Silahlı insanların, silahsız insanları öldürmekle tehdit ederek, yönetmek istemesi terörün temel kaynağıdır.

Silahlı insanların, silahsız insanları öldürmekle tehdit ederek, yönetmek istemesi terörün temel kaynağıdır. Azınlık olan bir topluluğu, çoğunluk olan bir topluluğun yönetebilmesi için tek bir yöntem vardır. O yöntem ise silah zoru ile yönetmektir. Aksi takdirde, çoğunluk istemediği bir yönetim topluluğuna niçin kendisini yönettirsin? Silahla çoğunluğu yönetmek için, silahlı eylemleri yürüten, azınlık ve zorba terör grubu, kendini savunmak içinde: Tek başıma da kalsam, doğruyu savunacağım, bunun için gerekirse canımı feda edeceğim, doğrunun karşısında kim durursa dursun, canım pahasına mücadele edeceğim. Bu yolda ölmeyi ve öldürmeyi göze alırım. Ölürsem halkım için, ezilenler için ölmüş olacağım, bu kutsal ve erdemli bir ölümdür.” gibi söylemleri dile getirerek, kendilerini meşru göstermeye çalışırlar. Ama sonuçta teröristlerin istedikleri şey, azınlık oldukları halde, çoğunluğu yönetmektir.

Azınlık, çoğunluğu silahla tehdit ederek yönetirken veya yönetmek için silahlı eylemlerde bulunurken, her zaman kendisinin çoğunluk olan halkın için doğru olan fikri ürettiğini, halkın cahil ve sömürgeciler tarafından uyuşturulduğu için gerçeği bilmediğini söyler. “Sana rağmen, senin için doğru olanı uyguluyorum, aksi takdirde sen daha kötü bir yaşamla karşılaşacaksın” der. Bütün dünyadaki silahlı terör örgütlerin savunmalarının temel mantığı budur. Tabii bu mantığı süslü ideolojik kelimeler ile güzel göstermeye çalışırlar. Bu süslemeleri en iyi yapanlarda, komünistler ve sosyalistler, kısacası devrimci solculardır. Daha sonra ki sırada, milliyetçi ve dini söylemlere sahip olanlar gelir. Ama biz bu yazıda devrimci solcular üzerinden konuyu değerlendireceğiz.

Devrimci Solcular, Silahlı bir azınlık ile çoğunluğu yönetmek için yapılan silahlı mücadelenin adına, devrimci mücadele diyerek kutsamışlardır. Zorbalığı cici göstermişlerdir. Devrimciliğin temelinde: “cahil olan halk, kandırılmış, uyuşturulmuş çoğunluk; çıkarlarının ne olduğunu bilmiyor, biz bu cahil halkın haklarını kazanabilmek için, emeği sömüren kapitalist yönetim ile silahlı olarak mücadele edelim, bu mücadelenin ismi de, devrimci mücadele, bunu yapanlarda, gerilla veya militan olsun” söylemleri vardır.

Solcu devrimcilere göre, Silahlı mücadele dağlarda başlayacak, daha sonra sömüren emperyalist/kapitalist güçlerin askerlerini yenen, dolayısıyla devrimi gerçekleştiren, dağlardaki militanlar; “şehirlerdeki zulme uğrayan, hakları elinden alınan, zincirlenen, kurşunlanan, ezilen, susturulan, açlığa ve yoksulluğa mahkûm edilen esir halkı” kurtaracaklar. Onlara göre, kapitalistler tarafından sömürülen halkı kurtarmak için yapılan bu silahlı mücadele, esir olan halk için yapılan özgürlük mücadelesidir. Ne kadar insana hoş gelen söylemler değil mi? Günümüzde, bu şekilde düşünen dünyada yalnız, Türk ve Kürt solunun devrimcileri kalmıştır. Artık modern batıda, silahlı mücadele yapacak kadar sert, fikri mücadele yöntemi terk edilmiştir. Herkes demokratik bir süreçte, barış dili ile fikri mücadelesini yapmaktadır. Devrimcilik söylemleri ile silahlı müdahaleyle devletin yönetimi ele geçirmeye çalışmıyor. Azınlık, çoğunluğu silaha dayanarak, zorla yöneteceğim demiyor. Çünkü dünyada emeği sömüren, işçiyi aç bırakan, vahşi kapitalistler kalmamıştır.

