Özgürlük arayışı içinde yaratılan insanın, amacına ulaşabilmesi, gerekli olan özgür toplumun kurulması için özgür toplumun kurulmasını amaç edinen yönetimin olması gerekir.

Özgürlük arayışı içinde yaratılan insanın, amacına ulaşabilmesi, gerekli olan özgür toplumun kurulması için özgür toplumun kurulmasını amaç edinen yönetimin olması gerekir. İnsanın özgürleştirmek isteyen, özgürlükçü yönetimin oluşması için gerekli ilkeler, Peygamber efendimiz tarafından anlatılmamış ve uygulama ile gösterilmemiş olması mümkün değildir. Ancak insanlar kendi gelişmişlik düzeyine ve toplumun gelişmişlik düzeyine göre peygamberimizin özgürlükçü yönetimin kurulmasına yönelik ilkeleri anlayabilmesi nedeniyle, her zaman diliminde peygamberimizin yönetim ilkelerini gerçekleştirmeye yönelik yeni uygulamalar geliştirilebilir. İlkeler değişmez, ancak ilkeleri gerçekleştirme yöntemleri her zaman geliştirilebilir. Bu kaide her konu için geçerli bir durumdur. Zaten ilimde, zaman ve mekâna göre değişmeyen ilkeleri bulmak değil midir? Eğitim değişmez ilkeleri, dinin değişmez ilkeleri olduğu gibi yönetiminde değişmez ilkeleri vardır. Değişmeyen tek şey değişimdir, sözünden ben, değişmez ilkeleri gerçekleştirmek için uygulamalarının değişmesini anlıyorum. İlkeler kadim, uygulamalar değişir.

Peygamberimizin yönetim ilkelerinin en önemlisi, tevazu ile yönetme ilkesidir. Gücü elinde bulunduran tevazulu değilse, yönetme modeli ne olursa olsun, adaletle yönetmesi mümkün değildir. Tevazu ile yönetmek ilkesinin tam tersi ise kibirli yönetimdir. Tevazu ve kibir sadece kalpte olan bir duygudan ibaret değildir. İnsan bu duygularını somut eylemler ile gösterir. İnsan, yaşamında birçok tevazulu ve kibirli davranışlar gösterir. Ancak biz burada yöneticilerin tevazulu ve kibirli davranışlarını konu ediniyoruz.

Bir yönetici için en tevazulu tavır, yönettiği insanların kendisini eleştirmesine razı olmasıdır. Kendisine, “sen yanlış yaptın” diyen kişiye karşı tavır almamasıdır. Kendisine, yanlış yaptın diyen kişi isterse toplumun en güçsüz kişisi olsun, karşı tavır almaması en önemli tevazu göstergesidir. Karşı tarafa tavır almaması, kişinin mal ve can emniyetini devlet olarak sağlamaya devam etmesidir. Çünkü güçsüz kişiler, güçlü olan devlet yöneticilerine karşı canlarını ve mallarını koruyamazlar. Yönetilenler, yöneticilere eleştiri yaptığı zaman canına ve malına zarar geleceğini düşündüğü zaman, yanlışlıkları yöneticilere söylemez. Yanlışlıkları kendine söylenilmeyen yöneticiler ise zamanla toplumu geriletir. Mutsuz bir toplum oluşmasını sağlarlar.

Peygamberimize karşı görüş bildiren, sahabeler olmuşlardır. Peygamberimiz onlara karşı tavır asla almamıştır. Ancak hakaret eden kafirlerede fırsat vermemiştir.

Peygamber efendimizin yönetim ilkelerini hayata geçiren, dört halifenin de en önemli ilkesi, tevazulu yönetimdi. Ebubekir efendimiz, halifeliğe kendisinin değil de Ömer efendimizin geçmesinin istemiştir. Ömer efendimizin ve sahabenin muhalefet ettiği konularda, onları dinlemiş ve bazen de onların görüşlerine göre hareket etmiştir. Ömer efendimiz, kendisine hutbe verirken itiraz eden kadına doğru söylüyorsun diyerek, tevazu göstermiştir. Osman efendimiz, kendisine silahla karşı çıkanlara dahi silahla karşılık vermemiş, sadece savunma kalmıştır. Ali efendimiz, kendisine isyan eden Muaviye efendimizle karşılıklı anlaşma masasına oturmayı kabul etmiştir.

İktidarın güçlü olması, yöneticilerin yönetilenlere kendi istediğini yaptırmasıdır. Kibirli yönetimler de, Firavun ve Nemrut gibi yönettikleri halka kendi istediklerini yaptırmışlar, tevazulu yönetimler de Peygamberimiz ve Ebubekir efendimiz gibi kendi istediklerini yaptırmışlar. Kibirli yönetim de, yönetici azınlık mutlu olur, halk mutsuz olur; tevazulu yönetim de, herkes mutlu olur ya da toplumun mutlu olma oranı çok yüksek olur.

Tevazulu yönetim günümüzde, şeffaf ve hesap verebilir yönetim olarak isimlendirilmektedir.

Haftaya Peygamberimizin yönetim ilkelerinden, mütevazi yaşam ilkesini irdeleyeceğiz inşaallah…