Allah verdiği nimetleri kesintisiz, biz ölene kadar verdiği için çoğunlukla bazı insanlar içinde oldukları çok özel şartların farkına bile varmaz. Örneğin her gün kalktığımızda havadaki oksijen, azot oranı aynıdır. Bu sayede kolaylıkla nefes alabiliriz. Gözlerimiz yine görür, kulaklarımız duyar, bedenimizde her saniye milyarlarca işlemi aynı anda yapılmaya devam eder. Kalkıp yüzümüzü yıkadığımızda yine her gün olduğu gibi musluktan tertemiz su akar. Kahvaltıda simsiyah topraktan çıkmış rengârenk sebzeler, çeşit çeşit peynir, zeytin, reçel gibi sayısız nimet bizi bekler. Bütün bu nimetleri hiçbir zorluk çekmeden yeriz. Her gün içtiğimiz su dupdurudur.

Belki ilk bakışta insan “bunlarda ne var ki, herkesin her gün yaşadığı şey” diye düşünebilir. Bütün bunlar bize çok normal gelir fakat aslında hepsini Allah her gün, her saniye bizim için tekrar tekrar yaratır. Allah dileseydi bunların hiçbirini yaratmazdı. Allah dilese bir sabah gözlerimiz görmeyebilir, kulaklarımız duymayabilir veya yataktan hiç kalkamayabiliriz. Allah dilerse ufak bir pıhtı beynimize gidip felç de olabiliriz, nefes almakta zorluk çekebilir veya yemek yemeye çalıştığımızda boğazımızdan geçiremeyecek kadar acılar içinde de uyanabiliriz. Hepimiz grip olduğumuz zaman yutkunurken ne kadar zorluk çekildiğini veya nefes almanın ne kadar zorlaştığını biliriz. Allah dileseydi her gün bu şekilde bir imtihan yaratabilirdi. Bin bir çeşit meyve ve sebze yerine çok az çeşit yaratabilirdi. Burada saydığım birkaç örnek bile Allah’ın üzerimizdeki rahmetini anlamak için yeterli aslında.

Allah’ın üzerimizdeki nimeti sayamayacağımız kadar çoktur. Bizim bunca nimet karşısında ise tek yapmamız gereken Allah’a şükretmek. Rabbimiz ayetlerinde şöyle buyurur:

Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. (Şöyle de sızlanırdınız:) “Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık.” “Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.”

Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?

Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık. Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et. (Vakıa Suresi, 63-74)

Ayetlerden de gördüğümüz gibi tüm nimetleri Allah bizim için özel olarak yaratmıştır. Allah dilese binlerce çeşit yiyecek yerine çok tatsız şeyler yaratabilir, gökyüzünden indirdiği suyu tuzlu kılardı.

Yeryüzündeki her nimet Allah’ın sonsuz güzelliğinin, merhametinin bir yansıması. Bizi yaratan, yediren, içiren, hastalandığımızda bize şifa veren O’dur. Bu nedenle Rabbimizi çok sevmeli ve sahip olduğumuz her şey için Rabbimiz'e şükretmeliyiz. Allah bir ayetinde Hz. İbrahim’in duasını bize şöyle haber verir:

"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; Bana yediren ve içiren O'dur; Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur; Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur; Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat." (Şuara Suresi, 78-83)

Allah Kuran’da Hz. Süleyman’ın Allah’a olan derin sevgisini örnek verir. Hz. Süleyman her işinde Allah’a dönen, kalbinde coşkuyla dolup taşan bir Allah sevgisi yaşayan ve sürekli Allah’a şükreden biriydi. Kuşkusuz peygamberlerin bu içli Allah sevgisi tüm müminler için çok güzel bir örnek:

Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelip-dönen biriydi. (Sad Suresi, 30)

Allah’ın çok bağışlayıcı ve merhametli olması da bizler için çok büyük nimetlerden biri. Çünkü insan çok zayıf yaratılmış bir varlık olduğu için her an çok fazla hata yapabilir, hatta haram işleyebilir. Fakat hata yaptığında samimi bir kalple Allah’tan bağışlanma dilediğinde Rabbimiz o kişinin tüm hatalarını bağışlayacağını bize Kuran’ın bir çok ayetinde bildiriyor.

Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 10)

Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 20)

Rabbimiz bizlere olan sevgisini her an verdiği nimetlerle, çok bağışlayıcı olmasıyla, hatalarımızı düzeltmek için bize zaman vermesiyle çok güzel hissettiriyor. Rabbimiz merhamet kapılarını bize sonuna kadar açmış. Bizim de O’na olan sevgimizi göstermenin en güzel yolu, Allah’a samimi bir kalp ile iman etmek, O’na şükretmek, dua etmek, verdiği nimetleri durmaksızın anlatmak. Allah’ın bize verdiği nimetleri genelleme bile yaparak sayamazken, bu sınırsız nimetler karşısında da şükrümüz, Allah’a olan sevgimiz de sınırsız olmalı. Allah’ı derin bir aşkla sevmek, O’na kalpten bağlanmak dünyadaki en güzel, en yüce sevgi...

Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)