Tarih hem tekerrürden ibarettir denir, ama tekrar burada tarihin tekrarı değil hataların tekrarıdır. Eğer Kudüs’ü konuşacaksak Eyyubileri ve o zaman ki durumu ve bu zaman ki durumu bağlantılamak zorundayız.

Tarih hem tekerrürden ibarettir denir, ama tekrar burada tarihin tekrarı değil hataların tekrarıdır.

Eğer Kudüs'ü konuşacaksak Eyyubileri ve o zaman ki durumu ve bu zaman ki durumu bağlantılamak zorundayız. Zira Osmanlı'nın uzun süre hakim olduğu bu çoğrafya da Selahaddin'le başlayan süreç Yavuz Sultan selim Abdülhamit Han ve asrımızda Türkiye cumhuriyeti devletidir. Bu dört unsurun sırrı hepsi İstanbul ve Kudüs'te sır olmuşlardır. Bir adım daha gerisi Asrısaadet bir adım gerisi İsrailoğulları ve Süleyman, Davut, Musa, Ali imran Yusuf, Yahya, İsa, Yakub Peygamberleri içine alır. Hristiyanlarca ilk Yahudilerce ilk her şeyin ilki olan bu başlangıç nihayetinde Mekke, Medine Mısır, Şam İstanbul'da sonlanmıştır. Kelime-i Tevhid sancağı, Çift başlı kartal, ok ve yay olmuş tarihe yıldırım gibi düşmüştür. Başlangıçta Doğunun Anka'sı sonra Batının Anka'sı olarak Osmanlı, ardından, Türkiye Cumhuriyeti'nin ay yıldızlı bayrağı olmuştur. Kuran surelerinden iki sırlı sure Kamer ve Necm olarak Türk bayrağına hayat vermiştir. Hazreti Ali Celcelûtiyye adlı kasidesinde Ay yıldızlı bayrağa ve Türkiye Cumhuriyetine işaret etmiştir. Bu nedenden ötürü, Kudüs'ü anlamak Hristiyanları, Yahudileri müslümanları anlamaktır. Daha sonra tarihe bakıp Selahaddini, Yavuzu, Abdülhamid'i ve miracı anlamaktır. Nitekim Peygamberimizin Medine'den miraca çıkmadan önce Beytül-l Makdis'e gelmesinin sırrı; Üç dinin hatta bütün peygamberlere imam olup bütün peygamberlere namaza kıldırmasından sonra, oradan miraç etmesi hem İsa peygamberin göğe çekilmesine, hem İsrail oğullarının hükümdarlık ve saltanatının bitişine daha sonrada o topraklardan ve tüm coğrafyadan islamın kalkmasına remzdir. Hayat devlet millet bir yerde başlar bir yerde biter. Kudüs hem başlangıçtır, hem evvel ve ahir esmalarının tecellilerinin cevelan ve cereyan ettiği dünya bir evvel bir ahir döngüsünü yaşarken bir an celal taşar bir an için ise cemal ilahi tecelli ve hüküm böyle sürer gider.

Eyyubiler ortaya çıktığı dönemde islam toprakları üzerinde iki hilafet vardı: Bağdat ‟ta Sünnî Abbasiler; Mısır'da ise şiî Fatımîler hüküm sürüyorlardı. Bu durum, Haçlıların işini kolaylaştırmakta müslümanların konumunu zayıflatmaktaydı. Haçlılar islam dünyasına girdikleri bu sıkıntılı günlerde; İngiliz tarihçi Stanley Paul ‟un deyimi ile 'Haçlı ordusu sanki çürük bir ağaca çivi çakar gibi islam topraklarına girdiler.' şeklinde ifade eder. Ancak Selahaddin-i Eyyûbî ‟nin ortaya çıkması ile Haçlıların ilerleyişi duracaktır. Eğer Kudüs'ü konuşuyorsak İsra suresine son asırda ise Kurandaki tin yani incir suresinin de sırrını bilmek lazımdır. Kuran sünnet ve tarihe bakmadan geçmişle geleceğin bilgi birikimini günümüz teknolojileri ile ateşte dövmezsek asla bir çelikten kılıç olup küffarın bağrına saplanamayız. Abbasiler, 750 yılında Emevî devletini devirip yerine güçlü bir iktidar kurdular. iki yüz yıl boyunca gelişme gösteren Abbasiler Harun Reşid (ö.193/809) döneminde gücünün doruğuna ulaştılar. Ancak zamanla giderek gerilemeye başladılar. Abbasiler, miladi X. yüzyılın ikinci yarısından sonra eski gücünü yitirdiler. Hilafet yetkisi sadece isimde kaldı. Doğunun Ankası'nın dönemi kapanmak üzere idi küllerinden tekrar doğması gerekiyordu ki çığlıkları yeri göğü inletsin pençelerini ve ateşten nefesini tekrar küffara geçirsin.

Halife, dini ve siyasi otoritesini kullanamaz hale geldi. Artık ömrünün sonuna gelen Abbasiler, imparatorluk kenti olan Bağdat sokaklarını zar zor denetim altına alabiliyordular. Miladi 945‟te halifenin siyasi otoritesi, Deylem bölgesinden gelen şiî olan Büveyhîler (932/1062)‟in Bağdat'ı ele geçirmesiyle fiilen son buldu. Sünnî halifeye küçük düşürücü bir aylık tahsis ederek onu hanesi dışında yetkisi az, sözde bir öndere indirgediler. Ve kendi adlarına sikke bastırıp Cuma hutbesi okuttular. O zamanın Şii Fatımileri Büveyhîler günümüz İran onların devamıdır desek mübalağa etmiş olmayız. Bu zamanın sünnî iktidarları başta Suudi Arabistan ve sünnî olan devletleride Abbasi, Emevî devlet geleneğinin sürdürülmeye çalışıldığı devletçikler Türkiye ye Ayrı bir Parantez açmak gerekir.

Selametle KALIN DEVAM EDECEĞİZ.