Aslında lisede tarih dersim iyiydi ama içinde bulunduğum an itibariyle tarih dersinden sınıfta kaldığımın farkına vardım. Gazneli Mahmut Hanın Peygamber Efendimiz(sav)’e olan sevgi ve saygısı ile ilgili okuduğum...

Aslında lisede tarih dersim iyiydi ama içinde bulunduğum an itibariyle tarih dersinden sınıfta kaldığımın farkına vardım.

Gazneli Mahmut Hanın Peygamber Efendimiz(sav)'e olan sevgi ve saygısı ile ilgili okuduğum bir hikaye beni derinden etkilemesi üzerine Gazneli Mahmud Han ile ilgili ayrıntılı bir bilgi edinme ihtiyacı hissetim.

Elbette ki, Gazneli Mahmud Han'ı ve devletini biliyoruz; ancak, utanarak ifade edeyim bu kadar muhteşem bir devlet ve devlet adamı olduğunu bilmiyormuşum!

Bir eğitimci olarak bu duruma olan utancımı ve yüzde yüz suçlu olduğumu itiraf ediyorum. Ayrıca, utancımın suçumu ortadan kaldırmayacağını da biliyorum.

İyi de sadece ben mi utanacağım, gelin hep beraber utanalım ve ortada bir suç varsa ki var; bu suçu ortadan kaldırmak için tarihimizi öğrenelim ve çocuklarımıza öğretelim.

Bilmeyen biri der ki, okullar ne iş yapar, tarih dersinde yakın ve uzak tarihimizi öğretsinler.

Demek ki, liselerimizde hafta da iki saat 'Tarih Dersi' tarihimizin çocuklarımıza öğretilmesine yeterli gelmiyor.

Kısaca, Tarih Dersinde sadece ben değil, hepimizin sınıfta kaldığını düşünüyorum!

Sadece tarihimizi öğretmekte değil, çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizin kazandırılmasında da hiç iyi değiliz.

Oysa ki, milli eğitim sistemimiz milli ve manevi değerlerimizin çocuklarımıza kazandırılmasına öncelikli yer vermektedir.

Türk Milli Eğitiminin Genel Amaçlarının 1. maddesinde; '….Türk Milleti'nin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan yurttaşlar olarak yetiştirmektir,' denilmektedir.

Yine içimi acıtarak ifade etmeliyim ki, yapılan bir araştırmaya göre ülkemiz gençliğinin üçte biri kalıcı olarak başka bir ülkeye gitmek istiyor.

Gelin biraz düşünelim!

Aslında düşünmeye gerek yok; çünkü, ne kadar düşünülürse düşünülsün bugün itibariyle işin içinden çıkmanın imkanı yok gibi görünüyor.

Çünkü, tarihimizin öğretilme kaygısını aileden başlayarak hiçbir kişi ve kurum taşımamaktadır.

Kaygı duymuyor veya duyamıyoruz; çünkü, hepimiz iş, aş kaygısına düşmüşüz belki de düşürüldük!

İş, aş kaygısı olan biri için 'vatan, millet, Sakarya' sloganları altını doldurmadan fazla etkili olmuyor.

Sorun belli, çözüm de belli; ancak, çözüm uzak gibi görünüyor!

Her neyse Gazneli Mahmut Han'a ve Gazneli Devletine dönelim:

Gazneli Mahmud Han'ın Peygamber Efendimiz(sav)'e olan sevgi ve saygısını merak etmişsinizdir.

Gerçi çoğunuz biliyorsunuzdur da ben yine de; Efendimiz(sav)'e salavatı şerife getirilmesine 'yağcılık' diyen ve her fırsatta itibarsızlaşamaya çalışan kalın kafalı hoca kılıklı adamlara ders olur, niyetiyle paylaşayım!

Gazneli Mahmud'un 'Muhammed' isminde çok sevdiği bir hizmetçisi vardı. Ona her zaman ismiyle hitap ederdi.

Günün birinde bu hizmetçisini kendi ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdı. Sultan Mahmud'un bu tavrı karşısında hizmetçi çok üzüldü ve kalbi kırıldı.

Niçin böyle hitap ettiğini sorduğunda ise Peygamber Efendimiz(sav) aşığı Gazneli Mahmud Han şu muhteşem cevabı verdi:

'–Evladım! Her gün sana isminle hitap ediyordum. Zira abdestli bulunuyordum. Şu anda ise abdestim yok. Bu sebeple ismini abdestsiz söylemekten haya ediyorum. Onun için seni babanın ismiyle çağırdım.'

-Bu muhteşem cevaba ne denir?

Hiçbir şey denmez; sadece, gözler dolar ve bu muhteşem imparatora saygı ve sevgi duyulur!

Muhteşem imparator dedim; gerçekten büyük bir imparator.

Aynı zamanda Hindistan'ı fetheden büyük bir komutan. Yanlış duymadınız Hindistan'ı fethetmiştir.

-Ülkesinin yüzölçümünü biliyor musunuz?

Ben de bilmiyordum, yeni öğrendim. Tam tamına 3,4 milyon kilometrekare. Yani, ülkemiz yüzölçümünün 4 katından 2 yüzbin kilometrekare fazla!

Gazneli Mahmud Han'ın en önemli özelliklerinden biri de 'Ehli Sünnet Vel Cemaat' iman ve itikadına bağlı olup İslam'a ve kadim medeniyetimize çok büyük hizmetleri olmuştur.

Aynı zamanda Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye Silsilenin Altıncı Halkası olan Ebul Hasan Harakani Hazretlerinin manevi terbiyesine mazhar olmuş bir şahsiyettir.

Allah(cc) gani gani rahmet eylesin.