Halk içinde “Yeni Sosyal Medya Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile internet haber sitelerinin 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması öngörülmektedir.

Halk içinde 'Yeni Sosyal Medya Yasası' olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile internet haber sitelerinin 5187 sayılı Basın Kanunu kapsamına alınması öngörülmektedir. Bu tasarı her ne kadar haber sitelerinde çalışanların basın mensubu statüsünden ve basın kartı haklarından yararlanması, internet haber sitelerine resmi ilan ve reklam verilebilecek olunması açısından olumlu görünse de perdenin arkası pek çok soru işaretini barındırmaktadır. Özellikle ifade ve basın özgürlüğü açısından önemli sakıncalar içermektedir.

İnternet haberciliğinin haber alma özgürlüğüne yeni bir boyut getirmesi, basında daha bağımsız bir yapının önünü açtığı ortadadır. Özellikle yazılı ve görsel medyanın özgür olmadığı , basının hükümetin elinde tekelleştiği ülkemizde internet haberciliği basın özgürlüğü açısından adeta bir sığınaktır. Tasarıda bulunan genel geçer ifadeler ve suç tanımının net yapılmaması , inisiyatifin yargı organlarına bırakılmış olması ; internet haberciliğinin kontrol altına alınması, yargı kararı olmaksızın yaptırımlar uygulanması sonucunu doğuracaktır.

Yazının başında söylediğim gibi , tasarının tamamıyla olumsuz sonuç doğuracağını söylemek haksızlık olur. Ancak bazı maddeler ve tanımlamalar uygulamada sıkıntı oluşturacaktır. Peki bunlar hangi madde ve tanımlamalar ?

Tasarının 3. Maddesine göre 'internet haber sitesi'; 'internet ortamında, haber ya da yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapan süreli yayınlar' şeklinde tanımlanmıştır. Ancak, bu tanımın internet haberciliği için yeterli kapsamda olmadığı açıktır. Günümüzde web sitelerinden bağımsız, blog adı verilen kişisel haber siteleri bulunduğu gibi, sosyal medya araçları ile haber paylaşan yapılanmalar ve internet üzerinden yayın yapan birçok radyo kanalı da bulunmaktadır. Facebook ve Twitter gibi web sitelerinin bu kategoride mi değerlendirileceği; yoksa kastedilenin sadece Türkiye'deki ip adresli siteler mi olduğu madde metninden anlaşılmamaktadır 'Süreli yayın' tanımlaması da internet sitelerinin 24 saat yayında olması ve haber içeriklerinin sürekli değişmesinden dolayı kanaatimizce belirsiz bir tanımdır.

3. Madde ile 5178 sayılı Basın Kanunu'nda yer alan 'eser sahibi' tanımına, 'görsel ve işitsel içerikleri kaydeden veya düzenleyen' kişileri de dahil etmektedir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre 'eser sahibi' eseri meydana getiren kişi olarak tanımlanmıştır. İçerik sahibi, kaydeden ya da düzenleyen kişiler 'eser sahibi' değildir. Kişilerin mağduriyete uğramaması bakımından tanımlamaların doğru yapılması çok önemlidir. Ayrıntı gibi görünen bu noktalar uygulamada ciddi derecede kaosa yol açacaktır.

Tasarının 6. Maddesinde, yazılı basın için söz konusu olan yayım durdurma müeyyidesinin internet haber sitelerine uygulanmayacağı belirtilmiştir. Ancak 7. Maddesinde bu yetki İletişim Başkanlığı'na bırakılmaktadır. Burada yargı kararı olmadan, doğrudan bir yaptırım söz konusudur. Bu derecede muğlak ifadelerle dolu olan, kabul edilemez nitelikteki bu düzenlemenin anlamı haber sitelerini ilanla, gazetecileri basın kartıyla tehdit etmektir. Gazetecilerin gazeteci olduğuna, basın kartı almasına ya da basın kartının iptal edilmesine ancak mesleki kuruluşlar karar verebilmelidir. Böylesine önemli bir kararı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na bırakmak doğru değildir. Basın kartı iptal edilen gazeteci yargı kanalına başvursa ve haklı olduğu ortaya çıksa bile iş işten geçmiş olacaktır. Bu durum beraberinde devlete karşı açılmış pek çok tazminat davasını ve yargı yükünü getirecektir.

Tasarıyla aynı zamanda 'Dezenformasyon' tanımlamasıyla ile Türk Ceza Kanunu'na yeni bir suç tanımı da eklenmeye çalışılmaktadır. Geniş kapsamlı tanımlanmış bu suç çerçevesinde sadece muhalif kişiler değil, aynı zamanda basın kuruluşları ve gazeteciler yeni bir suç tiplemesi ile ceza soruşturmaları ve yargılamaları ile karşılaşmaları muhtemeldir. Yalnız internet gazeteciliğini ve basını değil muhalif kesimi de 2023 seçimleri öncesi susturmayı amaçlayan hatta korkutarak susturmayı amaçlayan bir teklifle karşı karşıyayız. Önerilen tasarıda doğru düzgün bir 'dezenformasyon' tanımı bile yapılmamakta, suç tasnifinin neye göre yapılacağı açıklanamamaktadır Muğlak tanımlarla bir korku ortamı yaratılması zaten mevcut olan korku ortamının genişletilmesi dolayısıyla daha fazla otosansür göreceğimiz bir dönem bizleri beklemektedir. Yasama , yürütme ve yargının bağımsızlık sınırlarının aşıldığı ülkemizde , bu tasarıyla beraber ifade ve basın özgürlüğü kavramları da yok olacaktır. Sonuç olarak kendine yakın yandaş medya organlarının artık rutine binmiş dezenformasyonlarını görmezden gelen, kendi birimleri çeşitli şekillerde manipülasyon üretmekle ve yaymakla suçlanan bir iktidar ve kurumlarının tanımlayacağı bir dezenformasyon suçunun hedefi de gayet açıktır.