İki yıl önce Sayın Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanı olarak atanmasına ne de çok sevinmiştik. Nihayet milli varlığımızın harcı, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temeli, tepesi, her şeyi olan eğitimimizin başına eğitim ve öğretimin içerisinden biri gelmişti...

İki yıl önce Sayın Ziya Selçuk'un Milli Eğitim Bakanı olarak atanmasına ne de çok sevinmiştik. Nihayet milli varlığımızın harcı, milli kültürümüzün anahtarı, kalkınmanın, refahın ve huzurun temeli, tepesi, her şeyi olan eğitimimizin başına eğitim ve öğretimin içerisinden biri gelmişti. Bakanla birlikte Allah'ın insanoğluna bahşettiği en değerli varlık olan çocuklarımız, hak ettikleri eğitim-öğretim içerisinde boy atacak yarınlarımızı kucaklayacaklardı. Nihayet, çocuklarımız ve gençlerimiz, zeka ve becerilerine göre yönlendirerek hayata hazırlanacaklardı. Ebeveynler çocuklarının geleceklerinden emin olacaklardı. Evlatlarımız yapılacak reformlarla zeka ve yetenekleri doğrultusunda yetişecek; yarınlarına umutla bakacaklardı. Eğitimimiz yerlerde sürünmekten, yazboz tahtası olmaktan kurtulacaktı. PISA'nın değerlendirmeleri değişecek okuduğunu anlayan ülke seviyesine ulaşacaktık…

Hey hat ki ne heyhat! Ne de çok yanılmışız. Devran yine o devran, çark yine o çark… Değişen hiçbir şey yok. Her geçen gün biraz daha yerlerde süründürülen eğitim-öğretim ve heba olan çocuklarımız, gençlerimiz geleceğimiz…

11 Eylül 2018'de Bakan Selçuk'a emekli bir öğretmen olarak oldukça uzun bir mektup yazmış; eğitim-öğretim konusunda neler yapılması gerektiğini arz etmiştim. Geçen iki yıl içerisinde yine ara ara eğitimi köşeme taşıdım. Ancak, geldiğimiz noktada görülen o ki eğitim-öğretim maalesef iki yıl öncesinden çok daha kötü... 'Efendim, dünyamız ile birlikte ülkemizi de yakıp kavuran salgın hastalık korona…', diyenleriniz olacak! İyi de kardeşim biz salgın hastalık olmayan zamanı da yaşadık. Eğitim- öğretim için yeni yatırımlar mı yapıldı? Eğitimimiz; çocuklarımızın ve gençlerimizin zeka, ilgi ve yeteneklerine göre yeniden mi düzenlendi? Yoksa böyle bir çalışma yapıldı da bizim mi haberimiz olmadı. Kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen saçmalığına mı son verildi. Öğretmenlerin özlük hakları mı düzeltildi? Yahu şu 3600 ek gösterge ne oldu?
Biz hala ne yapıyoruz? Kumda oynamaya devam…

Ne diyor Sayın Bakanımız? 'Eğitimde asıl yük öğretmen maaşı ile ilgilidir. Öğretmen maaşlarından dolayı yatırıma fırsat kalmıyor.' Vay be! Demek, OECD ülkeleri ortalamasının çok altında maaş alan öğretmenlerimizin maaşları yatırıma engel! Günaydın Sayın Bakan! Sahi, siz mecliste bütçe görüşülürken neredeydiniz? 18 milyon 108 bin 860 öğrenci ile Türkiye nüfusunun ¼'ünü bünyesinde barındıran ilk ve orta dereceli okullarımızda toplam 1 milyon 77 bin 307 öğretmenin görev yaptığını bilmiyor muydunuz? Milli Eğitime, 125 milyar 397 milyon TL bütçeden ayrılırken bunun zorunlu harcamaları ancak karşılayacak yeterlilikte olduğunu hesap edemediniz mi?

Yoksa Osmanlının son Maarif nazırlarından birinin: 'şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim' dediği gibi siz de; 'şu öğretmenler olmasaydı milli eğitim ne güzel idare edilirdi' mi demek istediniz? Bakanlığınızın bütçesi görüşken meclise eğitim ve öğretimin ülke kaderindeki önemini anlattınız da vekiller mi anlamadılar? Eğitime yapılan yatırımın en hayırlı yatırım olduğu gerçeğinden hareketle okullaşmanın önemini vurgulayıp yatırım için bütçe artırımı konusunda direndiniz de karşı koyanlar mı oldu?

Bakın Sayın Bakan, bir korona virüs salgını ile yerlerde sürünen eğitimimiz eskilerin deyimi ile tarumar oldu. Şimdi, EBA üzerinden uzaktan eğitimle öğrencilere ulaşmaya çalışıyorsunuz. Bu konuda da sınıfta kaldınız. Sizin sınıfta kalmanız bizim için bir şey ifade etmiyor ancak geleceğimizi kucaklayacak dünyamızın en nadide çiçeklerine yazık oluyor. MEB verilerine göre öğrencilerin yarısından fazlası derslere ka-tı-la-mı-yor.

Şöyle bir hayal edin Sayın Bakanım; bir evde ilk ve ortaöğretime devam eden üç çocuk var. Baba işçi yahut memur… Aile, ülkemizin kanayan yarası %16'larda seyreden işsizlerden de değil. Söyler misiniz bu evde çocuklar nasıl EBA'dan yaralanacaklar? Öğretmenler sisteme yabancı, öğrenciler uzaktan eğitime soğuk, anne babalar yeterli teknolojiyi çocuklarına sağlayamamanın çaresizliğinde… Böylesi bir ortamda hiç olmazsa öğretmen ve öğrencilere bilgisayarın KDV'siz satılması, internet masraflarının devlet tarafından karşılanması için bir gayretiniz var mı?

Eskiden olsa TBMM'de kaç gensoru önergesi verilirdi sizin için biliyor musunuz? Şimdi, her türlü denetimin askıya alındığı bu ucube sistemde halkın temsilcilerinin seçip de gönderdiği TBMM'si üyelerinin gensoru hakkı da yok. Onun için ne gam Sayın Bakanım! Şöyle Milli Eğitimin ortağı vakıflarla birlikte yumuşak yumuşak eylem ve söylemlerle devam…