İçinde bulunduğumuz zaman teknoloji, yeni gelişmeler, hız ve farklı sanal bir ortamı hayatımızın merkezinde oturmuş olması ve benzer durumlar itibariyle oldukça değişik bir çağdır.

İçinde bulunduğumuz zaman teknoloji, yeni gelişmeler, hız ve farklı sanal bir ortamı hayatımızın merkezinde oturmuş olması ve benzer durumlar itibariyle oldukça değişik bir çağdır. Bu çağda geçmiş zamanlarda olduğu gibi yine kuşaklar arasında ve nesiller açısından çatışmalar ve anlaşmazlıklar yaşanıyor. Ancak bu çatışma ve anlaşmazlıklar geçmiştekilere nazaran oldukça köklü ve oldukça sarsıcı bir mahiyettedir.

Başta şunu belirteyim, sanal Dünya'dan, dijital hayattan kaçmak ve kendimizi kurtarmak mümkün değildir. Bu noktadan hareketle yapacağımız tek iş, bulabileceğimiz tek çözüm sanal Dünya'nın ve dijital hayatın tesirlerini azaltmak, sosyal ilişkilere ve aile hayatını verdiği zararlarını en aza indirmektir.

'Ya yeni hal, ya izmihlal. Eski hal, muhal.'

Hayat felsefem ve geleceğe bakışım bu minvaldedir. Yani, ya yeni duruma uyum sağlayacağız ya da ortadan kaybolup gideceğiz. Eski halin geri geleceğini sanmak ve eski Dünya'yı yeniden getirmeye çalışmak abestir.

Bu noktadan hareketle 'yeni neslin duygu, düşünce ve davranışlarını anlamaya çalışıyorum.'

Şimdi yeni nesil derken neyi kastediyorum. Onu da belirteyim.

Yeni nesil derken Y ve Z kuşağını kastediyorum. Tabi esas olarak Z kuşağının duygu, düşünce ve davranışlarını anlamayı önemsiyorum. Zaten bu yazıda da Z kuşağı daha çok öne çıkacaktır. Bir de X kuşağı vardır ki, o da bu iki kuşaktan oldukça farklıdır. X kuşağı da sanal Dünya'nın ve dijital hayatın içerisinde olsa da bağımlılıkları ve hayatlarının tüm merkezine sanal Dünya'yı ve dijital hayatı almazlar.

Şimdi X, Y ve Z kuşağını tanımlayalım. Daha doğrusu özelliklerini açıklamaya çalışalım.

  • X Kuşağı: 1965 -1979 yılları arasında doğmuş kişilerdir.

  • Y Kuşağı: 1980-2000yılları arasında doğmuş kişilerdir.

  • Z Kuşağı: 2000 sonrası doğmuş kişilerdir.

Bu durumda X Kuşağı şahsımı da ifade eder. Şimdi bu noktada şunu da hassaten belirteyim. Sosyal bilimlerde 'iki kere iki her zaman dört etmez.' Yani kesin doğru ve herkesin üzerinde ittifak ettiği doğru, sosyal bilimlerde yoktur. Ancak insanların üzerlerinde hemfikir oldukları bazı hususlar vardır.

Bunu böyle belirttikten sonra, bu yazının ana mihveri olan Z kuşağının özelliklerini belirteyim.

Z Kuşağı, internet ve bilişim teknolojisini rahatlıkla kullanırlar. TV ve dijital oyunlarla büyümüşlerdir. Hareketlidirler. Özgürlüğü severler. Yenilikçidirler. Öz güveni yüksek kişilerdir. Sorgulayıcıdırlar. Girişimci tarafları vardır. Pratiktir.

Bu yukarıda belirttiğimiz hususiyetler olumlu manadaki özelliklerdir. Şunlar da Z kuşağının olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz hususiyetleridir.

Sosyal tarafları zayıftır. Hak odaklıdırlar, ancak sorumluluk odaklı değildirler. Haklarını savunmak ve istemek bakımından aslan gibidirler, sorumluluklar gündeme gelince aynı heyecan ve aynı duyarlılığa sahip değildirler. Maneviyattan daha çok maddiyata önem veriyorlar. Eğer yaptıkları işlerden bir maddi kazanç ya da maddi karşılık yoksa, o işi çok da anlamlı bulmuyorlar. Kendi açımdan örnek vermek gerekirse, benim yazdığım şiirleri ve yayınladığım kitapları, sunduğum seminerleri, 'eğer sonunda bir maddi çıkarım yoksa, neden bu kadar hararetli ve bu kadar hareketli olmamı anlayamıyorlar.'

Hocam niye bu kadar kitap yayınlıyorsun? Hocam niye bu kadar seminer sunuyorsun? Neden bu kadar çok şiir yazıyorsun?

