Kader konusu İslami inançlar içerisinde anlaşılması en zor konudur. Her alimin üzerinde tefekkür ettiği ve İslam mezheplerinin görüş beyan ettiği bir husustur. Her insan bu konu hakkında mutlaka düşünür ve bir hükme varmaya çalışır. İnsanlar en çok geleceklerini merak ederler. Dolayısı ile geleceğini merak eden herkes kaderi düşünür. İnsanlığın ortak meselesidir. Bu konuda görüş beyan etmemiş dini inanç ve düşünce akımı yok gibidir. Geleceğini düşünmeyen insan olmaz. Bu nedenle önce kader konusunun neden merak edildiğini irdelemek lazım.

İnsanlar geleceğini niçin merak ederler? Evvela daha fazla mutlu olmak için merak ederler. Yaşadığı hayattan mutlu olmayan insanlar, bu günkü mutsuzluklarını unutturacak gelecekte güzel günlerin olup olmadığını merak eder. Örneğin evlenmek isteyip de evlenemeyen bir genç insan gelecekte evleneceği kişiyi merak eder. Mutlu olabilme arayışında olan insan, kendi cüz’i iradesi veya kendi yaptıkları ile mutluluğu yakalayamamış, diğer bir ifade ile mutlu olmak için gerekli fiilleri yapamamış insan, çabaları sonucu yenik düşmüş ve yorulmuştur. Kendi iradesine gerek olmadan yani hiçbir engel ile karşılaşmadan istediği mutluluğa ulaşıp ulaşamayacağını merak eder. Gelecekte güzel şeylerin olması hayalini muhafaza etmek için gelecek hakkında bir umutlu söz bekler. Bir rüya, bir falcının kehaneti, bir mübarek insanın güzel haberi… Böylece yarının güzelliklerinin hayali ile bu günün kötülüklerine katlanmak için güç toplamaya çalışır. Hasta olan bir insan güzel bir rüya ile gelecekte sağlıklı günlerine kavuşacağını görse, sıkıntılara daha rahat katlanır. Sonuç olarak diyebiliriz ki, mutsuz olan inanın arzusudur geleceği bilmek. Bu nedenle zaman zaman insanlara ALLAH (c.c.) sabır kuvvetini artırmak için gelecekten haber verebilir. Bu bir rahmettir. ALLAH (c.c.) insanlara acıması sonucunda verdiği bir müjdedir. Dua eden sıkıntılı kullarına ALLAH (c.c.)’ın yaptığı bu yardım, Kur’an’da geçer, hadislerde geçer, evliya insanların menkıbelerinde geçer. Bu durum imkânsız olan bir şey değildir. Ancak her merak eden kişiye gelecek ile ilgili müjde verilmez. Rabbimin hikmetidir, dilediğine verir dilediğine vermez. Peki, kimleri diler, kimleri dilemez. Bu ayrı bir yazı konusudur.

ALLAH (c.c.) geleceği bilir ve kullarına haber verebilir. Geleceği bilmeyen veya geleceği şekillendiremeyen bir yaratıcı, RAB olmaz ki… O zaman dua etmenin bir anlamı olmazdı. Kimse de dua etmezdi. Benim geleceğimi bilemeyen, geleceğimi duamı kabul edip değiştirme gücü olmayan bir varlığa niye dua edeyim ki… Rab insanın bu gününe ve geleceğine hakim olacak ki, insan ondan bir şeyler istesin ve olmasını ümit etsin. Ben güçsüzüm ve mutsuzum hayatımda bir şeylerin değişmesini istiyorum ama bunu asla yapamayacak bir varlıktan istiyorum. Böyle bir akıl dışılık olmaz. Rab dediğin güçlüdür, her şeyi bilir ve herkes ondan ister. Güçsüz olan bilmez ve yardım ister. Peki, her isteyene istediği verilir mi? işte o da ayrı bir yazı konusudur. Sonuç olarak diyebiliriz ki, dua kaderi yani geleceğini bilmek için ve değiştirilmesi için yapılan bir ibadettir. İnsanın güçsüzlüğünün ve Rabbin kudret ve ilminin itirafıdır. Dua insanın geleceğini şekillendirme çabasıdır. Dua ile insan ALLAH (c.c.)’tan geleceğini kendi isteklerine göre şekillendirmesini ister. Her dua kaderini kendi isteğine göre yazdırma çabasıdır.

Ancak çok önemli bir soru daha var. Allah senin hangi duayı yapacağını da biliyor. Yapacağın dua da kaderinde yazılı hatta onun kabul edilip edilmeyeceği de yazılıdır. O zaman bizler sadece yazılanı yaşayan bir film kahramanı mıyız? Gelecek yazımız Allah (c.c) kaderimde yazmışsa budur. İnşallah…