TERÖR karşısında en büyük, en güçlü devletler bile âciz kalıyor.
Fransa’nın çok kuvvetli bir istihbaratı, polisi, ordusu vardı ama
Paris’teki terörü sezemedi, önleyemedi.
Acaba dünya terör savaşları devrine mi girdi?
Bendeniz bir Kur’an, Sünnet, Cemaat Müslümanı olarak sivil halka
karşı yapılan terörü doğru bulamam.
Doğru bulmasak da terör karşımızda bir realite olarak
durmaktadır.
Büyük devletler teröre karşı neler yapabilir?
Birinci tedbir: İslam dini ve Müslüman âlemi ile
barışmalarıdır.
İkincisi: Müslümanlara karşı âdil, insaflı ve vicdanlı
olmalarıdır.
Üçüncüsü: Irak savaşı haksız bir savaştı. Bundan dolayı özür
dilemeleri ve verdikleri zararları telafi etmeleri gerekir. Irak’ta
Sünnilere yapılan zulümlere engel olmalıdırlar. Afganistan’dan da
çekilmelidirler.
Dördüncüsü: Filistin meselesini âdil bir şekilde çözmeleri,
İsrail’e verdikleri kayıtsız şartsız desteğe son vermeleridir.
Beşincisi: Suriye meselesini halletmeleri, perişan olmuş o ülkeye
ve halka nefes aldırmalarıdır.
Altıncısı: Büyük Ortadoğu Projesinden (BOP) vaz geçmeleridir.
Yedincisi: Hilafetin, İslam dininin gereklerine ve prensiplerine
uygun şekilde geri getirilmesine destek vermeleridir.
Sekizincisi: Sömürgeci devletler, geçmiş asırlarda yapmış oldukları
zulüm ve sömürünün tazminatını ödemeli, Müslümanlarla
helalleşmelidir.
Dokuzuncusu: İslam dünyasına karşı uyguladıkları Divide et Domine
(Böl parçala ve hükm et) şeytanî siyasetinden vaz
geçmelidirler.
Onuncusu: Hıristiyanlığa da aykırı olan birtakım ahlaksızlıkları,
kötülükleri, insan hakları boyasıyla boyamak suretiyle İslam
dünyasına ihraç ve empoze etmekten vaz geçmelidirler.
On birincisi: Batı medeniyetini tek medeniyet olarak görmekten ve
üstünlük taslamaktan vaz geçmeleri, İslam medeniyetini ve diğer on
kadar medeniyeti de realite olarak kabul etmeleri, meşru görmeleri
ve medeniyetler savaşına yol açacak aşırılıklardan ve
kışkırtmalardan vaz geçmeleridir.
Batılılar şu realiteyi hiç unutmasınlar ki, maddî güç, silah ve
teknoloji olarak onlardan geride olan İslam dünyası biyolojik güç
olarak hızla yükselmektedir. Avrupalıların nüfusu artmıyor veya çok
az artıyor, Müslümanlar ise hızla çoğalıyor. Müslümanlarla
barışmaktan başka çareleri yoktur.
Terör, büyük batı devletlerinin evrensel hikmet (bilgelik) ilke ve
kurallarına aykırı ahlak, bilgelik ve hukuk dışı acımasız
politikalarından dolayı böylesine güçlenmiştir.
Bazılarının garibine gidebilir ama Batılılara Nostradamus’un
kehanetlerini dikkatli bir şekilde okumalarını tavsiye
ediyorum.
İslam’ı ve Müslümanları tehlike ve düşman olarak görmekte devam
ettikleri müddetçe terör bitmez, aksine şiddetlenir.
Son söz: Teröre karşı ilk tedbir, İslam ve Müslümanlarla barışmak
ve onlara âdil davranmaktır.
(İkinci Yazı)
Ahlaklı Vicdanlı Faziletli
Merhametli Tıp İstiyorum
1. Lüzum ve ihtiyaç olmadığı halde, para kazanmak için her gelen
hastayı MR cihazına sokmak ahlaksızlıktır, hırsızlıktır.
2. Yine lüzumu olmadığı halde para kazanmak için yapılması
gerekmeyen bir sürü tahliller yaptırmak da öyledir.
3. Tıbben ölmüş olan, can çekişen hastaları yoğun bakım ünitelerine
alıp damarlarından serum vererek, ağzından burnundan sondalar
sokarak, tansiyonu düştükçe iğne yaparak birkaç gün, birkaç hafta,
birkaç ay yarı ölü yarı diri durumda tutmak ve bu “işten” büyük
paralar vurmak da hırsızlıktır, ahlaksızlıktır.
4. Hiç gerekmediği halde sezaryenle doğum yapmak da öyledir.
5. Gerekmediği, lüzumu olmadığı, aksine zararı olduğu halde
fabrikaların ve firmaların gayr-i meşru menfaatleri için aşırı ilaç
tükettirmek, bundan sebeplenmek de ahlaksızlıktır, suçtur,
günahtır, ayıptır, rezalettir.
6. İnsan sağlığına zararı olan, bazen ölüme sebep olan aşıları
yapmak, yaptırmak da böyledir.
7. Tıbbî doğal ilaç diye, merdiven altlarında paldır küldür, gelişi
güzel üretilmiş, ilmin ışığında kontrol edilmemiş uyduruk ilaçları
tükettirmek, bunlara izin vermek de suçtur, ahlaksızlıktır.
(Bitkilerle tedaviye, aromaterapiye taraftarıyım ama bunun kötüye
kullanılmasına, dolandırıcılığa alet edilmesine karşıyım.)
**
Tıp ilmine hürmet ediyorum, tıp etiğine ve genel ahlaka uyan
vicdanlı doktorları takdir ediyorum. Modern tıbbın, insanlığın
sağlığı için, acıları dindirmek için yaptığı değerli hizmetleri
biliyor ve görüyorum. Lakin lakin lakin… Tıbbın haram kazançlara,
dolandırıcılığa, ahlaksızlığa alet edilmesine, sömürülmesine,
soyguna alet edilmesine karşıyım. İlaç sanayiinin olumsuz
taraflarını protesto ediyorum.
Hasta insanı müşteri gibi, yolunacak kaz gibi görenleri tel’in
ediyorum.
Ahlaklı, faziletli, vicdanlı, merhametli tıp ve tedavi
istiyorum.
Fakir ve yoksul hastanın evine giden, muayene edip reçete yazan,
reçeteyi katlayıp yastığın altına koyan, doktor bey borcumuz ne
kadar diye soran hasta yakınlarına, bu sefer ücret almayacağım,
başka zaman diyen, kendisi gittikten sonra, katlı reçeteyi alıp
açanların içinde ilaç parası bulduğu Üsküdar Sultantepeli Dr.
Sibgatullah bey gibi doktorlar da olmasını istiyorum. (Merhum
profesör Ahmet Yüksel Özemre’nin “Hasretini Çektiğim Üsküdar”
kitabında yazılıdır.)
Şefkatsiz, merhametsiz, etiksiz, ahlaksız, vicdansız paracı tıbbı
sevmiyorum.
Devletin sağlık bütçesinin hortumlanmasına karşıyım.
Hastalara müşteri, yolunacak kaz gibi bakılmasını istemiyorum.
Faziletli doktorların ve sağlık personelinin ellerinden öper,
samimi hürmetlerimi sunarım.