Kısaca şöyle cevap veriyorum: 'Şu gök kubbede hoş bir sada bırakmak için.' Ya da bundan 150 yıl sonra Dünya'ya gelenler, bir kütüphanede kitabıma rastladığında, 'bizden 150 yıl önce garip bir Sandali, Kahramanmaraş Pazarcıklı bir Şair Yazar yaşamış da gitmiş, bakın bize faydalı ne güzel öğütler vermiş, Allah razı olsun' desinler diye yazıyorum ve ilim, edep ve şiir alanında bu yüzden çalışıyorum.'

Z kuşağının başka olumsuz özellikleri nelerdir? İnternetsiz bir hayat düşünemiyorlar. Sosyal medya, You Tube üzerinden kendilerini ifade ediyorlar. Sosyal medya ve You Tube ve genel olarak Sanal Dünya bağımlısıdırlar. Duygu azlığı ya da yokluğu içerisindedirler.

Bu son dediğim husus hakkında iki örnek vermek istiyorum.

Bir Öğretmen anlatmıştı: 'Öğretmen orta okul öğrencilerinin ders gördüğü sınıfa girerek, çocuklar, arkadaşınız filanca dün gece vefat etmiş. Artık aranızda olamayacak.' Öğretmen bu sözden sonra hüzün ve üzüntü şeklinde tepkiler beklerken, sınıfın içerisinden şu şekilde uğultular yükselmiş: 'Hocam, yani bugün ders göremeyecek miyiz, evlerimize mi gideceğiz?'

Evet, çok acı ve çok hüzünlü bir durum. Bunun üzerine saatlerce düşünmek gerekir. His ve merhamet ve benzeri hasletler ya yok, ya da çok az.

Buna benzer bir durumu da dün seminer sunduğum Okulda bir öğretmen, seminer sırasında bahsetti. 'Çocuklara yarın 12 Şubat Kahramanmaraş'ın kurtuluşu diye haber verdim ve maksadım 12 Şubat ve kahramanlık üzerine düşündürmekti.' Çocukların tepkisi şu oldu: 'Hocam yarın okullar tatil mi?'

Evet, maalesef, Z kuşağı kendilerini tatile, sanal oyunlara, maddi şeylere odaklamışlar, oyun ve eğlence peşindeler. Z kuşağı ayran içmeyi, bulgur pilavı veya lahmacun yemeyi basitlik mi olarak düşünüyor? Z kuşağı maalesef popüler kültürün ağırlığı altında ezilmekte ve kendi öz kültürünü küçümsemektedir. Evet, bunlar tesbitler. Şimdi bu noktadan sonra, Z kuşağının duygu, düşünce ve davranışlarını anlamak babında asıl söylemek istediklerimi maddeler halinde sıralamak istiyorum.

1-Z kuşağına ağır tenkitler ve sert eleştiriler yapmak yanlıştır. Z kuşağı dediğimiz kişiler esasta çocuk ve genç kişilerdir. Çocuk ve gençleri anlamak ve bizim de o çağlardan geçtiğimizi sık sık düşünmek şarttır.

2-Empati ve sempati gereklidir. Empati bir kişiyi anlamak ve onun durumunu daha iyi hissetmek için içsel duyumlar ve merhamettir. Şefkattir. Empatide hem şefkat ve merhamet ve hem de karşımızdaki kişiyi anlamak vardır. Sempatide anlamaktan daha çok yalnızca merhamet ve şefkat vardır.

3-Z kuşağına anlatmak ve akıl-mantık çerçevesinde doğruları izah etmek gerekir. Z kuşağına emredici ve dikte edici tavırlar yerine ikna metodu ile anlatmak şarttır.

4-Feriduddin Attar Pendname isimli kitabında şöyle seslenir: ''Dostum pazara git kendine bir dert satın al. Bulamazsan gel benden ödünç al.' Gençlere hedef verin ve kendilerine manevi misyon ve manevi bir maksat belirleyin. Hayatın yalnızca maddi ve görünen şeylerden ibaret olmadığı gerçeğini anlatın.

5- 'Gençler anlayabilse, yaşlılar yapabilse.' Bu söz ana mihveriniz olsun. Gençler, sizin gibi anlayabilme yaşında değiller. Anlamadıklarında sakın onları suçlamayın, hayatın kuralı budur. Gençler anlayabilse, yaşlılar yapabilse.

6-Ahlaklı ve adaletli olun. Eğer ahlaklı ve adaletli olursanız gençlere en güzel örnekliği sunmuş olursunuz. Kal'den önce hal gelir. Yani sözden önce öz gelir.

7-'Ya yeni hal, ya izmihlal. Eski hal, muhal.' Bu gerçek çerçevesinde hareket etmek şarttır.

Vesselam.