Su

Hayatın bir adına da su dersek yanlış mı söylemiş oluruz acaba? Niye yanlış söyleyelim ki. Su hayat demek değil mi? Yaradan, Enbiya Suresi’nin 30. ayetinde: “Her şeyi sudan canlı kıldık” dememiş mi? İnsanoğlunun yeryüzündeki mevcudiyetini idame ettiren bedeninin yüzde yetmişi su değil mi? Hangi varlık, varlığının üçte birini meydana getiren nimete can gözü ile bakmaz ki?

Can olan su, aynı zamanda hayattır, rahmettir, berekettir. Toprak onunla dirilir. Bağrında çıkardığı bir bakıma elleri, kolları olan ağaçlarla; türlü şekil ve boydaki nebatatla Rabbine hamd ederken elbette ki ona can kazandıran su da nasibini alır bu dualardan. Ya kuşlar, onlar da her yudumdan sonra gagalarını havaya kaldırarak kendilerine bu nimeti veren Allah’a şükretmezler mi? Bir insan mı nankör diyeceksiniz bu nimete?

Nankör demeyelim ama suya gereken önemi ve kıymeti verdiği de söylenemez. Öncelikle insanoğlu nasıl tanımlamış suyu bir bakalım. Su demiş canlıların yaşaması için hayati öneme sahip renksiz, kokusuz, tatsız bir maddedir. Gerçekten de öyle mi? Gerçekten suyun rengi yok mu? Gökyüzünün mavisinin, ağaçların yeşilinin, gülün alının su olmadan bir anlamı olur mu? Ya tat? Su olmadan şekerin veya tuzun tadını düşünebiliyor musunuz?

Bizim milletimizin gönlünde de gözünde de kutsaldır su. Bakın Dede Korkut, Salur Kazan Destanına neler söylemiş su için:

Çağıl çağıl kayalardan çıkan su

Ağaç gemileri oynatan su

Hasan ile Hüseyin’in hasreti su

Bağ ve bostanın ziyneti su

Ayişe ile Fatima'nın bakışı su

Koç atların gelip içtiği su

Kızıl develerin gelip geçtiği su

Ak koyunların gelip çevresinde yattığı su

Yurdumun haberini biliyor musun söyle bana

Kara başım kurban olsun suyum sana.

Fuzuli’nin “günbed-i devvar” olarak gördüğü suyun, başını taştan taşa vurarak avare dolaşmasının tek amacı vardır: Kâinatın efendisi sevgililerin sevgilisi Hazreti Muhammed’e ulaşmak, “Ben lebin müştakıyım zühhâd kevser tâlibi” diyerek O’nun dudaklarına dokunmak… Dostlarından tek ricası vardır suyun “dest-bûsu arzûsiyle ölürse” toprağından küze yapılması ve onunla yare ikram edilmesi…

Atasözlerimizle, deyim ve deyişlerimizle kendisine her zaman değer verdiğimiz yalnız gözlerimizin değil gönüllerimizin de bereketi olan su; aynı zamanda güçtür, kudrettir. Bir damlasında dahi büyük sırlar gizlidir. Kayaların oluklarında donan su, parça parça eder kayayı. Sürekli damlalarına mermer dahi mukavemet edemez. Toprak sevgilisi kabul etmezse kendisini; hırçınlaşır, sel olur. Yıkar, her yanı, engel tanımaz, büyük bir vaveyla ile katar önüne geleni sürükler götürür. Suyun kendi dilince haykırışlarında toprağın vefasızlığı vardır. Su; ana bildiği göle, denize ulaşıncaya kadar çağıldaması; feryat ve figanı bundandır.

Su, kimi zaman gözden akan bir damla yaştır; kimi zaman da sevgilisine kavuşamamanın hasretiyle kavrulan bülbülün feryatlarına dayanamayan gülün yaprakların arasına sakladığı damlacık.

Suyu sadece insanın içini serinleten içecek olarak görmek yanlıştır. Temizlik ona bağlıdır. İnsan onunla arınır kirlerinden. Su, huzurdur. Hangi insan bir çağlayanın veya uçsuz mavilikleri ile uzayan bir denizin karşısında etkilenmez ki. Gözlerden gönle akan görünümlerin insanı sakinleştirdiğini, ona yaşama sevinci verdiğini kim inkâr edebilir ki?

Yeryüzü canlılarının büyük bir kısmını meydana getiren balıkların ve her çeşit deniz yaratıklarının yurdu da yuvası da onun bağrıdır. Su bulunduğu yeri kıymetlendirir. İnsanoğlu da ona yakın olmak için suyun çıktığı, aktığı yere yakın olmak istemiş; evini, köyünü, şehrini suya yakın yerlere inşa etmiştir.

İnançlarımızın bir kısmı suyla şekillenmiş suyla somutlaşmıştır. İçenine yılanın dahi dokunmadığına inandığımız su dua olmuştur dudaklara. İkram edildiğinde, Allah'a hamd edilir ve arkasından da su ikram edene: “Su gibi aziz olasın” denir. “Su gibi aziz olmak” ne güzel söz… Bu sözde mütevazılık kadar değerli oluşun da sırrı saklıdır.

İnsanoğlu su ile selamlar hayatı yine su ile veda eder hayata. Su, sadece doğumla ölümün kesiştiği noktada değil, doğumla ölüm aralığındaki zaman diliminin her anında vardır. Onsuz hayatı düşünmek mümkün mü? Adı rahmet, işlevi bereket olan bu servetin kıymetini bilmeliyiz.