KİMSE bu kaftanı giyinmek istemez, farkındayım. Daima kendimizi iyi ve mükemmel ve yine aynı şekilde başkalarını kötü ve yetersiz görme eğilimlerine sahibiz. Hatta bu anlayışa sıkı sıkıya bağlıyız.

KİMSE bu kaftanı giyinmek istemez, farkındayım.

Daima kendimizi iyi ve mükemmel ve yine aynı şekilde başkalarını kötü ve yetersiz görme eğilimlerine sahibiz. Hatta bu anlayışa sıkı sıkıya bağlıyız.

Tüm müstesna oluşlar bize aittir. En iyisi bizizdir. En çok biz biliriz. En iyi analiz tarafımızdan yapılır.

En iyi ebeveyn, en iyi eş, en iyi sevgili, en anlayışlı evlat, en iyi dindar daima biziz.

Bu liste uzayıp gider. İsterseniz deneyin.

KUSURLU varlıklarız.

Çok şükür ki, kabahatimizi anlayıp idrak edecek ve buna göre davranışlarımızı düzenleyebilecek yeteneğe sahibiz.

Ama kendimiz üzerinde tahlilde bulunmaktan kaçındığımızdan saçmalıklarımıza yeni saçmalıklar ekleriz ve bu bir döngüye dönüşerek hayatımızı zehirlemeyi sürdürür.

Erken dönenler kazançlıdır. Kardadır. Belki de tövbe en çok bunun içindir.

YERİ ve değeri olmayan davranışlar gösteriyoruz.

Önünü, arkasını ve sonuçlarını düşünmeden eyleme geçebiliyoruz.

Abukluk gösterme hususunda elimize su dökülemez neredeyse.

Akla uygun olmayan absürt davranışlar daha fazla hasıl oluyor düşünce alışkanlığı kazanamadığımız için.

Canımızı yakan neticelerle yüz yüze geldiğimizde bu defa yakınmalara başlıyor kendimizi olumsuz tanımlamaların içine hapsederek kapağını sıkıca kapatıyoruz.

'Beden bir şey olmaz, ben sevilmeye layık değilim, kimse bana değer vermiyor, dualarım bile kabul edilmiyor' benzeri yüzlerce düşüncenin kölesi olabiliyoruz.

Burada ilginç olan şu ki, kötü sonuç aldığımız hususları davranış tarzımızı değiştirmeden tekrar ediyoruz ve yeni sonuçlar bekliyoruz.

Bu kısır döngü çemberinde bizi döndürüp duruyor.

HAYRET etmemiz gereken bir yan daha var ki, o da bu saçmalıklara hızla uyum gösteriyor olmamız.

Kolaylıkla adapte oluyoruz. Bunu bir yaşam felsefesi ve biçimi haline getiriyoruz.

Oysa aklın aydınlığı ve kalbin duyuşu bunun tersini bize işaret edip durmakta.

Ve elbette vahiy.

Bize sürekli hak ve hakikat yolunu Nebiler bıkıp usanmadan anlattıkları ve sonuçlarını gösterdikleri halde bizler kendini tekrar eden saçmalıklar döngüsünde ısrar ediyoruz.

ÖLÜMLÜ olduğumuz halde ölümsüzmüş davranışları göstermiyor muyuz?

Elimizden çıkacağını bildiğimiz halde biriktirme duygumuzu körüklemiyor muyuz?

Yaşlandığımızı bilmemize rağmen daha genç görünmek için olmadık hokkabazlıklara başvurmuyor muyuz?

Hakkın verdiğine razı olup geliştirmeye gayret etmek yerine daha kabiliyetli görünmek için türlü atraksiyonlara girişmiyor muyuz?

Saygın olmanın kriterlerini bildiğimiz halde bunu sahiden elde etmek yerine sahte kabullere yanaşmıyor muyuz?

Daha güçlü, daha tanınmış, daha sevilen, daha çekici, daha bilgili, daha arif bilinmek için gerçek dışı yollara tevessül etmiyor muyuz?

Kabahatli olduğumuzu bal gibi bilmemize karşın suçu başkalarına atma aymazlığına tenezzül etmiyor muyuz?

İşte tüm bunlar içinde dönenip durduğumuz saçmalıklar döngüsünü daha acıklı hale getirmekten başka bir işe yaramıyor.

Acı üstüne acı, keder üstüne keder.

ERKEKLERİN önde olduğu ve yine kadınların başı çektiği nice saçmalıklarımız var.

Kadınlar derin duygusallık noktasında saçmalıklara düşerken erkekler eşlerini dinlemek yerine hemen çözüm odaklı fikirler üretme konusunda aynı noktada.

Kadınlar sevilmeme ve bundan emin olmak için pek çok saçmalık döngülerinde hayatlarını harap ederken erkekler hakimiyetlerini yitirme kaygıları ile aynı yerde buluşuyorlar.

Erkekler sürekli gururlarının okşanmasını saçmalıklar döngüsüne dahil ederken kadınlar sürekli sevildiklerini duyma ve kendilerine sürprizler yapılması meselesinde birleşiyorlar.

Tatminsizlik, tedirginlik, kırgınlık duyguları onarılamadığında işin ucunun nerelere varabileceğini kestirmek hiç kolay değil.

Kısacası; içinde kıvrandığımız mantıksız, tutarsız, amaçsız, sonuçsuz öyle tuhaflıklarımız, saçmalıklarımız var ki saymakla bitmez.

Hele içine sürüklendiğimiz din ve maneviyat açısından öyle saçmalık döngülerimiz var ki, bu, bir başka yazının konusu.

Allah bunları görecek feraset ve çıkabilecek mecal lütfetsin bize.

Ya Selam!