“Mantıkî tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan pek çok inanç ve uygulamalara hemen bütün toplumlarda rastlamak mümkündür. Bilgisizlik, yalnızlık, çaresizlik, zorda kalmışlık, korku, üzüntü, hastalık, sıkıntı ve felaketler, umut ve benzeri sebepler, isteyerek ya da farkında olmayarak insanları hurafelerin tuzağına itmiştir.

'Mantıkî tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan pek çok inanç ve uygulamalara hemen bütün toplumlarda rastlamak mümkündür. Bilgisizlik, yalnızlık, çaresizlik, zorda kalmışlık, korku, üzüntü, hastalık, sıkıntı ve felaketler, umut ve benzeri sebepler, isteyerek ya da farkında olmayarak insanları hurafelerin tuzağına itmiştir.

Sadece eski toplumlarda değil, günümüzün modern toplumlarında bile halen pek çok hurafe, gündelik yaşamın hemen her kesitinde etkisini sürdürmektedir. Geçmişten günümüze vazgeçilmeyen bir inanış, şekli olan batıl inançların Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Hemen hepsinin bir dayanak noktası olan tahtaya vurmak, nazar boncuğu takmak, evin önünden kara kedi geçmesi, yıldız kayarken dilek tutmak, küçük havuzlara bozuk para atmak, muska taşımak, elden ele makas vermemek, ayna kırmanın yedi yıl uğursuzluk getirmesi gibi inanışlar Türkler arasında yaygındır. Nazar boncuğu takma inanışı Türklerde yaygın görülen batıl inançlardandır. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde muskacılık ve falcılık yaparak halkı dolandıranların artması üzerine devlet tedbirler almaya çalışmıştır. İnsanın yapısında garip şeylere inanma veya garip şeylerin tesirinde kalma eğilimi vardır. Mesela, Türklerde bir kadının, atın, evin uğursuz olduğuna inanıldı mı bunun nedeni açıklanamaz. Bazı kimselerin belirli günlerde tırnak kesmemesi, tıraş olmaması, yatak odasının kapısını kilitlemeden uyumaması, eve girip çıkarken önce sağ ayaklarını atması, iki köpeğin arasından geçmemesi yüzlerce gibi garip inanışlar sorgulandığı zaman bunlara cevap verilemez. Bazı kimseler ise ne rahmani ne şeytani hiçbir şeye inanmazlar, her şeyi tabiata atfederler ve hiçbir şeyden korkmazlar. Yine daha başka bazı kimseler ise hiç çalışmadan ve sebat etmeden oturdukları yerde mutlu yaşamak, emellerine kolayca nail olmak isterler. Bu yüzden sıkıntıları aşmak, engelleri kaldırmak için gayri meşru yollara, hocalara büyücülere en çok yönelenler kadınlardır.

Falcı, büyücü, tılsımcı, remmalcılara(Kum falı bakıcısı) kalplerini bağlar onlardan yardım beklerler. Bunlar dolandırıcı ve şarlatan olup şarkta daha fazladır. Kadınlar arasında yaygın olan bu tür inançlar sebebiyle muska yazdıran kadınlar sahtekarların eline düşerek para kaptırmışlardır. Bazı erkekler ise bir kızı iğfal için nüsha, bir erkeği bir yere gitmekten men için tılsım, evlenen kişilerin ilk gece birleşmelerini engellemek gibi kötü niyetlerle büyü yaptırmışlardır. Yine de bazı günleri uğurlu veya uğursuz görüp çamaşır yıkamama gibi batıl inançların çoğunlukla kadınlar arasında görülürdü. Hatta Osmanlı da dava konusu bile olmuştur bir örnekle yazımızı sonlandıralım. Kudüslü falcılık ve okuyuculuk yapan Hacı İbrahim ile ilgili olup, şehremaneti müfettişi Çerkeş Salih'i şikayet etmiştir. Buradaki durum önceki şikayetlerden farklıdır. Maaşının artmasını isteyen Salih, gerekli makamlara yazmış ancak işi olmayınca İbrahim'den çare bulmasını istemiştir. İbrahim, müfettiş Salih'in evinde birkaç gün kalması gerektiğini söylemiştir. Sekiz gün, sekiz gece Salih'in Cihangir'deki evinde kalan İbrahim, müfettişin aldığı kaşıklara bir şeyler yazmış, evin bahçesine gömmüş ve para alarak kaybolmuştur. Tophane'de fala bakan İbrahim'in yanına gelen Salih, işinin olmadığını söyleyerek hakaret ve tehditte bulunmuştur. İbrahim, okuma yazması olmadığını, reml ve fala bakmaktan başka şey bilmediğini, Salih'i 'iğfal ile birkaç kuruş koparmak için tertip ettiğini' ihbar ve şikayet etmiştir. Salih ise ifadesinde şunları anlatmıştır: Salih'in eşi belediyede boş bulunan müfettişliğe Salih'i tayin ettirmek için Salih'in haberi olmaksızın dilekçe vermiştir. Dilekçe verildiğini sonradan öğrenen Salih, bu işin yani müfettişliğe tayin işinin olup olmayacağını anlamak için İbrahim'e gitmiş, İbrahim ise işinin olacağını fakat bazı hizmetlere başvurmak gerektiğini söylemiştir. Salih, İbrahim'i evine götürmüş, yedi sekiz gün bir odada oturtmuş, tütsü ve bazı malzemeler için para vermiştir. Sonra kaşık isteyince kaşıkları satın almış, bir kurban parası ve iki mecidiye vermiştir. İncelenen bahçede kaşıklar bulunmuş, İbrahim'in evinde remle yönelik evraklar ele geçirilmiştir. Diğer yazımızda görüşmek üzere...