"Kayıp nesiller" Türkiye'nin en temel problemlerinden biridir. Kendi ailesine, evine ait olanı kaybetmek demektir. Bu kayıpla yabancılaşma yaşanır. Yabancılaşan nesillerin beyni yıkanmış, mankurtlaşmıştır..

Türkiye'nin son iki asırlık tarihi, bu anlamda kayıp yıllar, kayıp nesiller ve yabancılaşma tarihidir. İki yüzyıl boyunca bu topraklarda yetişen bir kısım nesiller, zihnen işlenmiş ve bize dair ne varsa onlara ya düşman edilmiş, ya onlardan uzaklaştırılmış veya yabancılaştırılmıştır.

Bu nesiller, bir dönem münevverdir, bir dönem aydındır, bir dönem entelektüeldir.

Bir dönem Tanzimatçıdır, bir dönem Jön Türk'tür, bir dönem Meşrutiyetçidir, bir dönem Tek Partici'dir, bir dönem Kemalisttir, bir dönem sosyalisttir.

Soğuk Savaş döneminde Marksist ideoloji türevleri moda olunca o nesiller, bugün insanı derin hayretlere düşürecek kapılanmalar yaşadılar. Bir kısmı Rusçu komünist, bir kısmı Maocu komünist, bir kısmı, Arnavutçu komünist oldu. Taksim'de yapılan işçi veya talebe yürüyüşlerinde Marx, Engels, Lenin, Stalin, Che Guevara, Castro, Ho Chi Minh gibi değişik türden sosyalist ideolog veya eylemcilerin resimleri, Rus ve Çin bayraklarıyla birlikte iftiharla taşınıyordu.

Son iki asırda devlet, önce mali bakımdan sonra fikren sonra da gaye olarak fakirleşince doğan boşluğu ideolojiler doldurmuştu.

Bu ideolojiler madde öncelikli olduğu için şurada dile getirilenlere "materyalist cephe" denebilir. Ancak çok fazla söz edilmese de bugün şu tesbiti yapmak gerekir ki "İslamcı" denen cephede yaşananlar da zarar-ziyan itibariyle diğerlerinden çok farklı değildi. Cumhuriyet idaresi, dinden, tarihten ve teamülden tevarüs ettiği Sünni esas varlığı eğitimden kaldırınca bunun yerini Mısır ve diğer Orta Doğu ülkeler menşeli fakat arkasında Masonların, İngilizlerin olduğu "dini ideolojiler" aldı. Cemaleddin Efganiler, Abduhlar, Reşit Rızalar, Mevdudiler, kâinata, bütün yeryüzüne ve bütün insanlığa Resul olarak gelmiş Sevgili Peygamberimize -aleyhisselam- "İslam Peygamberi" diyen Hamidullah vs bunlardandır. Bu yüzden İslâm pınarından su içmek isteyen saf gençler yıllar ve yıllar boyu itikadi zehirlenmelere maruz kaldılar.

Topraklarımızdaki çınarlaşmış itikadi yapı sağlam olduğu için güneyden gelen selefi, Vehhabi, doğudan ve Orta Doğudan gelen reformcu akımlara 1979'da bir de Humeyni rüzgârı eklendiği hâlde kayıp, derin ve kalıcı olmadı. Bundan dolayıdır ki bir dönem modalaşan "İslamcılık", "devrimci Müslümanlık" özentisi tutmamış ve kısa sürede biterek bu topraklar yeniden kendi ağırbaşlı Müslümanlığıyla yoluna devam eder olmuştur. DAEŞ'in ülkemizde yer tutamaması da bundandır.

Halbuki "materyalist" yelpazedeki nesillerde bir değişim ve dönüşüm olmadı. Komünizm dünyada çöktüğü için bugün pek telaffuz edilmese de yerini başka arayışlara bıraktı. Sosyalist Kürtçülük de aynı çıkış menşelidir. Keza kendilerine aydın , ilerici, çağdaş aydın vs diyenler de aslında yine aynı o eski yolun mensuplarıdır. Bugün bunların televizyonları, gazeteleri, dergileri var. Oralarda konuşulanlar, yazılanlar hayret vericidir. Bugün Türkiye ile Rusya arasında bir uçak düşürme ihtilafı yaşanmakta. Bu medya unsurlarında Türkiye aleyhine yazılıp çizilenler Rusya'da aleyhimize yazılanlardan daha ağır.

Halbuki bunlar, bu devletin vatandaşı. Ancak zihinleri öylece şartlanmış. Bir bölümü kayıptır ve şifası da mümkün değildir. Yapılması gereken gelecek nesilleri tehlikeden korumaktır. Bu da yalnızca tablet bilgisayar ve akıllı tahtayla değil, yerli ve millî bir eğitimle olur. Çatı eğitim kurumumuzun adı Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde Maarif Nezaretiydi, Cumhuriyette Maarif Vekaleti adını aldı, sonra Millî Eğitim Bakanlığı oldu. Ama tabeladaki değişiklik, muhtevaya aksetmedi.

Yoksa yabancılaşmış kayıp nesiller, bugün sanki Rusya vatanlarıymış gibi Putin'i kendilerine daha yakın hissetmezlerdi. Bir kısım nesiller de dağlarda ve şehirlerde askere ve polise silah çekmezdi. Diğer bir kısım nesiller kendilerine duyulan itimat ve muhabbeti paramparça ederek Paralel Devlet projesinin malzemesi olmazlardı.

Materyalistler, bölücü örgüt ve paralel örgüt...

Bugün devleti uğraştıran bu üç unsurdur.

Onlar, kayıp yılların kayıp nesilleridir.

Devletin Tek Parti sorumsuzluğunda ana caddeden ayrılması, bugün çok ağır bir bedel olarak karşımıza çıkmıştır.