Birinci dünya savaşında, İngilizler Yahudileri, Mescidi Aksanın yönetimini Müslümanlarda geri alsın diye Filistin topraklarına yerleştirdi.

Birinci dünya savaşında, İngilizler Yahudileri, Mescidi Aksanın yönetimini Müslümanlarda geri alsın diye Filistin topraklarına yerleştirdi. Müslümanların Hıristiyanlara karşı zaferlerin sembolü olan iki camii vardı: Mescidi Aksa ve Ayasofya; birinci dünya savaşından sonraki zamanlarda Ayasofya müzeye çevrildi, Mescidi Aksanın bulunduğu bölgeye ise Yahudiler yerleştirilmeye başlanıldı.

Peki! niye İngilizler Filistin topraklarına kendileri yerleşmedi de, Yahudileri yerleştirdi? Bu durumun iki nedeni vardı. Birincisi; İngiltere ile birlikte Osmanlı devletine karşı savaşan, içinde ABD’nin de bulunduğu Hıristiyanlık aleminin devletleri, Mescidi Aksa’ya kim sahip olacağı konusunda anlaşamadı. İkincisi; O bölgeye askeri yönetim ile uzun süre hakim olmak mümkün değildi. Orada yaşamayı kabul edecek ve Mescidi Aksa’yı sahiplenecek bir nüfusa ihtiyaç vardı. Bu bölgede bulunacak nüfusta, aktif olarak Müslümanlarla savaşı, sürekli çatışma içinde yaşamayı kabul edecek inançlara sahip olan bir nüfus olmalıydı. Kapitalistleşmiş ve zenginleşmiş Hıristiyan nüfusu, o sorunlu bölgeye getirmesi ve orada sürekli bir çatışma içinde kalmaya razı etmesi çok zordu. İngiliz siyasetçilerinin ve savaşın kazanan diğer Hıristiyan ülke liderlerinin aklına; sürekli eziyet ettikleri, zulüm ettikleri, sürgün ettikleri Yahudi halkı geldi. Hem Yahudilerin bir devleti yoktu, her bulundukları devlet ya da topluluklarda sorunlar yaşıyorlardı. Hem de Mescidi Aksaya kendi güçleri ile girmeleri ve orada kendi imkânları ile kalmalara mümkün değildi. Dolayısı ile Müslümanlar ile çatışan Yahudiler sürekli olarak, Hıristiyan alemine muhtaç olacaktı. Böylece Hıristiyan devletlerine bağımlı, Yahudi şeraiti üzerine hüküm sürecek olan, bir Yahudi devleti olan İsrail devleti kuruldu.

Sonuç İsrail devletini, uzun plan sonucunda, milliyetçi Yahudilerden oluşan Siyonistler değil, Siyonistlerin fikirlerini ve inançlarını bilen ve onlardan kendi amaçları doğrultusunda faydalanmak isteyen, İngiltere ile birlikte Hıristiyan alemi kurdu. O tarihten bu yana da Hıristiyan alemi, İsrail devletini himaye etmektedir. Hıristiyan batı, Mescidi Aksa’nın yönetiminin Yahudilerin kontrolülen geçmesini istedikleri için İsrail’i bir terör devleti olmasına rağmen - çünkü terör yapmadan Mescidi Aksanın etrafındaki Arap nüfusunu göç ettiremez ve dolayısıyla yönetimini ele geçiremez- himaye etmeye devam etmektedir.

Hıristiyan batı, Müslümanlar ile İsrail (ve dünyadaki diğer Yahudiler) arasındaki, Mescidi Aksa hâkimiyetini ele almak için ki yaşanılan çatışmalarından zarar görmedikleri müddetçe, Yahudilerin tarafında, 19 Ocak 2016 tarihli yazımda belirttiğim (http://www.haberkita.com/kose-yazisi/arap-baharindan-cikarilacak-islami-sonuclar-1/291431) inançları gereği, yer almaya devam edecektir.

Sonuç olarak, Batı için İsrail Devleti’nin varlığının güvence altına alınması, Arap baharı ile Arap ülkelerine getirilmek istenen demokrasiden daha önemlidir. Zaten bundan sonra Hıristiyan Batı ülkeleri, Arap ülkelerindeki demokrasi taleplerini desteklemek yerine kösteklemeyi tercih edecektir. Mademki İsrail ve Hıristiyan Batı, Arap ülkelerine demokrasi gelmesini istemiyorlar, o zaman biz Müslümanların, mutlaka Müslüman ülkelerdeki demokrasi taleplerini desteklememiz, Müslüman olan ülkelere ile demokrasinin yaygınlaştırılması için işbirliği imkânları aramamız gerekir.