Başta ekonomi ve işsizlik olmak üzere ülke olarak büyük sorunlar yaşamaktayız. Yaşanan bu sorunlar çok daha büyük olan sosyal sorunları unutturmaktadır. Hiç kuşkusuz toplum olarak yaşadığımız en önemli sosyal sorunlardan bir tanesi de boşanmaların çığırından çıkmasıdır.

Başta ekonomi ve işsizlik olmak üzere ülke olarak büyük sorunlar yaşamaktayız. Yaşanan bu sorunlar çok daha büyük olan sosyal sorunları unutturmaktadır.

Hiç kuşkusuz toplum olarak yaşadığımız en önemli sosyal sorunlardan bir tanesi de boşanmaların çığırından çıkmasıdır.

Her geçen yıl boşanmalar normalin çok çok üzerinde artış göstermekte olup Müslüman bir ülkede bunun adı; FELAKETTİR.

Dinimiz İslam; neslin korunmasına, neslin korunması içinde ailenin sağlam temeller üzerine oturtulmasına çok önem vermektedir.

Namussuzluk, aldatma ve dayanılmayacak düzeyde geçimsizliğin dışında; 'Eşim bana değer vermiyor, eskisi kadar ilgilenmiyor, senin paran, benim param, senin ailen benim ailem.. vs.' gibi sebeplerle boşanma, asla caiz değildir.

Küçük sebeplerle ayrılan eşlerin psiko-sosyal sıkıntılara maruz kaldığına, geri dönülmez pişmanlıkların yaşandığına pek çoğumuz şahidiz.

İşin en acı tarafı; ana baba ayrı çocukların yaşadığı psikolojik travma, çocuğun tüm yaşamına olumsuz yansımaktadır.

Onun için, boşanma kararı verilirken bin düşünülüp öyle verilmelidir.

Batılı toplumlar, aile kurumunun bozulmasının olumsuz sonuçlarını yoğun olarak yaşamakta; aile yapısı çökmüş, çocuk sevgisinin yerini 'köpek sevgisi' almış; evlilik dışı yaşam yaygınlaşmış; doğan çocukların yüzde elliye yakını evlilik dışı ilişkiler neticesinde olmuş ve bu çocukların çoğu devletin bakımına terk edilmiştir.

Bizdeki gidişatında (Hz. Allah korusun) Avrupalının içinde bulunduğu durum gibi olmayacağını kim garanti, edebilir; kaldı ki, süreç oraya doğru hızla gitmektedir.

Boşanmanın birçok sosyo-ekonomik nedenleri olmakla birlikte, en önemli nedeninin; insanımıza sağlıklı İslami eğitimi veremediğimizden kaynaklandığına, içtenlikle inanıyorum.

Bunun yanında büyüklere saygının, ana babaya verilen değerin azalması veya anlaşılamaması da İslami değerlerin zayıflamasının bir sonucudur.

-Senin anan baban yerine, neden bizim anamız babamız en önemlisi bizim ailemiz diyemiyoruz?

-Senin paran benim param yerine, neden bizim paramız diyemiyoruz?

Azıcık düşünün; ana babalar evlatlarını büyütmek için ne büyük fedakarlıklara katlanıyorlar.

Bir ananın hamilelikten doğuma, doğumdan çocuğun büyütülmesine kadar neler çektiğini bir göz önüne alınız.

-Bu kadar eziyete anadan başka kim katlanabilir?

Kimse katlanamaz!

-Küçücük meselelerden ya annen ya ben her ne yaşanmış olursa olsun, denilebilir mi?

Ana ve babalarında kusurlarının olduğunu elbette ki kabul ediyorum; ancak, çocuklar ana baba kusurlarına karşı sabır müessesini çalıştırmalılar.

Daha büyük onarılamaz yaralar açılmadan sabır gösterebilirsek sonunda selametin olacağına inanıyorum.

Yaşadığımız toplumsal yozlaşma; ahlaki çözülmeyi de beraberinde getirmiştir.

Aile kurumu zayıflamış olsa da hala değerini korumaktadır.

Özellikle evlilik müessesine zarar verebilecek her türlü program, film ve dizilerin olumsuz etkilerini bertaraf edecek önlemleri almak herkesin görevi olup görevin yerine getirilmesinde ihmalkarlık gösterilmemelidir.

Çok geç kalmadan aile kurumuna sahip çıkalım.

Bütün mesele karşılıklı saygı ve sevgidir.

Fiziksel ve duygusal yönden farklı iki tane insan bir ortaklık kuruyor. Bu iki insan, birbirini ne kadar severse sevsin hayata bakışlarında çok farklar vardır.

Hiç kimse dört dörtlük olamaz. Her insan eş bile olsalar karşısındakini olduğu gibi kabul etmeli; kendi istek ve arzuları doğrultusunda dönüştürmeye çalışmamalıdır.

Birkaç söz de çocukları evli ana babalara özellikle analara seslenmek istiyorum:

Büyük eziyetlere, fedakarlıklara katlandığınız çocuklarınızın mutlu olmaları için çok değil; azıcık fedakarlık gösterin; inanın hem siz mutlu olacak hem de çocuklarınız.

Yüce Rabb'im herkese huzur dolu bir evlilik versin ve tüm evlilikler daim olsun.