Yürüsek de adım atsak da, yer çekiminin kuvvetini hissediyoruz ayak bileklerimizde! Sahi bizim yürüdüğümüz bu yol nereye çıkıyor? Güzelliklere mi? Kaosa mı? Aydınlığa mı? Karanlığa mı?

Bir kitabın, bir insanın veya bir müzik kompozisyonunun değerini anlamaya yönelik ilk sorumuz şudur: Yürüyebiliyor mu?' (Nietzsche)

Yürüsek de adım atsak da, yer çekiminin kuvvetini hissediyoruz ayak bileklerimizde! Sahi bizim yürüdüğümüz bu yol nereye çıkıyor? Güzelliklere mi? Kaosa mı? Aydınlığa mı? Karanlığa mı?

Zifiri karanlıkları göremeyenler aydınlığı göremezler. Dibi yaşamadan zirveyi görememe öğretisi gibi bir şeydir bu. Yaşamı her hali ile deneyimlemek ve hissetmek gerekir bazen!

Bazen karanlığın alacasını, bazende aydınlığın parıltısını… Fakat her ikisi de kör edicidir! Gözünüze tutulan bir fenerin nasıl kamaştırıcı ve kör edici olduğunu bilirsiniz. Karanlığın da benzer kamaştırıcı özelliği vardır. O halde karanlık ve aydınlık parametreleri birbiri ile ilişkililer…

Zamanı yaşarken deneylediğimiz sorunsalların bizi aydınlığa mı yada karanlığa mı götüreceğini hesap edemiyoruz bazen. Kimimiz solun revizyonizmini yaşarken, kimimiz de sağın radikalizmi'ni yaşıyoruz. Orta ya da doğru olan resim neydi unutup gidiyoruz! Haritamız başkaları tarafında çizile dururken, bizler ortanın kara deliğinde aydınlık arayışında zifiri yaşıyoruz!

Aslına bakacak olursak biz çok olanız! Yani sadelik ve minimalistik isteyen bizler azımsanmayacak kadar çokuz. Fakat çokluğun sesini bastıran azınlık bir despot var bizleri imgeleyen.

Merak ediyorum kim izin veriyor onlara? Sahte medya mı? Alışılagelmişlikler mi? Rantçılar mı? Onlar mı, bunlar mı? Hadsizlik olarak algılamazsanız ben vereyim cevabı. Hiç birisi!..

Onlara bu şımarıklığı ve imtiyazı veren bizleriz! Bizler yaşamın ritmini idrak edişimizde sorunlu tipleriz. Bir an evvel olsun da bitsincileriz. Öyle olmamalı! Çünkü yaşam dev bir kompozisyon gibidir. Girişi, gelişmeleri ve sonucu vardır. Ne girişi, ne gelişmeyi, ne de sonucu biz yazıp tasarlıyoruz. Haritamız başkalarının elinde ve kalemi biz veriyoruz onlara birer birer. Neden veriyoruz? Bilmiyoruz.

Bilin artık, yerçekimi diye bir şey var! İdrak edin artık ve kabullenin artık. Gelecek günlerin imarı, şimdi de yaşayan parlak zihinlerin attığı korkusuzca adımlarla olacak. Yer çekimine rağmen yürümekten korkmuyorsak aydınlık için atılacak adın için de korkmayın!