MEZHEP BİZİM NEYİMİZ OLUR? (2)

Geçen haftaki yazımızda “Mezhep nedir ne değildir?” sorusunun cevabını ana hatlarıyla izah etmeye çalışmıştık.

Bu yazımızda da Mezheplerin doğuşu, neden gerekli olduğu yönünde birkaç kelam edelim.

Mezhepler İslam’ın ilk asırlarında oluşmuştur. Tarihsel süreç içerisinde yerli yerine oturmuş ve belli bir zaman sonra içtihat kapısının tamamen kapatılmasıyla nakilcilik ön plana çıkmıştır.

Mezheplerin sistematik bir şekilde medeniyet oluşumuna katkıları olduğu gibi, kendi aralarında mücadeleye hatta savaşlara bile sebep olduğu görülmüştür.

Tarih boyunca “ Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri hariç diğerleri ateştedir” hadisi baz alınarak, herkes o birin kendisi olduğunu iddia etmiştir.

Dini anlamada ve yaşamada araç olan her oluşum, zamanla amaç haline dönüştürülmüş. Araçların amaç olduğu yerde sorgusuz sualsiz itaat kültürünün oluşması, sorgulamanın ve zamanın aklını kullanmanın önüne geçmiştir.

Mezheplerde dinin sabit ve müşterek hükümleri %90, ihtilaf konuları sadece %10’dur.

Örneğin bütün mezheplerde namaz kılmak vardır. Lakin uygulamada ufak tefek farklılıklar mevcuttur.

İbadetlerin yapılış şekillerinde, haram helal konularında ve muamelat hususlarında İslam esaslarına bağlı kalmak kaydıyla çeşitli fikri ayrılıklar mevcuttur.

Herkesin anlayışı aynı olsaydı, farklı anlaşılmaya ve yorumlamaya açık mevzular olmasaydı, farklı anlayış biçimleri olmasaydı o zaman mezheplerin varlığı anormal olurdu.

Peki, mezheplere ne gerek var?

Hakkında ayet hadis ve temel alınacak bir delil olmayan mevzularda nasıl hareket edileceği, mezheplerin gerekliliğini ve varoluş sürecinin temel faktörü olmuştur.

Mezheplerin birden fazla oluşu onların meşru olmalarına engel değildir. Nasıl ki bir elimiz ve elimizde parmaklarımız var, işimizi kolaylaştırıyor… Mezhepleri de bu mantıkla düşünebiliriz. Mezhep farklılıklarını problem yapanlar mezheplere karşı olanlar, parmaklarımızın boyları hep aynı olsaydı veya Hz. Allah bütün insanları Arap, Alman veya Türk yaratsaydı demek kadar budalaca bir düşünceye sahip olduklarının farkında değiller.

Teşbihte hata olmaz. Bu gün ülkemizde onlarca siyasi parti var. Ne gerek var diyebilir miyiz? Bir tane ülkemiz var! Neden 50 tane parti var diyebilir miyiz? Hepsinin iddiası nedir? Ülkeyi en iyi ben yönetirim.

Uzun lafın kısası “Mezhepler” faydalıdır, “Mezhepçilik” ve “Mezhep Taassubu” zararlıdır.

İlim ve fikir erbaplarına düşen görev, mezhepler, tarikatlar ve inanç grupları arasındaki fikir ayrılıklarını öncelikli mesele olmaktan çıkarmak ve müşterek noktalarda yoğunlaşmaktır.

Mezhepleri, Hz. Peygamberi devre dışı bırakmak dine kısa devre yaptırmaktır. Herkesin kafasına göre yorumladığı özünden uzak sahte bir din oluşmasına sebep olur.

Allah, Resul ve Kitaba, usul ve esasa bağlı kalarak ortaya konulan içtihatların ve inanç gruplarının olmasında hiçbir sakınca yoktur.

Sıkıntı birbirlerini tekfir etmek, mürted ve münkir olarak görmektir.

Mezhep müdafaası uğruna, sadece kendi menfaatleri için, İslam’ın ruhuna aykırı hareket edenler, maksadı vasıtaya feda edenlerdir.

İslam; kardeşlik, birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma dinidir.

İslam’ın bünyesinde hiçbir kusur yoktur. Bütün kusur bizim Müslümanlığımızdadır.

Bugün yapılması gereken mezhep karşıtlığı ve inanç gruplarına düşmanlık değil!..

İslam birliğini ve kardeşliğini vurgulamak, İslam’ın dünyada kötü algılanmasının önüne geçmek için çaba sarf etmektir.

Mezhepler yeşerdiği toplumun ve coğrafyanın siyasal ve kültürel izlerini taşır. Bütün inanç toplulukları, yalnız İslam davasına bağlı olmalı, siyaset karşısında bağımsız olmalıdır. Siyaset doğru yolda olduğu müddetçe desteklemelidir.

Velhasılıkelam!

Kalın Sağlıcakla…