Peki gerçekten halk, kendisini esir olarak görmüyorsa, vahşi kapitalistler tarafından sömürüldüğünü düşünmüyorsa, silahlı mücadele yapılacak kadar zalim bir iktidarın olduğunu düşünmüyorsa, kendisi için silahlı grupların mücadele yapılmasını istemiyorsa, o zaman ne olacak? İlla ki halk kendisini için kurtuluş mücadelesi yapılmasını istemek zorunda mıdır? Hatta halk böyle bir silahlı mücadeleyi talep etmediği gibi, üstelik de karşı çıkıyorsa ne olacak?

Sizce; “Silahlı mücadele yapan teröristler, kendilerine karşı çıkan halka ne cevap veriyorlar?” Zincirlerinizi çiçekler ile süslemişsiniz, diyorlar. Solcu devrimciler, kendi fikirlerini, farklı fikir grupları ile asla tartışmak istemezler. Onlara göre, en doğru fikir kendilerinin, bu fikirleri doğru bulmayanlarda uyuşturulmuş beyinlerdir. Bu solcu devrimcilerde, en iyi uyuşturucu olarak, dini görüyorlar. Solcu devrimciler: Dinler, sömürücü yöneticiler tarafından halkı uyuşturmak için kullanılıyor, derler. Bu ispatlamak, bu gün çok kolaydır. Google’ye solculuk yazın, en çok ziyaretçisi olan sitelere girin, onların din hakkındaki yazılarını okuyun, bu yalın gerçeği hemen göreceksiniz. Bu zamanda gerçekleri gizlemek çok zor.

Devrimci solcuların üretmiş olduğu terör, laikçi söylemelere sahiptir. Temeli Tanrısız bir dünya tasavvuruna dayanır. Devrimci solcuların ideologları, tanrıya ve dolayısıyla dinlere inanmazlar. Ancak halkın desteğini almak için, halkın cahilliği giderilene kadar, kalabalıklar önünde din karşıtlığı üzerine söylemlerde bulunmazlar. Halkın önünde; ne dini destekleyen yayınlar, nede dini kötüleyen yayınlar, yaparlar. Gerçek niyetlerini ortaya koymazlar. Onlar için halk, cahildir; onlar akılını kullanamazlar. Devrimci solcular, kendilerini halktan üstün görürler. Aslında fikirleri ne olursa olsun; bütün teröristler, gerçekleri en iyi kendilerinin anladıklarını düşünerek, kendilerini gerçeği anlama konusunda, halktan üstün görürler. Bu duruma o kadar kuvvetle inanırlar ki, kendi fikirlerinin dışındaki karşı fikirlere saygı duymazlar ve yaşam hakkı tanımazlar. Onlar için kendilerine karşı çıkan herkes faşisttir. İktidara geldiklerinde, kendi fikirlerine karşı olanların, fikri mücadelelerini yapmalarını yasaklarlar ve öldürürler. Kendi fikirlerinin doğruluğunu, farklı fikir grupları ile halkın önünde tartışmayı asla istemezler. Pol pot, Stalin örneklerinde olduğu gibi… Teröristler, demokrasiyi istemezler, fikir hürriyetini kendileri için savunurlar, kendilerinin dışındakiler için istemezler.

Solcu devrimcilerin terörüne karşı uzun vadedeki çözüm, tartışan toplum ve ileri demokrasi kültürünün zorunlu eğitim döneminde genç nesillere sevdirilebilmesidir.

Sadece solcu söylemleri kullanan terörizm mantığını anlattım. Milliyetçi ve İslami söylemleri kullanan, teröristlerin de mantığını bir başka yazıda değerlendireceğim.