Rusya, önce iki hafta evvel tanklarını, uçaklarını ve askerlerini gönderdi. Deniz üssünün bulunduğu Tartus'tan başka Cebele'de de hava üssü tesis etmekte. Beşar Esed'in dâvetiyle Suriye'ye giren Rus kuvvetleri, New York'taki Putin-Obama görüşmesinden sonra hava saldırılarına başladı.

Rus jetleri, önceki gün Suriye'de bazı hedefleri vurdu. Rus yetkililerin iddialarına göre 8 adet IŞİD hedefi vurulmuştur. Amerikan savunma bakanı Ashton Carter saldırıyı "Rusya'nın yangına benzinle gitmesi" şeklinde mütalaa etti. Bakan, ayrıca, vurulan hedeflerin IŞİD'e ait olmadığını da ifade etmekte. Bu tez, Suriyeli muhalifler tarafından doğrulanıyor. Buna göre Rus jetleri, Fetih Ordusu gibi Esed diktasına karşı mücadele etmekte olan muhalif kuvvetlere bomba yağdırmaktadır. Böylece 30 merkezi bombalamıştır. Humus'taki hava taarruzlarında aralarında çocuk ve kadınların da olduğu 36 sivil hayatını kaybetmiştir. Bu iddia Fransa tarafından da teyid edilmekte. Putinse bunların bir savaş propagandası olduğunu söylüyor.

Diğer yandan Vladimir Putin, Esad'ın taviz vermeye razı olacağına inandığını söylemektedir. Rus devlet başkanının bu dediklerini Amerikan başkan yardımcısı John Kerry'nin sözleri de dolaylı bir biçimde desteklemekte. Amerikan politikasına göre Esed adlı tiran birden değil, kademeli bir şekilde gitmeli. Obama'nın Putin'le BM'deki müzakerelerde "anlaştık" dediği fikir bu olsa gerek.
Bütün bunlardan çıkan hülasa şudur:

SSCB'den sonra da Cihan Devleti/Süper Güç olma idealini terk etmeyen, Amerika’nın tek başına süper güç olmasını hazmetmeyen, kaybettiğini yeniden kazanmak için çalışan Rusya Federasyonu, liderlik karizmasına sahip Putin'i iş başına getirdikten sonra dünya olaylarını gayet soğukkanlı bir biçimde takip ederek fırsatı yakaladığı gün Rusya’yı, Suriye'ye, onun üzerinden de Orta Doğuya dâvet ettirmiş ve böylece Deli Petro'nun vasiyeti bir kere daha hayat bularak Ruslar, Akdeniz'e inmişlerdir.

Neticeten Amerika, Orta Doğuya "Arap Baharı" başlığıyla demokrasi, insan hakları ve hürriyetler getiremedi. Aksine bir de bölgeyi terk etmiş bir devleti hayal ettiği iklime tekrar girmesi için kendisine fırsat sundu. Bunun bir adım sonrası "Yeni Çarlık Rusyası"nın "ben buradayım!" diyerek süper güçlüğünü tescil mücadelesine başlamasıdır.

Yeniden başa dönersek; Rusya'nın kimi vurduğu kısa sürede netleşecektir. Ancak, esas olarak IŞİD bahanesiyle Esed muhalifi Sünni teşkilatları vurduğu ve vuracağı kesindir. Diğer bir husussa Rusya'nın da Amerika gibi kara harekâtı yapmayarak sadece havadan saldıracağıdır. O zaman şu soru kaçınılmazdır. Amerika, mücadelenin kara tarafını Türkiye'ye ihale etmek istedi. Kabul görmeyince PYD ile iş tutmaya başladı. Peki, Rusya kimi taşeron olarak kiralayacaktır? PKK, ideolojik olarak Rusya'ya yakındır.

Ciddi gelişmelerin olması kaçınılmazdır. Hiç bir ihtimal gözden uzak tutulamaz. Ankara'nın Türkiye'ye rağmen bölgede hiç bir şey yapılamayacağını kararlı bir duruş, yüksek basiret ve diplomatik maharetle Moskova'ya, Washington'a ve her merkeze belletmesi şarttır.