EVET Mİ HAYIR MI(3)

“Yine dalıp gitmişsin Naci Bey, görende Karadeniz’de gemilerin battı sanacak. Biliyorum, şimdi sorsam yine çoktandır diline pelesenk ettiğin o meşhur cümleni söyleyeceksin; “Ne olacak bu ülkenin hali?”.

“He, vallah bildin! Yahu Hüsamettin Efendi, sahi ne olacak bu ülkenin hali? Bak bir büyük yanlışın, bir vahim hatanın arifesindeyiz. Türkiye meçhullere sürükleniyor. Üstelik bu, şu anda millet iradesi ile ülkemizi yöneten kadro tarafından yapılıyor. Dışımız ateş çemberi, içimiz fokur fokur kaynıyor…”

“İyi işte tam da zamanı… Anayasada yapılacak oylama ile bütün belirsizlikler sona erecek; istikrar gelecek, koalisyonların önü kesilecek, vatan selamet bulacak, terörün kökü kazınacak, Türklüğün beka sorunu kalmayacak, ezan dinmeyecek, bayrak inmeyecek…”

“Yahu bırak Allah’ını seversen millet olarak en hassas olduğumuz konularda duygu sömürücüğünü… Bana, anayasanın 18 maddesini değiştiren bu maddelerden bir tanesinin, sadece bir tanesinin vatan, millet, bayrak, Türklüğün bekası ile ilgili oluğunu söyle senin peşinde gelmezsem namerdim. Nedir bu 18 maddenin özeti? Bir kişiye ülkenin kaderini teslim etmektir. Nedir? Denetimsiz demokrasiye kapı açmaktır. Nedir? Yargının vesayet altına alınmasıdır. Nedir? Yönetim, denetim ve yargının tek elde toplanmasıdır. Unutma ki kuvvetler ayrılığı demokrasi kuvvetler birliği diktatörlüktür. Nedir? Kontrol edilmeyen, edilemeyen bir güçle devleti yönetmek bir nevi padişahlıktır, sultanlıktır.”

“ Dur, dur! Orada dur! Bu senin söylediklerine kargalar bile güler! Padişahlıkmış yok sultanlıkmış. He ya tarihte biz padişahları halkın oyuyla seçiyorduk öyle mi? Yahu niye almıyor o kalın kafan! Cumhurbaşkanını halk seçmiyor mu? Evet! Peki, milletvekillerini kim seçiyor? Halk seçiyor. Parlamento var mı? Var! Şimdi sen buna nasıl padişahlık dersin!”

“Bak Hüsamettin Efendi, lafımı çarpıtma! Biz devleti baba bilmiş devlete baba demiş bir milletiz. Devlet, bize göre bütün insanlarına aynı mesafede duran ulvi bir kavramdır. Şimdi ne oluyor? Devlet partileşiyor. Öyle ya devletin en yüce makamında bir partinin genel başkanı olacak… İstediği zaman meclisi fes edecek. Yahu cumhurun başı partili olursa o devlete başka partililer hangi gözle bakarlar? Sen değil miydin demokrat partiden önce bu devletin parti devleti olduğundan şikâyet eden? E… Ne oldu!”

“Konuş, konuş, Nasıl olsa dilin kemiği yok… Yahu, sen yine bildiğini okuyorsun! Bak ben yine anlatayım. Diyorum ki beş yılda bir millete gidilecek millet cumhurbaşkanını seçecek milletvekillerini de seçecek bir sonraki beş seneye koalisyon yok, gensoru yok; dolaysıyla hır gür yok! Millet rahat edecek, karar mekanizmaları hızlı çalışacak, yatırımlar artacak, bürokrasi azalacak. Meclis, sadece kanun yapacak. Devleti de halkın seçtiği cumhurbaşkanı yönetecek. İşte olan bu… Neresi yanlış bunun?”

“ Neresi doğru. Devletin partileşmesi mi doğru? Bir kişiye devleti teslim etmek mi doğru? Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin partili olması mı doğru? Cumhurbaşkanının bir partinin genel başkanı olması mı doğru? Cumhurbaşkanının aynı zamanda başbakanlığı üstlenen, bakanları seçen, hükümeti kuran, bütçeyi yapan, yargı mensuplarını tayin eden, üniversite rektörlerini atayan ülkenin kaderini tayin eden, yetkileri sonsuz, denetimi neredeyse imkânsızlaştırılmış birine devleti teslim etmek mi doğru?

“Ele deyisin. Yahu ben, mevcut cumhurbaşkanını seviyorum. Ona güveniyorum.”

“Bak, Hüsamettin Efendi! Bu bir sevgi meselesi değil, bir güven meselesi hiç değil. Kaldı ki biz cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Bu mesele, ülke meselesi… Geleceğimiz, çocuklarımız, torunlarımız… Yeryüzünde bugün 200 ülke var; ama böylesi bir yönetim yok. Madem millet yararına, madem milletin kaderi diyorsun, o zaman bu telaş, bu baskı, bu korku niye? Nedir yangından mal kaçırır gibi bu hengâmede tam da OHAL uygulanmasının devam ettiği bir süreçte halk oylamasına gitmek… Aha da ben sana sorayım. Bu telaş, bu çevirme hareketi, bu baskın yoksa yapılan onlarca cürümü, yanılmayı, hatayı, olumsuzlukları hafızalardan ve vicdanlardan temizlemek mi?

“Bak sen hala oradasın. Bu ülke 15 Temmuz’da kanlı, lanetli bir büyük darbe atlattı. Devletimizi nerede ise karanlık güçler ele geçireceklerdi. Şimdi sen yine döndün devlet içinde devlet olan bu paralel yapının hezeyanlarına…”

“ İyi de kardeşim, o paralel yapının devlet içerisinde yapılanmasına bu hükümet göz yummadı mı?”

“Pes, pes doğrusu! Şimdi sen bana o terör örgütünü mü savunuyorsun?”

“Yahu ne alaka? Zorda kaldın mı, hemen fitneye sarılıyorsun. Yok, kardeşim ben kalıbımı basarım ki bu millet öyle boyalı reklamların, ikna turlarının peşinde sürüklenmeyecek; sandığa gittiğinde, orada vicdanı ile baş başa kaldığında devleti tek kişinin yönetmesine asla müsaade etmeyecek; “hayırda, hayır vardır”, diyerek mührünü hayır’a basacak…

“Göreceğiz bakalım; el mi yaman bey mi yaman!”