Peygamber Efendimiz (sav) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Öyle bir rahmetle gelmiştir ki şeytan dahi bu rahmetten ümitlenmiştir. İnsanların; Rablerini unuttuğu, en büyük zulüm olan şirke düştüğü, kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüğü, kan davası sebebiyle yüzlerce insanın hiç yere öldürüldüğü, hayvanların dahi bu zulümden pay aldığı ve bu duruma herkesin yeter dediği böylesi karanlık bir dönemde Allah (cc) kullarına bir rahmet olarak O’nu (sav) peygamber olarak göndermiştir.

Peygamber Efendimiz (sav) rahmet peygamberidir. Ümmetine de bu konuda en güzel örnek olmuş ve onları yönlendirip, yanlış yapmamaları konusunda uyarmıştır. Hanımlarına, çocuklara, hastalara, hayvanlara hatta ve hatta bitkilere kadar canlılık emaresi olan her canlıya merhametle muamele etmiştir.

Onun izini, yolunu yani sünnetini takip eden ashabı da ve diğer müminler de bu doğrultu da hareket etmiştir. Zaman zaman ümmet içerisinde fitneciler sebebiyle istenilmeyen olaylar yaşanmıştır. Ancak Resulullah (sav)’in uygulamalarına, yöntemine baktığımızda yapılan bu yanlış tutum ve davranışları tasvip etmemiştir.

Peygamberimiz (sav) bu merhametini her sahada göstermiştir. Savaş hukukunda da bunun en güzel örneklerini görmek mümkündür. Bedir savaşında esir alınanlar arasında amcası Abbas da vardır. Eli sıkı bağlanmış, elinin acısından iniltisi duyuluyor. Ashabına elini gevşetseniz olur mu diye istişare etmiş, istişare de evet çıkınca tüm esirlerin eli çözülmüştür. 10 Müslümana okuma yazma öğretmeleri karşılığında esirler serbest bırakılmıştır.

Savaş meydanlarında müşriklerin yaptığı gibi cesetlerin; baş, parmak, kulak, burun vs. azalarının kesilmesi yasaklanmıştır. Savaş esnasında yaşlılara, çocuklara, kadınlara, işiyle meşgul olanlara, din adamlarına, hayvanlara ve bitkilere dokunulmaması ve onlara zarar verilmemesi emredilmiştir. Zımmi statüsünde olan yani Müslümanlarla savaş halinde olmayan Yahudi ve Hıristiyanların malları, ırzları ve canları koruma altına alınmıştır. Haksızlık yapanlara karşı Peygamber Efendimiz (sav) mahşer günü bizzat kendisinin hesap soracağı ikazını yapmıştır. Zımmilere karşı böyle iken herhangi bir Müslümana yapılan haksızlığı varın siz düşünün.

Bugün bazı grupların İslam adına sünnete uygun olmayan uygulamalarını İslam’a mal etmek doğru değildir. Bu görüntülerin ne sünnetle, ne ashabın hayatıyla, ne de sonraki âlimlerin uygulamalarıyla alakası yoktur. Gaye İslam’ı, Müslümanları, Sünnileri, Ehl-i Sünneti dünyaya yanlış tanıtmak, diğer zalimlerin zulümlerini ört pas etmek, fitneci grupları meşrulaştırıp, meşru mücadeleleri terör olarak göstermektir. Bunu anlamamak için hiç bir neden yoktur.

Küfür çok geniş çerçeveli çalışmaktadır. Bir taşla onlarca kuş vurmaktadır. Bu kuşlardan biri de bizler olmayalım.

Bizim için ölçü Kur’an-ı Kerim’dir, Resulullahtır (sav), Ashabıdır ve onları takip eden âlimlerin yoludur. Bunun dışındaki her uygulama fitneye ve zulme sebep olacaktır.

Fitne ortamındayız. Makul hareket etmek gerekir. Bu konuda her fitneci gruba farklı görevler verilmiştir. Bir bakıyorsunuz İslam ölçülerinde kabul edilemeyecek görüntüler sergileyenler, öte tarafta bu durma tepki gösterdiğini iddia edip o zulümlerden çok daha büyük zulümleri işleyenler... Bu hiçbir vicdan sahibi insanın kabul edemeyeceği işlerdir. Örneğin kurban bayramında, fakir fukaraya Allah rızası için et dağıtmaya çalışan 16 yaşında bir genç, hiçbir suçu yokken, önce bıçak, satır ve kurşunlarla katlediliyor. Bu yetmezmiş gibi binadan aşağıya atılıyor. Araba ile çiğneniyor, sopalar ve taşlarla kafası eziliyor. Hiç şüphesiz o genç ve gencin bağrı yanık annesi ile bu işi yapanlar ve bu işe sebep olan kim varsa yarın mahşer günü hesaplaşacaklardır. Hesap gününde acaba halleri nice olur.

Bu, vahşetin âlâsıdır. Vahşet her yerde vahşettir. Zulüm her yerde zulümdür. Zalim her yerde zalimdir. Allah mazlumların yardımcısıdır. Elbette bu zulümlerin biteceği vakit yakındır. Şüphesiz Allah (cc) hiçbir zulmü ihmal etmez sadece mühlet verir. Mühlet doldu mu artık kaçacak ve sığınılacak yer yoktur.

İnsanlık tarihi ilk gününden beridir şeytan tarafından yanlış yönlendirilmektedir. Daha ilk zamanlardan başlamak üzere Kabil’i kardeşi Habil’i öldürmesi yönünde kandırmış ve yeryüzünde ilk cinayeti işletmiştir. O gün bugündür şeytan kendini geliştirerek çalışmalarına aralıksız devam etmektedir.

İsrailoğullarıyla birlikte çabalarının meyveleri olarak doruk dönemini yaşamıştır. Yaklaşık 5000 yıldan beridir İsrailoğulları eliyle nice fitne, zulüm ve yanlışlara imzalar atılmıştır. Bugün yaşanan olaylarda şeytanı ve İsrailoğullarını yani Siyonistleri görmemek ahmaklık olur. Yaşanan olayların arkasında hep bunlar vardır. Zarar görenler Türkiyle, Kürdüyle, Arabıyla vs. tüm bir Ortadoğu halkı. Bu işten kârlı çıkanlar İsrail, ABD, AB ve diğer İslam düşmanlarıdır.

Bizler akıllı olmak, geçmişten ders çıkarmak, ibret almak zorundayız. Bizlerin birbirimizden başka dostu yoktur. Ortadoğu cehenneme çevrilmektedir. Zarar gören bizleriz. Ölen bizleriz. Şunu da unutmayalım ki herkesin bir hesabı planı var. Allah’ın da (cc) bir hesabı ve planı vardır. Ve Allah (cc) plan kurucuların en hayırlısıdır.