İSLAMIN, KUR’ANIN, SÜNNETİN kriterlerine göre Türkiye Müslümanlarının başındaki belli başlı büyük ve öldürücü fitneler, fesatlar ve belalar nelerdir?
Birincisi: İtikadın bozulmasıdır.

İkincisi: Beş vakit namazın terk edilmesi, musallilerin yüzde ona veya on beşe düşmesidir.

Üçüncüsü: Müslümanların din konusunda cahil kalması, akaidini ilmihalini, İslam ahlakını bilmemesi, yeterli din kültürüne sahip olmamasıdır.

Dördüncüsü: Müslümanların dünyevileşmesi, seküler zihniyet ve kültüre sahip olmasıdır.

Beşincisi: Ümmet birliğinin ve teşkilatının olmamasıdır.

Altıncısı: Müslümanların başında, kendisine biat ve itaat edilen râşid, âdil, kâmil bir Halife bulunmamasıdır.

Yedincisi: Müslümanların İslam Kur’an Sünnet ahlakı ile ahlaklı olmaması, ahlak konusunda durumun çok kötü olmasıdır.

Sekizincisi: Müslümanları aydınlatacak, uyaracak, bilgilendirecek, yönlendirecek icazetli ve ihlaslı ulema ve fukaha yetiştiren gerçek ve güçlü İslam medreselerinin bulunmamasıdır.

Dokuzuncusu: Kamil insan, olgun Müslüman yetiştiren tasavvuf tarikatlarının yasak ve kapalı olmasıdır.

Onuncusu: İslamî eğitim veren İslam mekteplerinin bulunmamasıdır.

On birincisi: Din iman Kur’an hizmetlerinin bir kısmının ticarete, din sömürüsüne alet edilmesidir.

On ikincisi: Kadınların yarısının açılmış saçılmış olması, kapalı olanların büyük bir kısmının Şeriata uygun tesettürle örtülü olmayıp, şeytanî tesettürlü Süslümanlar olmasıdır.

On ikincisi: Nüfusça çoğunlukta olan Müslümanların birbirinden kopuk bin kadar hizbe, fırkaya, gruba, sekte, parçaya ayrılmış olması, bunların bazısının bazısıyla çekişmesi, ittihad ve uhuvvetten doğan gücün yitirilmiş olmasıdır.

On üçüncüsü: Hizipçilik, fırkacılık, cemaatçilik, meşrebçilik yüzünden uhuvvet-i imaniyenin (iman kardeşliğinin) sarsılmış olmasıdır.

On dördüncüsü: Eline para, imkan, fırsat geçiren Müslümanların büyük kısmının; israf, lüks, aşırı tüketim, aşırı konfor, mal ve paranın verdiği gurur ve kibir günahlarına batmış olmasıdır.

On beşincisi: Müslüman yığınların etkili nasihatlerden mahrum kalmış olmasıdır.

On yedincisi: Müslümanların büyük kısmının, âhirete yönelik olmamasıdır.

On sekizincisi: Lise tahsili gören Müslümanların mantık bilmemesi, mantıksız kalmış olmasıdır.

On dokuzuncusu: İslam kültür ve medeniyetinin üç ana sütunundan boyutundan biri olan sanatın, güzelliğin, estetiğin ihmal edilmiş, yitirilmiş olmasıdır.

Yirmincisi: Birtakım yetersiz din baronlarının Müslüman halka gerektiği gibi rehberlik ve çobanlık yapamamasıdır.

Yirmi birincisi: Siyasal İslam yükselirken gerçek dindarlığın gerilemesidir.

Yirmi ikincisi: Ulvî dinin, süflî siyasete âlet edilmesidir.

Yirmi üçüncüsü: Âhir zaman alametlerinin küçüklerinin tamamı, büyüklerinin bir kısmı zuhur ettiği, gerçekleştiği halde halkın büyük kısmının bundan gafil olmasıdır.

Yirmi dördüncüsü: Müslümanların birbirlerini yeteri kadar sevmemesi, hattâ bir kısmının bir kısmına düşmanlık etmesidir.

Yirmi beşincisi: Kötü medyanın Müslüman yığınları dedikoduya, gevezelik ve zevzekliğe bağımlı kılmasıdır.

Yirmi altıncısı: Müslümanların büyük kısmının yararlarına ve zararlarına olan şeyleri iyi bilmemesidir.

Yirmi yedincisi: Nefs-i emmârelerin put haline getirilmesidir.

Yirmi sekizincisi: Cahillerin bazı ruhbanları erbab haline getirip putlaştırmaları, şirke düşmeleridir.

Yirmi dokuzuncusu: Tahkir edilmesi, aşağılanması gereken kötü, necis, habis şeylerin yüceltilmesi; yüceltilmesi gereken ulvî ve mukaddes şeylerin, değerlerin tahkir edilmesidir.

Otuzuncusu: Müslümanların çoğunluğunun emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını terk ve tatil etmiş olmaları, bu farzın yeteri kadar yapılmamasıdır.

Otuz birincisi: Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın yasakladığı, kötülediği azgınlıkların (fuhşiyatın, büyük günahların) açıkça, açıkta, küstahça, serbestçe, hiç utanıp arlanmadan, hattâ bazen iftihar ederek işlenir olması, fısk ve fücurun yaygın, yoğun ve açık olmasıdır.

Otuz ikincisi: Müslüman çoğunluğun şifahî magazin ve dedikodu kültürüne batmış olması da büyük bir fitnedir.

**

Fitne ve fesat konusunda Kur’anın, Sünnetin kriterleri, ölçüleri vardır.

Müslüman halka ve gençliğe, İslam açısından fitne ve fesadın ne olduğu mutlaka sağlam şekilde öğretilmelidir.

Müslüman halkın dünyevîleşmesi çok büyük bir fitnedir.

İmam-Hatip okullarında bütün öğrencilerin, namaz vakti girince okulun camiinde toplanıp cemaatle namaz kılmaması çok büyük fitnedir.

Ümmet birliği olmaması çok büyük fitnedir.

Ramazanlarda Müslüman halkın çoğunluğunun gündüz vakti açıkça yiyip içmesi çok büyük fitnedir.

Yıkıcı fitneler devrinde yaşıyoruz da haberimiz yok.

Fitnelere karşı tedbir almayanların, nehy-i münker yapmayanların akıbeti fitne yangınlarının alevleri arasında yanmaktır.

Bu memleketin en büyük fitnesi ülkenin, devletin, halkın başına musallat olan ve büyük tahribat yapan bir ideolojidir.

Dini bilenlerin fitneler konusunda halkı uyarmamaları da ayrı bir fitnedir.

Bu konulardaki korkunç cahillik, umursamazlık, ihmal, gevşeklik de çok büyük bir fitnedir.

Fitnelerden kaçmak istiyorum, kaçacak yer bulamıyorum. Fitne ve fesat yangınları her yeri sarmış.

Bu devirde, şu dünyada, iltica ve hicret edebileceğim bir Dârü’l-İslam kaldı mı, bilen varsa haber versin.