 senesinde yazılmaya başlanan mektuplar ihtiyaca binaen farklı zuhuratlarla devam etmiş.

Bediüzzaman Hazretlerinden sahih bir dem alıp demlenen Ahmed İhsan Genç'in ruhu bu mektuplarla dostlarına bir gönül esintisi olarak ulaşmış ve heyecanla okunarak hazmedilmiş.

O, zaten kendisini Nur derslerine ve onların anlaşılıp hayat haline getirilmesi için şerh etmeye adamış bir muallim. Hz. Üstadın talebelerine bıraktığı şerh ve izah vazifesini ciddiyetle yapanlardan biri.

Bu ders halkalarında altmış yıllık muhabbettaşları var.

Bu mektuplar topluma ve insanın şahsi hayatına öncülük eden şualar barındırıyor.

Mütevazı, mahviyetkar ve birer riyasız ayna mesabesinde her mektup.

Hayat nimetinin inkişaf ettirilmesi, kardeşlik hukukunun tesisi, şevk hissinin canlı tutulması, kalbin sırları, duayı arttırmanın önemi, imanî fikir hayatının tesisi, uhuvvet ile terakki etmenin yolları, latifeleri çalıştırmanın ehemmiyeti, teyakkuzda olmanın vazgeçilmezliği, dostluğun ışığı, riya ve nifak tehlikeleri, yeteneklerin geliştirilmesi, zamanın kıymetini bilme, gizli hamaset duygularından kaçınmanın gereği, şükrün ibadet oluşu, irfanî hiyerarşi gibi pek çok başlıkta ele alınan mektuplar büyük bir tefekkürün kapısını açıyor okurlarına…

Bunlarla beraber tarihi açıdan önemli bir kıymete haiz olan Nur davası erlerine yazdığı mektuplar da okunmalı…

Nurun birinci talebesi merhum Hulusi Yahyagil'e yazılan mektup, Nurun naşirlerinden Said Özdemir'e yazılan mektup, Abdülcebbar Efendi'ye yazılan mektup, Şahin Hocaya yazılan mektup, Necmettin Şahiner'e yazılan mektup, Ahmet Feyzi Kul'a yazılan mektup dikkatle incelenmeli.

Değerli mütefekkirimize rahmet emeği geçenlere esenlikler diliyorum.

Sorusu olanlar [email protected] adresini kullanabilirler.

Ya Selam!