Başlarken/Bir Özeleştiri “ Tarih Nedir?”

Başlarken

Kıymetli kardeşlerim; Sevgili İstiklal Gazetesi okurları…

Sözlerime başlamadan önce sizleri en kalbi duygularımla, selamların en güzeli olan Rabbimin selamı ile selamlıyorum…

Rabbim nasip kısmet ederse bundan sonra yeni yazılarımla İstiklal Gazetesinde olacağım. Sizlerle birlikte hasbihal ederek geçmişten günümüze tarih üzerine konuşacağız. Tarihten aldığımız ilhamla bu günümüze ışık tutma gayreti içerisinde olacak, yer yer seyahatlerimizi, söyleşilerimizi birlikte gerçekleştireceğiz. Dertleşeceğiz, gündemi birlikte değerlendireceğiz İnşallah…

Rabbim bizleri hak yoldan ve doğrudan ayırmasın…

Bir Özeleştiri “ Tarih Nedir?”

Özellikle okullarda tarih dersi okuyan öğrencilerin en çok karşılaştığı sorulardan birisi budur. “ Tarih Nedir?” Öğretmenlerin genelde ilk ders ve ilk yazılı sınavlarda öğrencilere yönelttiği sorudur dimi…

Ve cevabı hep aynıdır… Bu cevap hep sınavdan sonra unutulmak üzere ezberlenir ve olması gerektiği gibi ( ! ) de sınavdan sonra unutulur gider…

Sizde sanki şimdi hatırlamaya çalışıyorsunuz gibi değil mi?

Sahi neydi acaba o ya?

Yer zaman, mekân, sebep, sonuç, belge…

Durun durun ! Hep böyle yapa yapa Tarih bilincinden uzak sadece ezbere dayalı bir sistemle gençlerimizi tarihten soğutmadık mı? En başta kıymetli öğretmen kardeşlerim yapmayın ezberletmeyin!

Çünkü Tarih ezber değildir!

Tarih bir milletin hafızasıdır. Geçmişi ve aynı zamanda geleceğidir.

Hani Mustafa Kemal Paşa “Tarihini bilmeyen bir millet yok olmaya mahkûmdur.” Demişti.

Neden biz gençlerimize tarihi ezberletmek yerine tarih bilinci vermiyoruz? Bakın yıllarca tarih dersi okuttuğumuz gençler tarihi eserlerini korumaktan, onlara sahip çıkmaktan mahrum yetişiyor. Yıllarca tarih dersi gören yetiştirdiğimiz, büyük adam oldu dediğimiz bürokratlar dahi olayın ciddiyetinin farkında olamıyor bazen.

O yüzden diyorum ki bırakın tarih dersi zorunlu mu olsun, seçmeli mi olsun tartışmalarını. Gelin hep beraber bu güne kadar okuttuğumuz zorunlu tarih dersleri ile geçmişimizden soğuttuğumuz, tarih dersini duyduğu zaman “Sevmiyorum” diyen gençler yerine özüne geçmişine sahip çıkan geçmişini bilen geleceğine sahip çıkan nesiller yetiştirelim.

Bırakın Mohaç Meydan Savaşı’nın 1526 yılında yapıldığını bilmesin ama o iki saatlik savaşın izlerinin 600 yıldır Macaristan’da devam ettiğini bilelim…

Avrupa’nın bize dayattığı yalacı tarih yerine düşmana diz çöktüren kahramanlarını tanısınlar oen azından ulaşabildiklerimizin kabirlerini Fatihasız bırakmayalım…

Fransa’nın efsane komutanı Napolyon’u perişan eden Cezzar Ahmet Paşa’yı tanıyalım mesela…

Ya da İngiliz Komutan General Harrington’ın bütün servetini elinin tersi ile iten Sudanlı Zenci Musa’yı, Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’yı, Kut Kahramanı Halil Kut Paşa’yı, Sakallı Nurettin Paşa’yı, Çanakkale Kahramanı Cevat Paşa’yı, Seyit Onbaşı’yı, Nuri Yamut Paşa’yı, Nuri Killigili’i, ve adını sayamadığımız onlarca, yüzlerce, binlerce kahramanımızı unutmayalım ve hatta unutturmayalım…

Sözün özü; Kahramanlarımıza da onların bize emanet ettiği maddi manevi eserlere de ancak ve ancak tarih bilinci ile yetiştirilmiş bir nesil yetiştirerek sahip çıkabiliriz…

Teşekkür…

Kitap çalışmalarımız ve farklı birçok projeden dolayı uzun süredir ara verdiğimiz köşe yazılarımızı tekrar okurlarımızla buluşturma konusunda her zaman destekçim olan Kıymetli kardeşim Araştırmacı Yazar Ahmet Öztürk ve İstiklal Gazetesi ailesine canı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum.

Selam ve Dua ile…