ELİMİZDEN akıp giden zamanın takipçileriyiz hepimiz. Oysa onu bir inci gibi avucumuzun içinden hiç düşürmeyecek bir “Gönül diriliğine” sahip olmamız gerekiyor.

ELİMİZDEN akıp giden zamanın takipçileriyiz hepimiz.

Oysa onu bir inci gibi avucumuzun içinden hiç düşürmeyecek bir 'Gönül diriliğine' sahip olmamız gerekiyor.

Her damlası mühim…

Hatta her damlanın her zerresi çok önemli.

İlmek ilmek hakikat ile örmemiz istenen bu yaşamın 'Bengisuyu' çünkü.

İşte tam da bu sebeple her birimiz kendi hayatlarımızın işçisi durumundayız.

Ustası, mimarı, tezyinatçısı, teşrifatçısı…

Her şeyi.

Yarım kalan hikayelerin kahramanlarıyız.

Zira bütünlük duygusundan uzak düştüğümüz için bütünlemek ve bütünlenmek gibi kavramlardan da ırağız.

'Kaç Çileden Çıkar Bir Hayat?'

Yabana atılamaz bir soru bu, geçiştirilemez.

Sorunun cevaptan ağır olduğunu bilenlerin omuzlarını çökertmeye yetecektir bu sual.

Yetmelidir.

Hayat kimi zaman bir nehir ritmiyle akar ve seyrine doyulmaz.

Muhteşem tablolar eşliğinde eşsiz tefekkürlerin huzurlu sakinleri olarak harika duygu geçişleri yaşarız.

Mutluluğu demleriz.

Yanında bir de bir Neşet Ertaş avazı ulaşmışsa gönül kulaklarımıza veya bir Yozgat türküsü dalgalandırmışsa saçlarımızı bu anlar ebedileşmelidir.

Geçip gitmemelidir.

Ama devran döner. İyi ve kötü durumlar gece ve gündüzün değişmesi gibi nöbet devir teslimi ederler.

Yani kimi vakit de seller olur.

Tufanlar çıkar.

Hazreti Nuh'un Tufanı bitmiş midir? Geçip gitmiş midir? Bizi boğan tufanlarımız yok mudur?

'Kaç Çileden Çıkar Bir Hayat?' sorusu işte bu tufanı resmediyor.

Tablolar şeklinde önümüze koyuyor. Vakte yenik düşmemizin serancamını anlatıyor.

Ve çokça düşündürüyor.

Mutluluklar, keşkeler, iyi ve kötü haller, hatıralar…

'Canlı ölüler' şeklinde tükettiğimiz bu hayata kıymamamız gerektiğini hatırlatıyor.

İyicil duygulardan yana ölü oluşumuzu kötücül hisler ile takas etmemizi öneriyor.

Dirilmemiz gerektiğinin ipuçlarını sıralıyor.

Hayatın entrika kaldırmayacağını fısıldıyor ruhlarımıza.

Çalınan kimliklerle şahsiyet meydana getirilemeyeceğini ve razı olunan bir ömür yaşanamayacağını dillendiriyor.

Hikaye bunlar diyerek görmezlikten gelemeyiz. Hikayeler hayatın dürülmüş sırlarıdır ehlini bekleyen…

Yüce Kitabımız neden Peygamberlerin hayatlarını hikaye eder, düşünülmeli.

Zira kıssa, iz sürmek demektir.

Bunu idrak ettiğimiz vakit doğru izler takip edeceğiz ve hayatın hakikate aktığını hayretle göreceğiz.

ELİMDE değerli hemşerim gazeteci yazar Meltem Kavak'ın 'KAÇ çileden Çıkar Bir HAYAT' kitabı bulunuyor. Cağaloğlu Yayınevi tarafından okuyucuya sunuldu.

Yukarıdaki satırlar bu kitabın zihnime üşürdükleri.

Sizler okuduğunuzda kim bilir neler gelip konacak düşünce ufkunuza.

28 ayrı başlıktan oluşan tebessümü bol bu kitabı bir çırpıda okuyacağınızı umuyorum.

Ah Neriman Teyze, Bizler Yardımlarımızın Tefecisiyiz, Komşunun Tavuğunu Kaz Görenler, Mutlu Olmak Nelere Bağlı, An'ı Yaşamak, Eksik Cümleler ve Hayatlar, Ölürken Yaşamak, Yaşarken Ölmek, Kabuk Bağlayan Yaralar, Entrikayı Bırak Hayatın Tadına Bak bu başlıklardan bazıları.

Değerli şair ve kültür insanı Faruk Anbarcıoğlu'nun 'Bir Yaralı Yürek' başlığını taşıyan yazısı da kitaba hatıralarla oluşan lezzetli bir hatime olmuş.

MELTEM KAVAK dedesinden kalan daktilo ile yazma yolculuğuna çıkmış bir yazar.

Bunu başarmak için sürekli okumanın gerekliliğine inandı.

'Dolmadan taşılmaz' prensibini ilke edindi.

Ulusal ve yerel dergileri mesken tuttu, buralarda ürünleri yayınlandı.

Halen Merhaba Yozgat gazetesi ve www.habername.com sitesinde haftalık yazılarıyla hayatın nabzını tutmaya devam ediyor.

İyi bir yazarın hissedişi bol olmalı yani duyarlı bir kalbi bulunmalı.

İşleyen ve analiz ederek çalışan bir akla malik olmalı…

Yetmez.

Bitmeyen bir merakı, sönmeyen hevesleri bulunmalı…

Zihnin üretimlerini forma sokan estetik bir sanat anlayışı elde etmeli…

Kelimelerle kuyumcu titizliği ile çalışılmış titreşimi bol cümleler kurmalı…

İşte o zaman bugünden yarına miras bırakılmış kılçıksız metinler ortaya çıkar…

Ve…

Meltem Kavak bunu başarmaya çalışıyor.

Bu kitabıyla biz okuyucularına 'Yapmayın diyor, hakikate akması gereken hayatı yalanlara bulamayın, sahteliklerle kirletmeyin… Suyu bulandırmayın' çığlığı atıyor.

Çok da iyi ediyor.

Kendisini yürekten kutluyorum.

Ya Selam!