Rahmetli Babam

Babamın eksikliğini hissettiğim o ilk an; Babamı abimle tabuttan çıkarıp kefeniyle defnederken hasbelkader ellerine dokundum. Omuzlarından aşağı sıvazlayarak inerken ellerini tutuverdim. O an anladım ki; orda yatan babam! O an, hayatımda hiç o kadar ağlamadığım kadar ağladım. Ölüm haberini aldığım andan o ana kadar içimde bir yumru birikmiş, aktı gitti. Ağlamasam acımdan kahrolurdum. Ağlayamamıştım çünkü öldüğüne inanamamıştım. Ağladım, çünkü o babamın elleriydi. Çok büyük bir eksiklikti, yarım kalmışlıktı...

Babama “Hayatında en çok sevdiğin varlığın ne?” diye sorsalar şüphesiz “Bilal” derdi. Ve bunu sözleriyle hiçbir zaman ifade etmeden her an hissettirerek yaşatan benim de en kıymetli varlığımdı...

Sen varken benim umudumdun. Çünkü çok zor günler yaşadık ama biz ilerde yaşanacak çok güzel günler olduğuna her zaman umut ettik. Hiçbir zaman çaresiz kalmadık. Kendi içimizde hiçbir zaman pes etmedik. Sürekli yarınların umuduyla yaşamaya devam ettik. Tam da oldu, herhalde oluyor, geliyor güzel günler derken, yarınlar yüzümüze gülüyor diye sevinmeye başlarken, bir anda kaybettim seni... 46 yaşında kalp kriziyle gittin... Allah’ım gani gani rahmet eylesin.

Seni herkes çok iyi hatırlıyor. Sen, en çok da iyi niyetinle biliniyorsun. Keşke sana güzel günleri doya doya yaşatabilseydim. Çok erken ayrıldın aramızdan. Ki; zaten bütün ölümler çok erkendir. Takdir-i İlahi...

Sen hep yaşıyorsun içimizde...