Savaşsa savaş

Ne vakittir zaman itibarı ile bu ülkenin kahrını gerçekten çeken tüm güvenlik kuvvetlerimize teşekkür edip, haklarını helal etmelerini dilemek istiyordum.

Bugüne nasipmiş.

Ağzımızdan düşmeyen '' İstiklal savaşı veriyoruz. İçte ve dışta mücadele ediyoruz'' gibi cümlelere bu ülke kamuoyunun önemli bir bölümü masal gibi baksa da, Türkiye gerçekten inanılmaz bir savaş veriyor ve bu kahrı en çok çekenler polisimiz ve askerimizdir.

Onlar sadece terörle savaşarak hayatlarını tehlikeye atmıyorlar. Bu meselenin görünen kısmı...

Kimi zaman oluyor bir örgütün içine sivil olarak karışarak, bazen canlı bomba şüphesi olan birini ararken veya bir bomba imha ederken de hayatlarını tehlikeye atıyorlar.

Yeri geliyor uyumuyorlar!

Ekmek arası peynirle sabahlara kadar dosyaların içinde, bilgisayarların başında, toplantılarda, gece operasyonlarında bu ülkenin güvenliğini sağlamak adına ter döküyorlar.

Bizlerin elinden gelen dualarla veya sesimizin çıktığı kadar güvenlik güçlerimizi desteklemektir.

Ancak ne var ki onların emeğinin yanında bu yaptığımız zerre kadar yer teşkil etmiyor.

Allah onlara bu şanlı vazifeyi verirken, çok şükür ki bize de batılın değil hakkın yanında olma şansını verdi.

Ben katılan herkes adına, yazılarımı okuyan, bizatihi arkadaşım olan tüm güvenlik gücü, abilerimize ve kardeşlerimize selam ediyor, haklarını helal etmelerini diliyorum.

Siz bileği bükülmez kahramanlar bu ülkenin sırtını yere getirmediniz, getirmezsiniz!

Türkiye zamanında PYD mevzilerini vurarak ABD ve Rusya’ya ne kadar ciddi olduğunu göstermişti.

PYD’nin devlet kurma niyeti belirginleştiğinde Erdoğan ‘’ Bedeli ne olursa olsun buna müsaade etmeyeceğiz ‘’ demişti.

‘’ Bedeli ne olursa olsun’’ cümlesi yeterince açık. Türkiye bu uğurda savaşa girmeye hazır, isterse tüm dünya bir araya gelsin geri adım atmayacaktır.

Bu sadece hamaset ile ilgili bir durum da değil. İşin aslı Türkiye’nin başka bir şansı da yok.

Şayet bugün PYD’nin devlet kurmasına göz yumulursa 10-20 sene sonra mesele içinden çıkılması çok daha zor bir hale gelir.

Devlet kuran, F-16 uçakları da alır, füze rampaları da kurar, tanklar, toplar ve dahi ne varsa ‘’ Ben bir devletim, güvenliğim için gerekli ‘’ der ve gereğini yapar.

Kaldı ki Haçlı- Yahudi ittifakı yeni PYD devletini son teknoloji silahlarla bedava donatır.

İşte Türkiye bunu biliyor ve ‘’ Madem günün birinde iş bu noktaya gelecek, şimdiden gelsin’’ diyor.

Bu noktada en çok merak edilen konu Rusya ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesi…

Şahsi yorumum; İki ülkenin kamuoyu arasında önemli seviyede psikolojik farkın olduğudur.

Bizdeki beyinsizler gibi Rusya kamuoyu ‘’ Rusya’nın Suriye’de ne işi var? ‘’ demedi ama Rusya’nın enerji hâkimiyeti için orada bir maceraya girdiğini biliyor.

Ancak bizler için öyle değil, bizim için Türkiye’nin bekası söz konusu…

Dolayısıyla Rusya’nın azımsanacak ırkçı kesimi dışında bu fikrin kamuoyunda karşılık bulmayacağı kesindir.

Buna rağmen savaş olursa ki, bu savaş dünyanın tamamını kapsayan ve dengelerin tamamen değişmesine vesile olacak korkunç bir savaş olur. Tüm Dünya’nın birden çöküşü anlamına gelir.

Ben aklın kazanacağını, hiçbir devletin böyle bir riskin altına girmeyeceğini, Rusya ve ABD ortaklığının Suriye’de yeni bir stratejik yol izlemek zorunda kalacağını düşünüyorum.

Şu anda masanın en gözü kara ülkesi Türkiye! Diğerleri ise menfaat içeren hevesler peşinde…

‘’Menfaatimden vazgeçeyim en iyisi’’ denebilir.

Ancak ‘’ Varlığımdan vazgeçeyim’’ denemez!

Türkiye PYD’yi bombalayarak varlığından vazgeçmeyeceğini ve her şeye hazır olduğunu göstermişti.

Bakalım menfaatçiler neyi göze alıyor. Bekleyip, göreceğiz!