Bu yüzden geçen yazımda evrimcilerin itiraflarına yer verdim. Bu
yazımla aslında birçok evrimcinin evrim teorisine inanmadığını,
sadece ideolojik olarak, kariyerini, üniversitedeki kürsüsünü
kaybetmemek adına bu teoriyi savunduklarını açıkladım.
Söylediğim gibi insanlara evrim teorisinin bilimsel delillerle
çöküşünü anlatmak ve detaylı açıklamak çok önemli. Ama bunun
yanında yine insanların imanlarını arttıracak, onları Deccal’in
büyüsünden kurtaracak, üzerlerindeki ağır gaflet perdesini
kaldıracak iman hakikatlerini de anlatmak çok büyük önem taşıyor.
Çünkü Allah’ın tüm kainatı nasıl büyük bir akılla ve sanatla
yarattığını gören insanların kalpleri yumuşuyor, o kaskatı kalpler
sevgiyle kainatın yaratıcısı olan Allah’a dönüyor. İman
hakikatlerini öğrenen, oradaki incelikleri fark eden insanlar
küçücük bir toz zerresinin bile boşuna yaratılmadığını, kainatta
bulutlardan küçücük çakıl taşlarına kadar her şeyin çok büyük bir
anlam taşıdığını öğreniyorlar. Tabii ki bütün bu detayların asla
tesadüfler zinciriyle, zararlı mutasyonların ard arda gelmesiyle
oluşamayacağını da çok iyi fark ediyorlar.
Çevremizde bize Allah’ı tanıtan birçok delil var. Kupkuru bir
toprağa atılan küçücük bir tohumun yüzlerce sene meyve veren çok
büyük bir ağaca dönüşmesi, ağır bulutlardan yağmur yağdırılarak
kupkuru toprağın canlandırılması, birbirinden güzel ve sevimli
hayvanların yaratılması, yine çamurlu topraktan birbirinden güzel
kokulu harika renklerde çiçeklerin, meyvelerin çıkarılması, güneşin
tam dünyayı ısıtacak uzaklıkta bulunması, insan bedenindeki
tarifsiz detaylar, atomun %99’unun boşluktan oluşması, hücrenin ve
DNA’nın içine sıkıştırılmış apayrı dünya olması… İşte bütün bunlar
ve bunun gibi milyonlarca detay Allah’ın muhteşem yaratılış
delilleridir.
Allah’ın yaratılış mucizeleri bu kadar gözümüzün önündeyken birçok
insan farkında bile olmadan bu delillerin üzerinden geçip gider.
Her gün doğan ve tüm evreni aydınlatan güneşi görmez bile. Tüm
kainatı rahmete boğan yağmuru fark etmez bile. Topraktan çıkan
birbirinden güzel kokulu meyveleri yiyip şükretmez bile. Her sabah
sağlıklı bir şekilde, şuurlu bir şekilde güne başlamasını,
yürümesini, görmesini, duymasını, konuşmasını son derece doğal
karşılar. Halbuki kendisinin haberi bile yokken vücudunda, onun
nefes alıp yaşamına devam etmesi için sayısız olay ard arda
gerçekleştirilir. İşte kainattaki milyonlarca inkar eden insan
farkında bile değilken Allah onları koruyup kollamakta, sevgisiyle,
şefkatiyle ve merhametiyle yaşatmaktadır.
Allah milyarlarca insanı yine milyarlarca detaydan oluşan bir
bedenle yaratırken, tüm kainatı da çok üstün bir akılla ve sanatla
yaratmış, “ol” demesiyle kainat eşsiz bir güzelliğe
bürünmüştür.
Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da
hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin
olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Bakara Suresi, 117)
Allah tüm eksikliklerden münezzehtir. Tüm güzelliklerin, sonsuz
aklın ve müthiş estetiğin sahibidir. Bütün bunları görebilen ve
kalbini Allah’a yönelten insan çok büyük bir nimete ve rahmete
kavuşmuştur. Göremeyip dünyaya dalan, bütün bu güzellikleri tesadüf
eseri zanneden ise Rabbinin rahmetini göremediği ve şükretmediği
için nankördür. Allah Kuran’da da insanlara yaratılış delilleri
üzerine uzun uzun tefekkür etmeyi söyler. Böylece derin gaflet
perdesi ancak yırtılır, vicdanıyla düşünen her insan öğrendiği her
iman hakikatinde Allah’a bir adım daha yaklaşır, kalbindeki iman
tohumları yeşerir. Tek güç sahibi olanın Allah olduğunu, kendisinin
de O’nun aciz bir kulu olduğunu fark eder…
Biz ayetlerimizi hem afakta (ufuklarda), hem kendi nefislerinde
onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine
açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez
mi? (Fussilet Suresi, 53)
Şüphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. (Casiye
Suresi, 3)
Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan
türetip-yayması O'nun ayetlerindendir... (Şura Suresi, 29)